Fedakarlık; diğer adıyla ''Altruzim'' olarak da bilinen bu durum, kişinin kendi esenliğini azaltırken diğer bireyin esenliğini arttıran bir davranış biçimidir. İçerisinde empati  duygusunu  barındırır.  Empati yaparak kendimizi karşımızda ki insanın yerine koyarız. Çünkü, kişi ancak başkasının yerine kendini koyarak, onun ne hissettiğini anlayabilir.Örneğin; 2.Dünya Savaşın da  Alman'lar, bazı Yahudi'ler ile empati kurarak altruist davranışlar sergilemişler ve onları kendilerini riske atarak korumaya almışlardır. Empatik anlayış, insanları birbirine yaklaştırma iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar kendileri ile empati kurulduğunda anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiklerini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak kişiyi rahatlatır ve kendisini daha rahat hissetmesini sağlar. Evet buraya kadar kulağa çok hoş geliyor. Asıl mesele bunun dozajını kaçırdığımızda neler olabileceği  ve ne  gibi sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimiz konusu üzerinde duracağım.

Her şeyin bir dozu olduğu gibi, bununda dozajını çok iyi ayarlamalıyız...

Bizim toplumumuz da aşırı fedakar olma durumu, bu davranış biçimi o kadar doğal ve normalleştirilmiştir ki, fedakarlık yapmazsan eğer asıl o zaman anormalmişin gibi bir yargı oluşturulur. Hatta zorunlu olunması gereken bir davranış modeliymiş gibi ebeveynler  çocuklarına bu şekilde empoze ederler. Fedakarlık çok önemli ve gerekli bir kavram gibi görünse de  fazlası bizi sıkıntılara sokabilir. 

Fedakarlık sözcüğünü açacak olursak kökünde '' FEDA'' vardır ve  ek olarak da ''KAR'' sözcüğünü almıştır. Anlamış olduğunuz gibi ne kadar çok kendini feda edersen o kadar çok kar elde edilir gibi bir düşünce oluşuyor, sürekli aşırı fedakarlık yaptığında bir süre sonra kişi karşılığını almak ister. Karşılığını alamadığında kendini sömürülmüş hisseder. Çünkü altta doyum almayı bekleyen duygular vardır.

Tamamen kendi hayatını ailene ,eşine dostuna ve yakın çevrendeki insanlara adadığını düşün... Kim ne isterse, kim ne dilerse gerçekleştirmek için koşturup duruyorsun ve  en büyük gayen, çevrendeki insanları memnun etmek. Onları memnun ettikçe, kendinin de memnun olduğunu düşünüyorsun. Çevrendeki insanlar da bu durumdan memnunlar. Neden olmasınlar ki, etrafların da devamlı onların iyiliğini düşünen birisi var. Ama bu kişi bir süre sonra, gitgide mutsuzlaştığının farkına varır.  Kendinle baş başa kaldığında öz eleştirisini yapmaya başlar;  '' Aslında hiç gitmek istemiyorum, çokta yorgunum ama gitmezsem çok ayıp olur '' , ''  Erkek arkadaşımın yanında olmalıyım, bana ihtiyacı var, yanında olmazsam bana sevgisi azalabilir '' vs.  gibi düşünceler zihninde dolaşmaya başlar.

 Dostluklarınız da maddi manevi fedakarlığınızla anılmanız kendinizden ödün vererek, her şeylerine koşturmanız bir süre sonra kişide aşırı bezginlik yaratır. İlk bakışta, böyle bir yapı kültürel kodlarımızdan dolayı göze hoş gelse de bu durum insan psikolojisi üzerinde oynadığı rol çoğu zaman göz ardı ediliyor. Bu durum her geçen gün kişiye kendini daha mutsuz hissettirir. Ama  kendini ne kadar mutsuz hissetsende bu davranış biçiminden vazgeçemeyeceğini düşünürsün. Eğer fedakar olmazsan seni sevgilerinden yoksun bırakalacağın duygusuna kapılırsın.

 Aşırı fedakarlık kişiyi içten içe kurutan, depresyona sürükleyen bir durumdur. Hiç kimse sınırsız enerjiye sahip değildir. Var olan enerjimizin, varlığımızın ve güzelliğimizin bir kısmını dahi kendimize saklamayıp diğerlerine dağıtırsak bize bir şey kalmaz.

Eğer böyle bir çıkmazın içindeyseniz ve bunu fark ediyorsanız aslında çözüm için gerekli ilk şartı sağlamış oluyorsunuz. En önemli şart, bu durumun farkında olabilmek. Bakış açımızı birden değiştirmek tabii ki de mümkün değil. Adım adım, fazladan yaptığımız davranışları  ve gereksiz fedakarlıkları azaltmamız lazım. Yazının başında da bahsettiğim gibi fedakarlık çok önemli bir duygudur, olmaması büyük bir sıkıntı iken çok fazla olması da kişisel olarak sıkıntılara sebep oluyor. Bu sebeple burada bir dengeyi kurmak ruh sağlığımız ve yaşamdan aldığımız doyum adına önemlidir.

NEDEN AŞIRI FEDAKAR OLURUZ!

Bilinçaltımız da iyi bir program olarak var olan fedakarlık  duygu halinin  altında bir  çok duygu durumunu barındırır. Bu duygular ''Onaylanma İhtiyacı '' '' Kabul Görme İhtiyacı '' ''Sevilme İhtiyacı '' dır.  Kendine değer vermeyen, kendini sevmeyen kişi, bu duyguları dışarıdan alma ihtiyacı hisseder ve ancak aşırı fedakar olursa kabul görüleceğini ve sevileceğini düşünür.

Fakat dışarıdan almaya çalıştığımız sevgi ihtiyacı hiç bir zaman kişiyi tam tatmin etmez. Çünkü; kişi karşı tarafa  ben kendimden çok sana değer veriyorum imajını verir. Böyle olunca da kişinin kendine olan saygınlığı azalır.

Bu nedenle kişi kendi ile barışıp ,kendine değer verir ise aşırı fedakar davranma durumu da otomatik olarak ortadan kalkmaya başlar.

 FEDAKARLIĞIN YERİNE NE KOYABİLİRİZ? 

Peki; hiç mi fedakar olmayacağız...

Herşeyin bir dozu olduğu gibi bu durumun dozajını da iyi ayarlamalıyız. Kendinizi ''feda'' etmeyin, özveride bulunun, ikisi de aynı şey gibi dursa da aslında çok farklı şeylerdir.Özveri diğer adıyla ''Özgeci Davranış''  gönüllü olarak yapılan  ve çıkar beklentisi olmadan birine yardımcı olmaktır. Sevgiyle yapılan özden yapılan bir durumdur ve karşılık beklemezsin.

Beklentisiz yapılan herşey, kişiye saygınlık kazandırır. Kişi kendini faydalı bir şey yaptığı için daha değerli hisseder.

Eğer yakın çevrenizde bu tarz ilişkiler içindeyseniz, fedakarlık derecenizi ölçün ve yerine sizi daha güçlendiricek olan özdeğerinizi, özsaygınızı ve  özsevginizi koyun...

Unutma; Bu hayatta ki en değerli şey sensin...