15 Temmuz akşamı Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çökmeye teşebbüs eden hainlere karşı, bütün dünyanın şaşkın bakışları arasında yüreğindeki imana sığınarak tankın önüne yürüyen, merminin üzerine koşan, alçak uçuş yapan uçakların peşinden elinde levye ile koşan ve nihayetinde destansı bir zafer kazanan kahraman Türk halkı Anadolu topraklarını şer odaklarına bırakmamıştı. Ne var ki zaman içerisinde bazı siyasetçilerin, devlet-halk bütünlüğünün en güzel örneğinin sergilendiği o meş’um gecede yaşananları ‘tiyatro olarak addedip’, yazılan destanı, kazanılan zaferi gölgelemeye teşebbüs etmesi ‘siyasi polemik olmanın ötesinde’ milli hassasiyetler üzerinde şüphe uyandırma,  hatta suçlamaya dönüşmektedir.

Konya’nın yıllardır arzuladığı, özlediği ve heyecanla beklediği Kitap Fuarı, Selçuklu Kongre Merkezinde ulusal çapta tertip edildi. Beş yüz bini aşkın kitap dostunuz ziyaret ettiği Kitap Günlerinde biz de Türkiye Yazarlar Birliği Standında ‘İkinci İstiklal Zaferi’ adlı eserimizle yer alıp okurlarımızla, dostlarımızla buluştuk. Kitabın ismine dikkat çekip, ‘Mustafa bey, sakın 25 Temmuz’u İstiklal Zaferi olarak takdim etmiş olmayasınız!’ diyen bir ziyaretçimiz hayret uyandırdı. “Hükümetin eliyle besleyip büyüttüğü cemaat aldıklarıyla yetinmeyip daha fazlasını isteyince bir tiyatro oynadılar” diyerek ’15 Temmuz’a olan şaşı bakışını sergiledi. FETÖ’nün ‘Gladyonun bir parçası olduğuna da, aslı işgal girişimi olan darbe teşebbüsünün dış güçler tarafından planlandığına da inanmak istemiyordu.

Şair Remzi Samancı ile baş başa olduğumuz sakin bir anda uğrak veren bir başka ziyaretimiz ise ‘Daha önceden kitabı görüp okumuşçasına’ direkt konuya girip, “Mustafa bey, siz 15 Temmuz’a İstiklal Zaferi diyorsunuz ama…’ diye söze başlarken aslında zihnindekileri kusmaya geldiğini gösteriyordu. Dayanağı, gerekçesi ötekinden farksızdı; ona göre FETÖ’yü mevcut hükümet devletin içine yerleştirmiş, sonra da kontrol etmekte çaresiz kalmıştı.

Aslında ne yazılanları okumaya vakti vardı ne de anlatılanları dinlemeye tahammül gösterecek biriydi. Sabırsızlığını, daha doğrusu anlatılacak olanlara kayıtsızlığını “Ben tarih öğretmeniyim’ cümleleriyle gösterirken, fikriyatını da sosyal platformlardan derlediği kimi görsellerle güya desteklemeye çalışıyordu.

Sabır barometresi mi, yoksa tahrik gazı mıydı, bilemesek de meçhul ziyaretçimiz belleğimize kendini ‘15 Temmuz’a tiyatro diyen tarih öğretmeni’ olarak yazdırıp gözlerden kayboldu.

Anlaşılan o ki, 15 Temmuz’da bu ülkenin nasıl bir badire atlattığı yeterince anlatılamamış ve anlaşılamamış. Ve maalesef bunda herkesin ve her kesimin eksiği, kusuru var. Bilhassa FETÖ’nün, siyasi ve sivil kanadının neredeyse bütün hücreleriyle ayakta duruyor olması ciddi zafiyet oluşturuyor.

**

AMERİKA’NIN YENİ TERÖR PLANI VAR MI?

2012 yılında, Gaziantep’te yapılan bombalı eylemden sonra, Türkiye ve Ortadoğu üzerinde emeli olan şer ülkelerin, yeni bir terör örgütünü devreye geçirmek üzere hareket ettiklerini yazmıştık. Öyle de olmuş; adı DAEŞ, DEAŞ, DAİŞ gibi telaffuz edilen, İslam ülkelerinde ise IŞİD olarak anılan, Ebubekir Bağdadi’nin önderliğindeki örgüt son model araba ve silahlarla Suriye topraklarında endam etmişti.

