Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

Ben Fatma Demir Acar. 1992 Denizli doğumluyum. Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. 2015 yılında İzmir Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlığa başladım. Meslek hayatıma başladığım ilk yıllar çok yoğun çalıştım ve hala yoğun çalışmalarımı sürdürmekteyim. Şu an ise Av. Eyüp Kaçar ile kurduğumuz bir hukuk büromuz bulunmaktadır.

Neden  Hukuk? 

Kendimi bildim bileli hep avukat olmak istedim ve başka hiçbir meslek düşünmedim. Çocukluğumdan beri haksızlık ve adaletsizliğe en ufak tahammülüm yok. Bu içimde hissettiğim “adaleti her alanda ve yaşamımda tesis etme isteği” beni avukatlık mesleğine yönlendirdi.

Hukuk dünyasına ilk adımı nasıl attınız?

2015 yılında avukatlık ruhsatımı aldıktan sonra avukatlık mesleğine giriş yaparak hukuk dünyasına ilk adımı attım.

Hukuk dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

İkinci el kitaplar satan bir sahaf dükkanı açmak istiyorum. Kitapların o büyülü kokusuyla bir arada yaşamak beni oldukça etkiliyor.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Avukatlık mesleğinde rekabet olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak kendimi geliştirmekle o kadar meşgulüm ki başkaları ile rekabete pek de vakit kalmıyor. Ancak etik ve ahlak kurallarına uygun hareket ederek tatlı rekabetin mesleğimizi geliştireceğine de inanıyorum.

Hukuk dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Tıp alanında da olduğu gibi hukuk fakültesinde başlayan bir uzmanlaşma süreci getirilmesini isterdim. Daha okul döneminde öğrenciler meslek seçimlerini ve buna bağlı olarak da uzmanlık alanlarının belli olmasını isterdim. Bu şekilde meslekte kalite ve donanımın getirilebileceğine inanıyorum.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Kendimde değiştirmek istediğimi sabırsız oluşum ve fazla mükemmeliyetçi oluşum diyebilirim.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Medya ile aram oldukça iyi. Tüm iletişim araçlarını sıklıkla kullanıyorum. Sosyal medyayı ise bağımlılık derecesine ulaşmadığı takdirde faydalı da buluyorum. 

Şu anki hukuk  çalışmalarınızdan bahseder misiniz ? 

İzmir Barosuna kayıt olduktan sonra Çocuk Hakları ve Hayvan Hakları üzerine verilen eğitimlere katılarak aktif rol oynadım. Sosyal sorumluluk projelerinde ise mesleğim gereği yapabileceğim ne olursa yardımcı olmaya çalışıyorum.

İyi avukatlığı  nasıl tarif edersiniz ?  

Öncelikle iyi bir avukatlığın ilk kural paranın amaç değil araç olduğunun unutulmamasıdır. İkinci kural ise meslekte ihtisaslaşma ve şirketleşmedir. Belli bir konuda uzmanlaşan avukatın hem müvekkile hem de yargıya oldukça faydası dokunacaktır. Ayrıca iş bölümünün yarattığı takip kolaylığı gereği avukatların şirketleşmesi/kurumsallaşması büyük başarı getirecektir.

Avukatlığın dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Avukatlığın stresli yanları neler ? 

Avukatlık kesinlikle stresli olan bir meslek. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre normal insanlara oranla avukatlar  4 kat daha fazla depresyona girmeye meyilli imiş. Bunun sebebi ise avukatlığın konusu insan ilişkilerinin yarattığı karmaşık durum diyebilirim. Müvekkiller ile iyi ilişki kurulmadığı takdirde avukatlık mesleği oldukça yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. 

Dijital dönüşüm hayatın her alanını etkiliyor. Hukuk dünyasına etkisi nasıl dijital dönüşümün siz nasıl değerlendiriyorsunuz ? 

