Fatma Çelik'in kaleminden İsmail Özdemir ve oğlu Burak Özdemir

Abone Ol
İsmail Özdemir’in Hatay’ın köyünde başlayan ve ailesinin yanından kaçarak İstanbul’a gelmesi ile farklı ufuklara açılan hayat hikayesi. İsmail bey, bu yolda hayal kırıklığına uğrayan bir çok insanın aksine çalışarak başarının doruklarına ulaştı. O zamanlar İstanbul’a gelebilmek için yumurta satarak yol parası biriktiren iş adamı, 17 yaşında iken tekstil sektörü ile tanışmış ve bu işi öğrendikten sonra 3 yabancı dil öğrenerek yönetici konumuna geldi. Daha sonra kendi işini kuran İsmail bey yaklaşık 20 yıl Laleli piyasasında ticaret yaptı. Fakat İsmail beyin hiç aklından çıkmayan bir hayali olan lokantacılığı hayata geçirmek istemesi tekstilden çok bu tarafa yönelmesine yol açar. 2009 yılında Aksaray Hatay Medeniyetler Sofrasını açarak bu yola çıkan iş adamı oğlunla el ele vererek bu sektörde istediği başarıyı yakaladı. Şimdilerde 80 ülkede mağazaları bulunan İsmail Özdemir hala ortakları ile tekstil işine devam ediyor. Bunun dışında Dubai de gerçekleştireceği inşaat sektörüne adım attı. İlk etapta 500 konutluk projenin tüm malzemelerini Türkiye’den göndererek ülke ekonomisine katkıda bulunmanın mutluluğu içerisinde olan İsmail Özdemir, bunlarda yetmez diyerek Türkiye turizmine kazandıracağım 5 yıldızlı bir otel yapma projesinin olduğunu dile getirdi. Bu gün sayfamda ağırladığım konuğum mütevazi, konuksever ve saygın iş adamı İsmail Özdemir’e hoş geldiniz diyor ve soruyorum…

İsmail bey, sizden kendinizi tanıtmanızı istesem bize kendinizi anlatır mısınız?

