Evlad-ı Fâtihan diyarından hüzünlü haberler var
EVLAD-I FÂTİHAN DİYARINDAN HÜZÜNLÜ HABERLER VAR:
‘Müslümanlar işsizlik sebebiyle Bulgaristan’a geçip Hıristiyan misyonerlerinin tesir alanına girerken, 2.000.000 dolar harcanarak her taraftan görülen dev bir haç dikiliyor.’
Oğuz Çetinoğlu: Sayın Valim, Evlad-ı Fâtihan diyarı Balkanlara 8 günlük seyahatiniz oldu. Sizinle seyahatinizin Kosova bölümünü konuşalım. Unutamadığınız bir hatıranızla başlayabilir miyiz?
Murat Yıldırım: Birinci Kosova Meydan Muharebesi 28 Haziran 1389’da gerçekleşmiştir. Bizim için tam bir zafer olan, bu tarih Sırplar için de çok önemlidir. Bu tarihi Sırplar her yıl bir bayram gibi kutlamaktalar. Savaşta Osmanlılar 20.000, Sırplar ise 30.000’den fazla kayıp vermişler. Sırplar bu tarihî yenilgiyi asla kabul etmiyorlar. ‘Kosova’da kaybetmedik!’ Diyorlar.
Çetinoğlu: Hezimetlerini nasıl kamufle ediyorlar?
Yıldırım: ‘Sırp lider Lazar; gökyüzü krallığını, yeryüzü krallığına tercih etti.’ Başlığı altında bir efsâne uydurmuşlar. 1389 tarihini Belgrad’ın sokaklarında hem mavi yazılarla, hem de gazete-dergi gibi basılı belgelerde görmek mümkündür.
Büyük bir duvar panosunda, iri harflerle; ‘1389’u unutma. Bu, şeref günündür.’ Yazılıdır.
Sırp lider Miladiç 1995 yılında yapılan bir törende Bosna Savaşı’nda ölenlerin Boşnak olduğunu bildiği halde sırf Müslüman oldukları için ‘650 yıllık intikamımızı aldık’ demiştir.
Çetinoğlu: İntikam duygularını Osmanlı eserleri üzerinde uyguluyorlar mı?
Yıldırım: Evet! