Mutlu evliliğin formülü: H2O

“Evlendikten sonra aşk öldü diyenler, aşk ateşini beslemiyorlar” diyen Prof. Tarhan’a göre Aşkı ölümsüz kılmanın formülü: H2O: Peki bu formülü nasıl hayata geçirmek gerekiyor?

“Kadın Psikolojisi” adını taşıyan kitabında evlilik ilişkisini H2O (suyun kimyasal formülü) simgesiyle tanımlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Hidrojen ve oksijen, atmosferde ayrı ayrı dolaşıyor, birleşince suyu oluşturuyor. Eğer evliliğinizde sevdiğinizle uyum içindeyseniz siz de H2O formülünü uygulamışsınızdır’ diyor.

İşte Prof. Tarhan’ın kadın-erkek ilişkisi üzerine söyledikleri:

Taraflar arasında, güven, saygı ve sevgi sarsılmışsa mutlu olmak mümkün değildir.

Çok zıt kişilikli insanlar, iyi iletişim kurarak birbirini anlıyor. Kişilik yapıları benzeyenler ise kötü iletişim kurdukları için anlaşamıyor.

İnsan 100 kapılı bir saraya benziyor. İyi iletişimin temelinde de, hep kapalı kapıları zorlamak yerine, açık kapıları bulup iletişim kurmak yatıyor.

Aşk bir ateş gibidir, bakılırsa büyüyor. Bakılmazsa sönüp gidiyor. Evlendikten sonra aşk öldü diyenler, aşk ateşini beslemiyorlar.

Erkek ve kadın birbirlerini eleştirmekten ilişkiyi yürütmeye zaman kalmıyor.

Uzlaşmada ‘altın orta nokta kuralı’ var. Tartışma çıktığında erkek bir adım, kadın bir adım atıyor, orta bir noktada buluşup anlaşmaya çalışıyorlar.

Mutlu Aile Formülü

Evlenen genç kızlar kendi cinsel kimliğini, annelik ve eşlik rollerini ne kadar biliyor?. Genç erkekler bir eş olmaya, bir baba olmaya ne kadar hazırlar? Bugün gülümsemeyen, ikram etmekten hoşlanmayan, babasının bir gömleğini ütülemeden, hiç misafir ağırlamadan evlenen genç kızlar anne olmaya, bir eş olmaya hazır sayılamazlar. Yine hiç alışverişe gitmeden, evde hiç tamirat yapmadan, herhangi bir sorumluluk yüklenmeden evlenen delikanlıların mutlu yuvalar kurabileceklerine de umutla bakmak mümkün değildir.

“Aile hayatımız huzurlu ve zinde ise dışarıda yüklendiğimiz stresi üzerimizden çok kolay atabiliriz. İşten yorgun argın çıkıp, sıkışık bir trafikte yol aldıktan sonra evde de gergin bir ortamla karşılaşırsanız stres katsayınız artarak büyür.” diyen eğitmen Fatma Bayram ailedeki atmosferi, ilişkilerin rahat olup olmamasını belirleyen kadının kendi cinsel kimliğinden, annelik ve eşlik rollerinden memnun olmasının evin her zerresine yansıyacağını düşünüyor.

Geleceğin evli çiftlerini yetiştiren ebeveynlerin çocuklarına ‘bir kadın nasıl olur?’ ve ‘bir erkek nasıl olur?’ mesajı verirken son derece dikkatli olması gerekiyor. Sürekli ezilen, fikirlerini açıkça söyleyemeyen bir annenin kızı, ‘Asla kendimi ezdirmeyeceğim.’ diyerek tıpkı bir savaşa gider gibi evleniyor ya da annesinden nasıl gördüyse öyle davranıyor. Aynı ailenin erkek çocuğu da kadını ya babasının gördüğü gibi kaale alınmayacak bir varlık olarak görüyor ya da ‘Ben karıma asla öyle davranmayacağını.’ diye düşünerek evdeki ortama yabancı kalmayı yeğliyor.

