Okul ve şiddet kelimesini yan yana koymak ve aynı bütünlük içinde değerlendirmek son derece vahim sonuçlar doğurur. Okullarımızda yaşanmakta olan şiddet, artık ürperti verici bir tırmanışla, bir "şehir terörü"ne dönüşmeye başlayarak açık bir tehdit ve tehlike sınırına dayanmıştır. Vazıyet gerçekten çok vahimdir ve hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir. 2006 yılbaşından bu yana geçen üç gibi kısa bir süre zarfında meydana gelen şiddet olaylarında toplam 52 öğrenci yaralanırken, altı öğrenci de öldürülmüştür. En son olarak, okul arkadaşı tarafından kalbinden bıçaklanan 17 yaşındaki Fatih Can'ın, girmiş olduğu dört günlük komadan sonra kurtulamayarak vefat etmesi artık bardağı taşıran son damla olmuştur. Bu mesele ölenlerin arkasından ağıt yakmakla çözülebilecek gibi değil; daha nice Fatih Can'ların canları katil arkadaşları tarafından alınmadan, daha nice ailelerin bağrına kor ateş düşmeden, âcil olarak en ivedi tedbirlerin alınması ve en küçük bir taviz verilmeksizin etkin bir biçimde uygulamaya geçilmesi şarttır. Okul çağındaki gençlerin şiddet eğilimler konusunda, Türk Eğitim-Sen tarafından gerçekleştirilen, Türkiye genelinde ilköğretim 7. ve 8. sınıftan 1136 öğrenciyi kapsayan "Şiddet ve Taciz" konulu bir çalışma sonucunda ortaya çıkan bulgulara göre, öğrencilerin yüzde 19,5'lik kesimi TV'de komedi dizilerini izlerken, yüzde 21'lik kesimi mafya dizilerini, yüzde 44,8'lik kesimi ise aksiyon-macera-gerilim-korku türü filmleri izlemeyi tercih etmektedir. Ayrıca, internetkafelere devam etmek de güden güne yaygınlaşmakta olup, buralarda oynanan oyunların yüzde 66,5'ini savaş ve dövüş türleri oluşturmaktadır. Bundan ayrı olarak, öğrenciler arasında, sözlü, fiziksel ve cinsel türden taciz oranlarının da toplam olarak yüzde 92 civarında olduğu; sözlü taciz oranının yüzde 47, fiziksel taciz oranının yüzde 26, cinsel taciz oranının ise yüzde 27'yi bulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, öğrencilerin bir kısmı da, kasten okulu ve okulun tuvaletlerini kirletmek, pis bırakmak (yüzde 70), okulda sigara içmek (yüzde 16), ders çalışırken diğerlerini rahatsız etmek (yüzde 6) gibi uygunsuz ve ahlakî olmayan davranışlarda bulunmaktadırlar. Görüldüğü gibi, ancak kan döküldüğü zaman dikkatleri çeken okul çağı gençlikteki bozulma, çok çeşitli sebeplere dayanmaktadır; bu sebeple, çok ciddî ve köklü, kalıcı tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerin büyük kısmı Millî Eğitim Bakanlığı ve Hükümet ile ilgilidir. Ancak bu mesele hepimizin davasıdır ve her dürüst yurttaşa görev düşmektedir. Önce Bakanlığın ve Hükümet'in, bugüne kadar gerektiği gibi yerine getirmediği görevlerine bakacak olursak, bunların en başında geleninin, okullarda disiplinin yeterli ölçüde değildir. Bu konuda okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin dikkatle takip edilmesi ve disiplinin sağlanması konusunda en ufak bir taviz dahi verilmemesi kesinlikle şarttır. İkinci olarak, okul kantinlerine kadar sokulan uyuşturuculardır. Uyuşturucu günden güne yaygınlaşmakta ve kullanma yaşı da git-gide düşmektedir. Okulların civarında bulunan birçok uygunsuz mekânda el altından satılan muhtelif türden uyuşturucular, okul içine kadar dahi girebilmiştir. Uyuşturucu yanında başka bir tehlike ve tehdit kaynağı da, bilhassa uyuşturucuya bir atlama taşı görevi gören sigaradır. Okullarımızın içerisinde her ne kadar sigara içilmesi yasaksa da, yine de muhtelif yollarla yaygınlık kazandığına bakılacak olursa, bu yasağın hiç de o kadar işlerliğinin bulunmadığı anlaşılabilir. Okullarımızla ilgili olarak mutlaka gerekli olan bir başka husus da, güvenlik tedbirlerinin sıkılaştırmasıdır. Bu da, birçok bakımdan okul yöneticilerinin inisiyatifini aşabileceği için Millî Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın koordineli çalışmasını gerekli kılmaktadır. Okul yöneticilerinin bu konuda, okul aile birlikleri aracılığı ile velilerle daha sıkı temasta bulunmaları şarttır. Öğrenci velilerinin de sorunun çözümünde okul yönetimlerini yalnız başlarına bırakmayarak ciddî surette yardımcı olmaları gerekir. Ayrıca, okullarda, rehber öğretmenlik kurumuna gerçek anlamda işlevlik kazandırılması, öğrencilerimizin sosyal ve psikolojik sorunlarıyla daha yakından ve candan ilgilenilmesi de muhakkak ki çok gerekli olduğu gibi önemli faydalar da sağlayacaktır. Bunun yanında, okul çetelerinin acilen yakın takibe alınarak çökertilmesi; aksi takdirde PKK gibi kanlı örgütlerin devreye girerek daha kapsamlı ve daha örgütlü şiddet yaratmalarının önünün açılacağı unutulmamalıdır. Konuyla ilgili olarak kamuoyunu dikkatli olmaya davet eden Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hanefi Bostan, "Kangrenleşemeye doğru gidiş gösteren bu yara toplumsal ve millî bir meseledir ve haliyle medyaya da büyük görevler düşmektedir. Medya'nın samimî bir özeleştiri yaparak bu süreçte kendilerinin de katkı ve paylarının olduğunu kabul ve sorumluluklarını idrak etmeleri gerekmektedir. Buna göre, çevrilen filmlerde, dizilerde, eğlence programlarında, bazı temel standartlara riayet edilmesi sadece vicdanî değil, aynı zamanda mecburî de olmalıdır. Meselâ, şiddete özendirici sahneler, içki sahneleri, argo konuşmalarının ve tecavüz sahnelerinin kesinlikle ekranlardan uzaklaştırılarak medya ortamının sterilize edilmesi sağlanmalıdır." Hâsılı kelam, bu sorun hepimizin sorunu; çünkü gençlik hepimizin gençliği, onların geleceği bizim de geleceğimiz. Geleceğimizin kararmasını istemiyorsak hep beraber, elbirliği ile bu çılgınlığın önüne geçmeli ve geleceğimize ve neslimize sahip çıkmalıyız. Fatih Canlarla fetihler yapan bu milletin Fatih Can'larını öldürmek kadar acı bir şey olamaz....