Toplumun sana ilk nişan aldığı yer “fikrindir”. Kendisine yabancı görüşler her zaman ayrık otu gibidir. Çekilmesi veya kurutulması gerekir.

Toplumsal silahşorlar senin fikrine diz çöktürür. 

Sonra yalnızlaştırır.

Eğer bedenin diz çöker fikrin ayakta kalırsa yaşıyorsundur. 

Eğer sen ayakta fikrin diz çökmüşse sen bir eziksin artık.

Uyumun tam olur. Bir sıkıntı duymaz hissetmezsin. 

Dilinde çıkan fikir oluşturmak için çıkan kelimeler bir toz zerreciği kadar etkili kıvamı ise aksırığın gibidir.

Yani bir etkisi yoktur. Çünkü fikrin güvensiz verilerle oluşmuştur. 

Fikrin olması için senin ilgin, bilgin ve güvenilir sağlam verilere ihtiyacın vardır. Oysa bu veriler oluşma sürecini gözlemlediğimiz zaman, her koşulda algı operasyonlarına maruz kalmış bilgidir. 

Sanatta, edebiyatta politikada bu verilerin hepsi sosyal algı veya sosyal aşılama dediğimiz bilgi kirliliği ile doluşmuş veriler bizi yönlendirir.

Bu fikirleri ancak kişilerin savrulmalarından tanıyabilirsiniz bir gün bu yanda bir gün o yandadır. Yüzlerine yapışmış kalıcı gülme maskeleri ile gezinir dururlar.

Bunu taşıyan bedenler ise denizde sallanan sandallar gibidir. 

“Sosyal aşının döllediği fikirlere” düşük yaptırmadan birey özgürleşemez ve özgünleşemez.    

Bu döllenen fikirler sizi duygu odağından çıkarıp, maddi tapınma ayinlerine sürekli davet eder. 

Bu ayinler sizin fikirlerinize diz çöktürmek için yapılır.     

Fikrinizin diz çökmesini istemiyorsak yapmamız gereken öncelikle sahiplilik ve sahiplenme duygusu köreltmemiz gerekir.

Bu sorumsuzluk yapmak demek değildir

Mülkiyet edinme, sahiplenme arzusu “tüketim kanserine” yakalanmanın ilk belirtisidir 

Bu hastalıkta oluşturduğunuz duygu çemberi “kendi cehenneminizdir.”  

Kişiliğinizi öğüten değirmenin çalışması bu duyguların itici gücüne bağlıdır.

Bunun yaşam denen dünyada ki tabela ismi “kibirdir.”

Oysa bilinmelidir ki siz ” öleceksiniz”. 

Ölümlüsünüz.

Sahiplendiğiniz her şey sizin tabutunuza çakılan bir çividir. Bilin ki sadece duygular sahiplenilir ve kalıcıdır. 

Aşk, sevgi, merhamet, adalet gibi duygular sizi hatırlatır. Mal mülk değil.

Bilmelisiniz ki; bu duyguların tersi de siz hatırlatır. “sevgisizlik, adil olmayan, merhametsizlik “ gibi tercih sizindir.

Merhamet toprağında yetişen adalet karanfillerinin kokusunun “karakterinizin sardığı zırh”, sizin “fikirlerinizin diz çökmesini” önler.

Ve beden çürüse bile karakterinizin kokusu kalıcıdır.      Klasikleşmiştir. 

Sizin fikir “arınız” kimlere iğnesini batırmışsa aynı kokuyu ve diz çökmemeyi becereceklerdir. 

Bunun ismi “karakterlerin ve fikirlerin” mitoz bölünme ile çoğalmasıdır

Sosyal aşıyı yenmenin tek yolları; duygudaşlık, merhametli olmak, adaletli olmaktır.

Para mala mülke tapınmanın duygusu ile sevgisizlikten kurumuş yüreklerin ateşteki çığlıkları aynı tınıdadır.

Yönü insana dönük merhametli, adaletli, fikrinin kaynağını vicdandan alan, “sevgiyle efsunlanmış” olanlar

“Fikri diz çökmemiş insanlardır.”

 SAYGIYLA