Halihazırda bir yuva sahibi olanlar ve yakın bir gelecekte kuracağı yuvanın hayaliyle yaşayanlar için hemen hayata geçirilmesi gereken ‘mutlu aile formülü’ ise şöyle;

1- Ortak görüşleriniz olsun

Eşler arasındaki görüş farklılıkları ne kadar azsa evde huzurlu bir ortam oluşması o kadar kolay oluyor. Yani misafir ağırlama, akraba ziyaretleri, kayınvalidenin evdeki konumu, çocuk yetiştirme gibi hususlarda kadın ve erkeğin hemen hemen aynı fikirleri paylaşması gerginliği ve stresi olabildiğince azaltıyor. Özellikle çocukların yetiştirilmesi ve eğitimleriyle ilgili konularda onların yanında tartışmamalı, kendi aranızda ortak bir strateji oluşturmalıyız.

2- İnisiyatif sahibi olun

Kadın ve erkeğin bazı durumlarda birbirlerine baskı uygulamadan ve karşısındakinin kendini yetersiz hissetmesine sebep olmadan inisiyatif kullanabilmeleri gerekiyor. Kadının özgün bir bakış açısı geliştirebilmesi için de kendine güven duymasını sağlayacak uğraşlara sahip olması gerekiyor. Evde ya da dışarıda üretken olan, kendini işe yarar hisseden kadınlar kendine daha çok güveniyor ve inisiyatif kullanmakta daha başarılı oluyor. Bir hayır işinde çalışmak, bir el sanatıyla ilgilenmek hatta reçeli, salçayı dışarıdan satın almak yerine evde üretmek bile kadına kendisini iyi hissettiriyor.

3- Çatışmayı engelleyin

Kuşak çatışmasını önlemek de eve huzuru davet ediyor. Evdeki herkesin kendi rolünü benimsemesi, aile içindeki konumunu kabullenmesi gerekiyor. Çocuğun, kadının, erkeğin, kayınvalide ya da kayınpederin merkezi etrafında oluşan ailelerde huzursuzluk yaşanması kaçınılmaz oluyor. Evdeki her birey önemli ve değerli olduğunu, adil bir paylaşım yaşandığını hissetmeli.

4- Sorunlardan kaçmayın

Problemler inkar edilmek yerine kabul edilmeli ve çözüm yolları araştırılmalı. Diyelim eşiniz nezaket kurallarına fazla uymuyor ya da konuşmaktan pek hazzetmiyor. Eğer değiştiremeyeceğiniz durumlarsa bunlar, eşinizi o haliyle kabullenmeli, çevrenize karşı da eşinizi olduğundan daha kibar ya da daha arkadaş canlısı gösterme yanlışına düşmemelisiniz. Aksi takdirde kendinizi sürekli açık kapatmak zorunda hissederek strese girersiniz. “Eşim biraz patavatsızdır; ama aslında çok iyi niyetlidir. Ben onu bu haliyle kabul ettim, siz de lütfen rahat olun.” mesajı verirseniz hem kendiniz hem de mukabilızdakiler huzurlu olur.

5- Akrabaya önem verin

Ailenin ziyaret edilen ve evde ağırlanan arkadaş, dost, akraba sayısını geniş tutması da stresi azaltarak hayatı daha yaşanılır kılıyor. Modern insanın belki en çok yakındığı ‘yalnızlık’ duygusunu bertaraf etmek, ‘başı sıkıştığı an’ kapısını çalabilecek güvenli bir dostun varlığını bilmek hayata pozitif bakmayı kolaylaştırıyor. Akrabalarla iç içe, hala, teyze, dayı, amca kavramlarını öğrenerek ve onlardan sevgi görerek büyüyen çocukların daha sosyal ve daha cana yakın oldukları önemli bir gerçektir.