Biz ailece Fenerbahçeliyiz. Babam 1924-1927 yıllarında Fenerbahçe’de top oynamış... Ben de babamın görevi (Orman Baş Müdürü) nedeniyle, İzmir’deyken Karşıyaka Lisesi KSK’de top oynadım. Daha sonra bizim yaşta olanların hatırlayacağı, Fenerbahçe Stadı’nın tahta tribünleri önünde antrenmana çıktım, ancak idman saatleri ile okul bağdaşmadığından okumayı tercih ettim. 

2018-2019 liginin birinci yarısında Fenerbahçe’nin küme düşme hattında, 17 sırada olması utanılacak bir durumdur. Bu durumdan teknik direktörlerin suçu olmadığı anlaşılmıştır. Bak, Fenerbahçe, onurlu, büyük bir camiadır. Fenerbahçe Türkiye’yi dış ülkelerde en iyi temsil eden kulüptür. Hatırlarım 1953 yılında Fenerbahçe, İngiltere’de Selahattin, Nedim, Basri, Naci, Melih, Akgün, Fikret, Lefter, Feridun, Burhan, Canlı, kadrosuyla, turnede İngilizleri hayran bırakmış, başarılı neticeler almıştı. Bunu, şunun için ifade ediyorum. Öyle herkes Fenerbahçe forması giyemez, o formaya layık olacak kalitede olmak şarttır. Sene başında baktım, Slimani, Benzia, Soldado, Elif, Ayev, Jailson, Dirar, İsmail, Harun gibi isimler... Kim bunlar... Bunlarla nasıl maç kazanılır, gol atılır. Ümit vadeden genç oyuncu da yok. İşte Barış’ın hali ortada... Hepsini gönderin. Bu oyuncular yüzünden Fener maç kaybettik, öndeyken, beraber kaldı. 

Futbolda, maç kazanmak için gol atmak, bunun içinde rakip kale önüne gitmek şarttır. Fenerbahçe yan paslarla, geriye oynayarak zaman yitiriyor. Birçok konuda davranışlarına tasvip etmesem de Türkiye’nin en iyi kalecisi olan Volkan, kaleyi devralmalıdır. Harun bekleneni vermemiş, her geleni içeri almıştır. Hasan Ali, Mehmet Topal, Şener, Ekici, Valbuena, Sketel, Neustader dışındaki oyuncuların dışındakiler, bir daha forma giymemelidirler. Yeni, kaliteli, Fener forması giymeye hak kazanan futbolculara ihtiyaç vardır. Fenerbahçe’ye, kaliteli bir Başkanın gelmesine sevindim. Ancak bu yönetim şimdiye dek başarılı değildir.  Sabırlar taşmıştır. Yönetim kurulunda, futbol oynamış, futboldan anlayan üyelerin sayısı azdır. 

Süper Lig’te, Başakşehir ve Kasımpaşa ilginç biçimde öndedir. Aslında eğer Türkiye’de futbolun gelişmesini istiyorsak il takımlarının sayıları artmalıdır. Tarihi geçmişleri nedeniyle FB, GS, BJK, İstanbul’dan mutlaka olacaktır. İstanbul’a üç takım kafidir. Başakşehir, Kasımpaşa bir de çıkarsa Ümraniye gibi takımlara yer olmamalıdır. Aynı şekilde Ankara’dan, Antalya’dan tek takım yeterlidir. Bunların yerine Adana, Denizli, Maraş, Gümüşhane, Kastamonu, Eskişehir, Elazığ, Van, Sakarya, Şanlıurfa, Çankırı ve Trakya’dan, Edirne, Tekirdağ gibi takımlar yer almalıdır. Belediyelerin halka hizmet için topladıkları paraları, futbola yatırmalarına karşıyım. 

Süper Lig’te yaşları ile de olsa, üst klas futbolcuları izlemekten memnunuz. Örneğin Robinho, bir dünya yıldızıdır. Bize Robinho’yu izleten Sivas Başkanını tebrike hazırlanırken, İstanbul’da 50-60 seyircisi olan bir kulübe satılmasını üzüntü ile karşıladım. 

Türkiye’nin yetiştirdiği 3 büyük teknik direktörden birisi olan Mustafa Denizli’nin, büyük bir takımı, Milli Takımı çalıştırmasını arzu ederdim. Hep ifade ettiğim gibi Teknik Direktörlerimizin, futbolcularımızın, İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa vs. gibi üst düzey liglerde görev yapmak üzere teklif almalarını arzuluyorum. 

Fenerbahçe’nin yaşadığı, bizlere yaşattığı bu kabustan bir an önce çıkarak, hakkettiği asıl yere gelmesini bekliyoruz....