Genel anlamı ile felsefe inanç ve değerler sisteminin oluşmasını sağlayarak , bireylerin hayatları süresince aldığı tüm kararları ve yaptıkları tercihleri belirler. İnsanlar felsefe ile çevrelerini anlamaya çalışırlar. Bunun için neden varolduğumuz ve nereye gittiğimiz hakkındaki sorulara cevap verme zorunluluğumuz vardır. İnsanoğlu bu soruların cevapları ile evrene yön verir. Philo- sophia= bilgelik arayışı, hikmet sevgisi , (hikmet sahibi, filozof) Bilgiyi barındıran tüm alanların araştırılması felsefenin kapsamında düşünülür. Bugünkü her ilim aslında felsefe kapsamında yer almaktaydı. Zamanla bilimsel ve dini konular felsefeden ayrılarak bağımsız oldular. Philosophia nedir?Varlığın özü; Realistlere göre, insan ve düşünceden bağımsız bir varlık, İdealistlere göre, maddi olmayan tanımlar, Pragmatistlere göre, içeriği deneyle belirlenmiş bir olgudur.Felsefe bireylerin düşünce ve olgularına yön verir. Felsefi düşünceler okullar ve toplumlar üzerinde her zaman etki yapar. Okul ve sınıf yapılandırmasında , okulların neden varolduğu, hangi konuların değer taşıdığı, öğrencilerin nasıl öğrendiği, hangi yöntemlerin ve materyallerin kullanılması gerektiği noktalarda felsefi yönelimler etkilidir. Felsefeyle edebiyat ve felsefecilerle edebiyatçılar arasında değişik münasebetler her zaman görülegelmiştir. Bazı filozoflar önemli edebî eserler verdikleri gibi bazı edebiyatçılar da felsefeyle ciddî surette ilgilenmişlerdir. Bizim burada temas etmek istediğimiz husus, filozofların edebiyata ve edebî türlere gösterdikleri ilgidir. Eflâtun ve Nietzsche gibi bazı filozofların aynı zamanda kuvvetli şiirler yazdıkları bilinir. Bazı filozoflar edebî türleri, kendi fikirlerini yaymakta en mühim vasıta olarak görmüşlerdir. Meselâ J. Paul Sartre romanlarından ve 20. asrın en meşhur filozofu olan Bergson da felsefî eserlerindeki edebî üsluptan dolayı Nobel Edebiyat Mükâfatı'nı lâyık görüldüler. Hilmi Ziya Ülken (1901-1974) on dört yaşındayken, Alman filozofu Jakob'un İstanbul Darülfünunu'nda bir ay süreyle verdiği konferansları baştan sona takip edecek kadar birikime sahip olan ve on sekiz yaşında Anadolu'nun Vazifeleri'ni yazarak Batıcılık, İslâmcılık ve Osmanlıcılığa karşı felsefî temelli "Anadoluculuk" hareketini başlatan kimsedir. Bizzat çıkardığı Anadolu ve Mihrap gibi dergilerle çeşitli fikir ve sanat dergilerinde şiirler yayımlayan Hilmi Ziya, 1923'te Tahir ile Zühre adında altı perdelik manzum bir piyes yazdı. Bu piyes hâlen yazma hâlinde himmet bekliyor. Türk Edebiyatı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Beşir Ayvazoğlu, derginin Ekim sayısında 'Felsefe ve edebiyat" konulu kapak dosyası tanıtımını kaleme aldığı başyazıdan takip edelim; "Bu ay, felsefe-edebiyat ilişkilerini masaya yatırdık. M. Selim Gökçe, bu önemli meseleyi Türkiye'nin önde gelen felsefe profesörlerinden Şaban Teoman Duralı'yla enine boyuna konuştu. Çalışmalarını biyoloji felsefesi üzerinde yoğunlaştıran Teoman Bey, aynı zamanda Türk ve dünya edebiyatını yakından tanıyan bir aydın. Kanaati şu: Felsefenin diliyle edebiyatın dili birbirinden tamamen farklıdır; edebî eser yazarak felsefî sistem inşa edilemez. Jean-Paul Sartre gibi, bunu denemeye kalkışanlar başarısız olmuşlardır. Tabii, onun bu görüşü, edebiyatı küçümsemek anlamına gelmiyor. Tam aksine, Teoman Hoca, insanın asıl mânâsında edebiyat yoluyla anlatılabileceği kanaatini taşıyor. Mehmet Nuri Yardım'ın benzer sorular yönelttiği Hilmi Yavuz da aşağı yukarı aynı kanaatte. Ancak, felsefe deyince sadece sistematik felsefeyi anlamanın yanlış olduğunu, şiirde, romanda, sofistlerin yaptığı türden felsefe yapılabileceğini belirten Yavuz, Heidegger'in bir sözünü hatırlatıyor: "Gerçek felsefî düşünce tıpkı Sokrates öncesi filozoflarda olduğu gibi şiirle kurulabilir." Yani, Yavuz'a göre, hiç kimse mesela Şeyh Galib'in eserlerinde felsefe yok diyemez. Bu sayıda Cemal Aydın'ın aynı filozof hakkında bir tercümesini de okuyacaksınız. Ayrıca Bahtiyar Aslan, Cahit Koytak'ın şiirlerini felsefî arka planına bakarak yorumlamayı denedi. Tanınmış Bergsoncumuz olan Mustafa Şekip Tunç'un Yahya Kemal'i "Tanrı Şair" diye nitelendirdiği yazısı etrafında cereyan eden ve mizah dergilerine kadar uzanan renkli tartışmayı özetledim. Bilindiği gibi, Mustafa Şekip, estetik ve sanat felsefesiyle ilgilendiği gibi edebî kritikler de yazmış bir felsefeciydi. Merhumun diyalog tarzındaki denemelerini bir araya getirdiği Fikir Sohbetleri adlı kitabından "Sanat-Tenkid Arasında" diyalogunu da iktibas ettik. Prof. Dr. Abdullah Uçman edebiyat tarihimizde felsefeyle bilfiil ilgilenmiş birkaç isimden biri olan Feylosof Rıza Tevfik'in Abdülhak Hâmid ve Mülâhazât-ı Felsefîyesi adlı kitabında Hâmid'i nasıl değerlendirdiğini anlatırken, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, "Romancı Hilmi Ziya" başlıklı yazısında, hocası Hilmi Ziya Ülken'in az bilinen romancılığından söz ediyor. Dr. Berat Demirci, "Dil-Felsefe Bağına Tarihi Bir Bakış" başlıklı yazısında, dikkate değer tespitlerde bulunuyor ve "Platon şiirin siteden kovulmasını istiyordu, ama Grek dilini felsefe yapacak kıvama şairler getirmişlerdi" diyor. Ali Ayçil, Mustafa Aydoğan, Emre Ayvaz ve Deniz Özbeyli felsefe-edebiyat ilişkisine edebiyat tarafından bakıyorlar." Fazla sözü ne hacet "Felsefe ve edebiyat" hakkında karşılaştırmalı geniş bilgi almak isteyenler için bayilerde Türk Edebiyatı Dergisi ekim sayısı siz aziz okurları bekliyor.