Ben 1971 Hatay-Antakya bağlı küçük bir köyde dünyaya geldim. 4 erkek 3 kız kardeşiz. Ortaokulu bitiremeden, hayat şartları beni çalışma hayatına yönlendirdi ve çalışmaya başladım. Lokantada çırak olarak çalıştım, fırında çalıştım, sepetle kapı kapı dolaşarak köy yumurtası sattım. İstanbul’a gelmeyi çok istiyordum ve bunun için günde 150- 200 kadar yumurta satarak yol parası biriktirdim. Biletimi alıp İstanbul’daki abilerimin yanına geldim. O yıllarda bir tekstilde çalışmaya başladım. Patronlarım beni çok sevdi ve bana çok güvendi. Bende işime kalpten bağlandım. Zaten hangi iş olursa olsun o işi seversen başarılı olabilirsin. Sırf para kazanmak için bir işe girersen o işte başarı sağlayamazsınız. Eğer bir işte çalışıyorsanız ya da yöneticiyseniz işinize sadık olacaksınız. Başarının anahtarı işini sevmek, sadık olmak ve çok çalışmaktır. Ben tekstilde 3 sene zarfında 3 tane dil öğrendim. Rusça, Polakça ve zaten bildiğim Arapça’yı daha da geliştirdim. Tekstilde Rusya’ya iş yapmaya başladık ve ben bu işte 3 yıl yönetici olarak çalıştım. Çalıştığım yerdeki patronum, benim yeteneğimi ve başarımı fark etti, bana güvendi ve Laleli’deki mağazanın işletmesini bana bıraktı. Ben yaklaşık 3 yıl zarfında mağazayı çok yüksek seviyeye getirdim. Bundan sonra artık kendi işimi yapmayı istediğimi fark ettim. Artık 17 yaşındaydım ve işi öğrenmiştim. O zamanki patronum ve çevrem beni desteklediler, çünkü artık kendi işimi kuracak seviyeye gelmiştim. Kendi işimi açınca ben artık kendi mağazamdan Rusya’ya Polonya’ya, Romanya’ya ve Bulgaristan’a sevkiyat yapmaya başladım. Bu arada eski patronumdan çok büyük destek gördüm. Yaklaşık 20 sene tekstil işine devam ettim. O zamanlar o piyasada 10 tane mağaza vardı. Biz bu işin kurucularından sayılırız. Şimdi ise tekstil sektöründe Laleli piyasasının senelik 20 milyar dolar ihracat hacmi var. Şu anda ortaklarım devam ediyor ben ise lokantacılık işini çok seviyorum. Zaten benim Hatay’da da kule Restaurant adında bir işletmede ortaklığım var. Ben tekstilde çalışırken bile gönlüm hep lokanta işindeydi ama yapmışken en iyisi olsun, kaliteli olsun ve kültürümüz olsun istedim. İlk Restaurantımızı 2009 yılında Aksaray’da açtım .Adı da benim üzerime 20 SENELİK tescilli olan markam Hatay Medeniyetler Sofrası olsun dedim. Hem kültürümüzü anlatsın, hem şehrimizin dünya üzerinde seçilmiş medeniyetler şehri olduğunu anlatsın hem de insanlar buraya gelirken hangi kültürün yemeklerini yiyeceklerini bilerek gelsinler istedim. Aksray’da yerimi açtıktan sonra Oğlum Burak’ı yanıma aldım. O zaman 16 yaşındaydı. Baktım bu işi çok sevdi ve çok çabuk öğrendi. Benim gibi küçük yaşta iş adamı oldu. Sonra işi büyütelim istedim Taksim şubelerimizi ve geçtiğimiz yılda Etiler şubemizi açtık. Oğlum Burak’la el ele vererek şu ana kadar 4 şube halkın hizmetinde ve çok güzel işliyor. Allah izin verirse başka şubelerimizide açmaya karalıyız. Bu işletmeleri açarken zaten tekstilden birikimimiz vardı bizim dünya çapında 80 tane mağazamız var. En son mağazamızıda Merter’de açtık. Her ülkeye ayrı üretim yapıyoruz. Ortaklarım o işin başındalar. Restaurant işinde oğlum bana çok destek oldu. Bu işi sevdi ve işinle çok ilgili oldu, çok çalışkan ve mütevazi bir yapıya sahip. Müşterilerle diyaloğu çok iyi ve biz başardık. Ben aynı zamanda inşaat işiyle de uğraşıyorum. Dubai’de 500 konutluk bir inşaat projemizde var. Teknik malzemelerini, elektronik eşyalarını sokak lambalarına kadar Türkiye’den alıp gönderiyoruz. Ben ülkemden alıp başka bir ülkeye bir şey sattığım zaman ülke ekonomisine bir şeyler kazandırdığım için çok gururlanıyorum. Aynı zamanda benim turistlere çok saygım var. Çünkü bir ülkenin ayakta durmasının en önemli ayağının turizm olduğuna inanıyorum.

Kaç yıllık evlisiniz?

25 yıllık evliyim. 2 erkek 2 kız olmak üzere 4 çocuğum var.

Bu kadar yoğun çalışıyorsunuz. Diyorsunuz ki günde 4 saat uyuyabiliyorum, peki ailenize ve çocuklarınıza yeterince zaman ayırabiliyor musunuz?

Ben haftada bir günümü mutlaka aileme ayırıyor ve o gün sadece onlarla birlikte oluyorum. Haftanın 3 günü başka mekanlarda birlikte kahvaltı ediyoruz. Ben eve geç gitsem bile sabah mutlaka onlarla oluyorum. Çünkü benim için aile kavramı çok önemli ve ben çocuklarımı hiçbir zaman ihmal etmedim.

Babanızın mesleği neydi?

Benim babam çiftçi. Babam zeytincilik yapıyor

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Ben çocukluğumu çok iyi yaşadım. Şehir çocuklarına göre ben daha şanslıydım, çünkü Sokağa istediğim kadar çıkabildim, top oynayabildim, toprakla oynayabildim, Ama taşrada şöyle bir şey var, çalışma hayatına erken başlamak zorundasın bende çalışma hayatıma çocukken başlamak zorunda kaldım.

Hiç içinizde ukte kalan bir şey oldu mu?

Ben okumayı çok istedim ama okuyamadım o benim içimde bir ukte kaldı.

Bir anınızı anlatır mısınız?