Dijitalleşme pek çok sektörü baştan aşağı değiştirdiği bir gerçek. Hukuk alanında ise dijitalin etkisi her geçen gün artmakta. Dijitalin hukuk alanında olumlu etkisi zaman tasarrufu olumsuz etkisi ise istihdam azalması olduğunu söyleyebiliriz.  Örneğin Almanya’da geliştirilen bir yazılım ile uyuşmazlık konusun yüzlerce içtihat arasından arama yaparak, mahkemeye verilecek dilekçe örneğinin hazırlanması mümkün hale getirilmiş. Belirttiğim gibi dijitalin zaman tasarrufu olarak olumlu etkileri oldukça fazla.

Daha çok hangi alandaki davalarla ilgileniyorsunuz ? Yaşadığınız bir ilginç anıyı bize anlatır mısınız ? 

Daha çok ticari ve aile hukukuna ilişkin davalar başta olmak üzere özel hukuk alanına giren dava konuları ile ilgili yoğun olarak çalışıyorum. Ama hukukun en sevdiğim alanı ise ceza diyebilirim. Bununla ilgili ilginç bir anım ise şöyle; zaman zaman biz avukatların da yargıya olan güveninin azaldığı oluyor. Ben de mesleğin ilk başlarında abisi tarafından kafatası kemiğinde çökmeye neden olacak kadar dövülen bir çocuğun vekili olduğum bir ceza davasında hiç beklemediğim bir netice ile karşılaştım. Darp edilen çocuğun ailesi darp eden oğlundan şikayetçi olmadılar ve onun lehine tanıklık yaptılar. Ben ise davanın sıkı takipçisi oldum ve ısrarla çocuk vekili olarak onun haklarını korumak adına şikayetlerimi ısrarla sürdürdüm. Dava karar aşamasına geldiğinde yargıya olan güvensizlikle ama yine de bir umutla bekledim. Mahkeme sanık hakkında indirim dahi uygulamadan mahkumiyet hükmü tesis etti. İşte bu dava benim için dönüm noktası diyebilirim. Ondan sonra umutsuzluğu bir kenara bırakarak her zaman elimden gelenin fazlasını yapma gayreti içerisine girdim.

Avukatlıkla ilgili İzmir’deki algı nasıl toplumun bakışını nasıl yorumlarsınız ? 

Avukatlıkla ilgili toplumun algısı maalesef olumlu yönde değil. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor; avukatlık mesleğini seçenler de bu toplumun içindeki kişiler. Bu nedenle avukatlık mesleği ile ilgili karalayıcı algının sebeplerini biraz da kendi içimizde aramalıyız.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hayatımda mutlaka spora vakit ayırmaya gayret gösteririm. Onun dışında eşim ve köpeğimle beraber doğada vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sevdiklerimle beraber doğayla iç içe olmak bana inanılmaz derece huzur ve dinginlik veriyor. Ayrıca yeni yerler keşfetmek adına sık sık seyahat ederim.  “Yaşamdan kaçmak için değil, yaşam bizden gitmesin diye seyahat ederiz” diye bir söz vardır gerçekten de çok doğru.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Hayatımın kitabı Sefiller diyebilirim. İlk okuduğum dünya klasiklerinden olan Sefiller beni Victor Hugo hayranlığına da ittiğini söyleyebilirim. Hayatımın filmi ise 12 Öfkeli Adam filmidir.

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ? 

Kırmızı Türk’ün kendine has olma özelliğinden dolayı tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Şu anda bulunduğum konumdan oldukça mutluyum. Gelecek ile ilgili planlarım ise daha çok başarı ve mutluluk. İleride kendimi ise örnek gösterilen güçlü ve başarılı bir kadın olarak görmek isterim.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Takipçilerime vermek istediğim mesaj bireyin yaşamını adayacağı bir hedefe sahip olması hayatın sırrıdır. Albert Einstein’ın da dediği gibi “Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya eşyalara değil” .

Röportaj: Cengizhan KAYA