Dünya biliyor ki Amerika başta olmak üzere batılı devletler, soyacakları, çökertecekleri ya da el koyacakları devletleri önce terör kıskacına alıyor. DAEŞ, bilinen adıyla IŞİD yani Irak Şam İslam Devleti adlı örgüt te aynı amaçla kurulmuş, kurdurulmuştu. Dünyanın pek çok ülkesinden gelip Suriye topraklarına yerleşen militanlar Türkiye’ye sınır boylarında zarar vermenin yanında şehirlerde de eylemleriyle huzursuzluğa yol açıyordu. Neyse ki kararlılıkla üzerine gidilen örgüt Türkiye’nin sarsılmaz iradesiyle eylem yapamayacak kadar küçüldü.

Amerikan Başkanı Trump hafta sonunda sosyal platformda dünyayı meraka sevk eden, ‘Çok önemli bir şey oldu’ şeklindeki mesajıyla merak uyandırdıktan saatler sonra kameraların karşısına geçip Amerikan birliklerinin DAEŞ’in kurucusu Ebubekir Bağdadi’yi ‘kaçmaya çalıştığı sırada bir tünelde ölüme mahkum ettiğini’ açıkladı. Güya Bağdadi, yanında çocuklarıyla Amerikan askerlerinden kaçarken ucu kapalı bir tünele girip, kaçış yolu olmadığını anlayınca yakalanmak yerine ölümü seçerek üzerindeki bombayı infilak ettirmiş.

Verdiği silah ve ekonomik destekle PKK ve YPG’yi bölgede sözde aktör haline getirmeye çaba gösteren, ancak bu planı Türkiye tarafından boşa çıkarılan Amerika son yıllarda DAEŞ’i yapılandırarak Yahudi ve Hristiyan dünyada ‘İslam karşıtlığını yükseltmeyi, İslam ülkelerinde de terör örgütüne katılımı artırıp, yönetimleri terör suçlusu pozisyonuna düşürmeyi planlamıştı. Şimdi miilitanları çil yavrusu gibi dağılan Bağdadi’nin parçalanmış cesedi üzerinden Amerika’nın ne gibi planlar kurduğu merak konusu oldu. 

Kendi büyütüp beslediği El Kaide Lideri Usame Bin Ladin’in ‘ikiz kulelere saldırı emrini verdiğini bahane edip Afganistan’ı tarumar eden fakat her nedense Ladin’i yıllar sonra kimsenin görmediği okyanusun ortasında infaz eden Amerika’nın, Bağdadi’nin bazı İslam ülkeleriyle ‘sözde bağlantılı olduğunu gösteren bir takım düzmece delilleri ortaya süreceği ve buraları yeni hedefler haline getireceği kuşkusu ağırlık kazanıyor.

**

KONYA’NIN HAYAL ETTİĞİ KİTAP FUARI GERÇEK OLDU

Selçuk Üniversitesi, Necmeddin Erbakan Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi, Gıda ve Tarım Üniversitesi ve Konya Teknik Üniversitesi ile Üniversiteler şehri olan Konya yıllardır kapsamlı Kitap Fuarının özlemini çekiyordu. Önceki yıl Mevlana Kültür Merkezi’nde açılan fuar alan yetersizliğinden dışarıya taşmış, kurulan çadırlar rüzgârın etkisiyle savrulunca da hoş olmayan bir durum ortaya çıkmıştı. Bu yıl Kitap Fuarı için Selçuklu Kongre Merkezi’nin tercih edilmesi son derece isabetliydi. Modern binada ferah, aydınlık ortamda açılan stantlarda yüzbinlerce kitap sergilendi, yüzlerce yazar okurlarıyla buluştu. Stantlar için tahsis edilen iki fuaye alanı ve bir salonda ziyaretçiler karmaşa yaşamadan gezebildiler. Kongre merkezinin diğer salonlarında da söyleşiler tertip edildi.

Bugüne değin gerçekleştirilen en düzenli kitap fuarı olması sebebiyle Konya Büyükşehir Belediyesi’ni tebrik etmek gerekir. Yayınevi ve yazarlardan gelen ‘önümüzdeki yıllara rehberlik edecek’ bazı istek ve öneriler var ki, bunların da dikkate alınacağını umuyoruz. Bize yansıyan birkaç talebi zikretmek gerekirse; söyleşi programlarında duyuru ve yönlendirme ile giriş çıkışların daha belirgin olması, hazırlanacak program kitapçığına daha hassasiyet gösterilerek tüm yayınevlerine ait faaliyet çizelgelerinin yer alması, otopark imkânının artırılarak giriş çıkışların pratize edilmesi öncelikli beklentilerdir.