İstanbul’a gelmeyi çok istiyordum. O zamanlarda abimler İstanbul’da yaşıyorlardı. Ama annem-babam benim İstanbul’a gelmeme izin vermediler. Bende kaçmak için planlar yaptım. Çantamı hazırlayıp bakkala bıraktım. Tam araba kalkacağı saatte çantamı alıp arabaya bindim ama birisi kulağımdan beni yakaladı. Bir döndüm annem. Tabi ben kararımdan vazgeçmedim. Bir kere İstanbul’a gelmeyi kafaya koydum. O zaman köyden günde 1 kez araba kalkıyordu. Tekrar plan yaparak arabaya şehrin dışından binmeye karar verdim. Şehrin dışında dolmuşu bekledim ve bu kez bindim ve Antakya’ya gittim. Oradan da İskenderun’a geçtim. Tabi benim İstanbul’a gitmem için para biriktirmem lazımdı, ben bunun için yumurta satmak istedim ama sanırım yumurtacı adam bana güvenmedi. Yapabilecek misin diye sordu. Ben ısrar ederek adamı razı ettim ve sepetle kapı kapı yumurta sattım. O zaman herkes günde 100 yumurta satıyorsa ben 300-400 yumurta satmaya başladım. Paramı biriktirip İstanbul’a abilerimin yanına geldim.

Hayatınız boyunca hiç kimseye meydan okudunuz mu?

Ben bu konuda biraz akıllı davrandığımı düşünüyorum. Hiç kimseye meydan okumadım. Çok örnek aldığım insanlar oldu ama ben onlar gibi olacağım diye de uğraşmadım. Hep kendim oldum, kendime meydan okudum.

Eğer sihirli bir gücünüz olsaydı ne yapmak isterdiniz?

Eğer benim sihirli bir değneğim olsaydı insanların bir birine karşı saygılı, din, dil, meshep ayrımı yapmadan adaletli bir dünyada yaşamalarını sağlardım. Ben eğer böyle bir güce sahip olsaydım daha adaletli bir toplum yaratmak isterdim.

Asla vazgeçmem?

Ben asla vazgeçmem diyemiyorum, çünkü hiçbir şey vazgeçilmez değildir.

Yarın öleceğinizi bilseydiniz en son yapacağınız şey ne olurdu?

Çocuklarımla ve sevdiklerimle görüşürdüm.

Hayatınızda hiç keşkeler var mı pişmanlıklarınız var mı?

Ben hayatım boyunca hiç keşkelerle yaşamadım. Ne yaptıysam, ne yaşadıysam ben o an tadını çıkarttım ve hiç bir şeyden pişman olmadım. İş hayatımda da çok büyük işler kaçırdım ama bir hayır vardır dedim.

Yeni projeleriniz var mı, gelecek için hedefinizde neler var?

Benim en büyük hayalim 5 yıldızlı bir otel kurmak. Bu yakınlarda böyle bir arsam var. Kısmet olursa o oteli yaparak bu hayalimi de gerçekleştireceğim.

Hayatınızda en kötü an neydi?

Benim hayatımdaki en kötü an, 1990 yılında tekstil işine borçla başladım. Yeni bir ev almıştım ve evlenip bir aile kurmuştum. Bir parti mal aldım Lakin o mal satılmayınca, kestiğim çeki ödeyemeyeceğimi düşünerek evimi satmıştım. Sonradan, satamadığım o mallarda satıldı ama ben o an yaşadığım stresi ve o an ki korkuyu hiç unutamıyorum.

En çok sevindiğiniz an neydi?

En çok sevindiğim an çocuklarımın dünyaya geldiği andı.

Güzel bir anınızı anlatır mısınız?

Ben restaurant işine girince bir çok kişi beni eleştirerek Restaurant açmayı bana yakıştıramadılar. Tabi ben daha iyi işler yaptığım için böyle düşündüler. Ama ben o restaurantı açtıktan sonra her şeyin çok güzel gittiğini gören o kişilerin gelip beni takdir etmeleri,” gerçekten senden başka kimse bu işi yapamazdı” demeleri beni çok mutlu etti. O bende güzel bir anı olarak kaldı.

Buradan iş kurmak isteyenlere mesajınız nedir?

Herkes sadece bildiği işe girsin ama sadece bilmekle olmaz aynı zamanda kendi işinin hamallığını da yapacak. Eğer patron kendi işinin hamallığını yapmazsa o işte başarılı olamaz.

BABASININ OĞLU BURAK ÖZDEMİR

Hemen hemen babası İsmail Özdemir ile aynı kaderi paylaşan Burak Özdemir aynı babası gibi küçük yaşta iş hayatına atıldı. Burak Özdemir 16 yaşındayken babası İsmail bey İstanbul-Aksaray’daki Hatay Medeniyetler Sofrasını açtı. Oğlunun bu işi sahiplenmesi ve çok başarılı olması İsmail beyin çok hoşuna gitti ve diğer şubeleri olan Taksim ve Etiler şubesini açtı. Şu an 4 şubesi olan Hatay Medeniyetler Sofrası yeni şubelere doğru yol alırken Medya dünyasındaki isimlerin uğrak noktası haline geldi. Burak Özdemir ile sohbet ederken bu yolda ilerleyeceğini şu an başka projelerle ilgilenmediğini ifade ediyor. Burak bey misafirleri ile tek tek masalarına giderek ilgileniyor. Kapıdan gelen misafirlerini özenle kendisi karşılıyor. Aynı şekilde misafirleri giderken de kapıya kadar onları kendisi uğurluyor. Burak Özdemir ünlü isimler tarafından öyle çok seviliyor ki, ünlüler doğum günlerini , Burak beyin o eşsiz hizmet kalitesinden keyif duydukları için burada kutlamaya başladılar. Benzeri olmayan lezzetlere ev sahipliği yapan Burak bey özellikle temizliğe, misafirlerinin nasıl karşılandığına, saygıya ve hizmette kusur olmamasına çok özen gösteriyor. Hatay Medeniyetler Sofrasının yönetim kurulu başkan yardımcısı genç ve çok başarılı olan iş adamı, aynı zamanda, İsmail Özdemir’in oğlu olmakla gurur duyan genç iş adamı Burak Özdemir’e hoş geldiniz diyor ve soruyorum.

Burak bey, sizden kendinizi tanıtmanızı istesem, bize kendinizden kısaca söz eder misiniz?

Ben 1994 Hatay Yayladağ doğumluyum. Şu an Eskişehir Anadolu Üniversitesinde işletme 2ci sınıfta eğitimime devam ediyorum. Ben iş hayatımda 7 yaşından bu yana, babam olan İsmail Özdemir’ in yanında yetişmiş olan işime aşık bir insanım. İş hayatımdaki başarımı babama borçluyum. Biz Hatay Medeniyetler Sofrasını 5 yıldır İsmail Özdemir’le birlikte İstanbul’da yürütmekteyiz. Ben aslında bu işte 3’cü kuşağım. Benim dedemin Hatay’da ufak bir lokantası vardı, biz ondan esinlenerek 2009’da İstanbul’da ilk olarak Aksaray’da kurduk. Arkasından kendi kadromuzla Taksim’deki şubemizi açtık. Bizim misafirlerimizin yoğunluğu, medya camiası ve ünlülerimiz ve tüm Ortadoğu bizim lezzetlerimizi seviyor ve destek veriyorlar. Biz bu destekler doğrultusunda 2014 yılında en son şubemiz olan Etiler şubemizi açtık. İnsanlar bir İtalyan mutfağı, bir Fransız mutfağı dediği zaman biz neden bir Türk mutfağı olmasın”, Neden Hatay mutfağı olmasın diye düşünerek Hatay Medeniyetler Sofrasını kurduk. Biz yerli ve yabancı olmak üzere her şubemizde günlük 500-600 kişi ağırlamaktayız. Bunların çoğu yabancı olduğu için biz Hatay mutfağını önce onlara sonrada Türk müşterilerimize tanıtıyoruz. Bundan ötürü onur ve gurur duyuyoruz. Bu arada bizi yalnız bırakmayan ünlü isimlere teşekkür ediyorum.

Bu işi çok mu seviyorsunuz?

Ben gelen misafirlerimi evimde gibi ağırlamayı seviyorum. Benimde vizyonum bu. Ben 16 yaşında iken Aksaray Hatay Medeniyetler Sofrasının başında oldum. Tabi ki İsmail Özdemir’in bana çok desteği oldu. Ben onun yolunda ilerledim ve misafirlere kendimi ve mekanımızı kısa zamanda çok sevdirdim. Misafirlerimiz sadece yemek için değil beni ziyaret etmek için bile gelmeye başladılar. Başarının sırrı özgüvenden geçiyor. Ben daha yolun başında olduğumu düşünüyorum. Benim babamdan aldığım en büyük tecrübe çok çalışarak başarılı olunur. Ben patronum deyip oturanlar, başarılı olamaz diye düşünüyorum.

Burak bey gelen misafirlerinizin sizinle resim çektirmek istediklerini gördüm. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Biz görsel medyaya çok önem veriyoruz. Sizinle ve sizin gibi arkadaşlarımız sayesinde dergilere, gazetelere ve televizyonlara çıkıyoruz. İnsanlar bu suretle bizi görüyor ve lezzetlerimizi merak edip buraya geliyorlar. Bizimle resim çektirerek sosyal medyada paylaşıyorlar, buda bizim mutfağımızı beğendiklerini gösteriyor. Bende onlara iyi hizmet verebildiğimi ve onların buradan mutlu ayrıldıklarını görünce tabi ki mutlu oluyorum ve gururlanıyorum.

Hatay Medeniyetler Sofrası Ünlülerin uğrak noktası diyebilir miyiz?

Şimdi ünlü isimler yani sanatçılar olsun, oyuncular, gazeteciler olsun, bu lezzete oldukça hakim. Hatay Medeniyetler Sofrasını kendi yerleri olarak görüyorlar ve bir Türk markasının gelişmesi ve tanınması için ellerinden geleni yapıyorlar. Ben onlara sizin aracılığınızla teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Hayat felsefeniz nedir?

Başarının sırrı özgüvenden geçiyor. İnanmak başarmanın yarısıdır.

Hedefleriniz nedir?

İlk önce Hatay Medeniyetler Sofrasını Türkiye’nin her yanına yaymak ve daha sonra orta doğuya açılmaktır.

Ben asla vazgeçmem dediğiniz şey nedir?

Ben insanların mutlu olması için uğraşıyorum. Herhalde o insanların mutlu olduğunu, yüzündeki tebessümde görmekten asla vazgeçmem.

Sihirli bir gücünüz olsaydı bu ülkede neyi değiştirmek isterdiniz?

Bu çok özel ve çok anlamlı bir soru. Benim elimde sihirli bir değnek olsaydı tüm insanların el ele yaşadığı bir dünya yaratmak isterdim.

Televizyon programı düşünüyor musunuz?

Televizyon programı yapmam için bir çok teklif geldi ama ben henüz erken olduğunu düşünüyorum. Televizyon programı bu yıl değil a, a belki bir dahaki yaza düşünebilirim. Çünkü ben markalaşma yolundayım. Her gün kalktığımda, sanki bu işe ilk başlıyorum gibi düşünüyorum ve işime 4 elle sarılıyorum.

İçinde hiç ukte kaldı mı?

Ben aslında çocukluğumu doya doya yaşadım. Çok futbol oynadım ve büyüyünce futbolcu olmak istiyordum. Biliyorsunuz insanın kendini sevmesi çok önemlidir. Ben de kendimi çok seviyorum ve çocukluğumu keşke daha yoğun yaşasaydım.

Peki bir gün baban senden elini çekse, artık kendin yürüyeceksin dese ne yaparsın?

Ben babamla karşılıklı oturduğumda onun dudağını okuyarak ne demek istediğini anlamaya çalışırım. Benim babam hem iyi bir aile babası, hem çok iyi bir insan, hem de çok iyi ve başarılı bir iş adamı. Umarım benim üzerimden elini çekmez, bende daha iyisi olurum. Çünkü ben onun, henüz yarısı bile değilim.

Hiç unutamadığın kötü bir an var mı?

Trafikteydim, önümde bir araba takla attı o anı hiç unutamıyorum.

Bize bir anınızı anlatır mısınız?

Bir sefer babamla beraber, benden 1 yaş büyük kız kardeşimi de alıp yemeğe gitmiştik. Kız kardeşimle kavga ettik, beni iteleyince ben düştüm ve kafam kaldırıma çarptı. Kafamdan kan gelmeye başladı o an babamın sırtındaki gömleği çıkarıp kanı durdurmak için kafama sarışını ve beni kucaklayıp hastaneye koşturduğu anı hiç unutamıyorum.

Sizin gibi işletmecilik yapmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?

Ben Aksaray’daki şubemizin başına geçtiğim zaman küçük olduğum için beni eleştirdiler. Orayı babamın açtığını ve benim bu işin üstesinden gelemeyeceğimi söylediler. Bu mekan benim, bu iş benim diye bakmadım. Aşçısından garsonuna kadar her çalışanıma, bu mekanın ve bu işin benim değil bizim olduğunu anlattım. Herkes kendi işi gibi çalışarak mekanımıza ve işimize sahip çıktı. Bu sayede başardık. İnsanın hayatındaki idolü babasıdır, ben babamı kendime örnek aldım ve onun izinden yürüdüm. Başarmamın anahtarı budur.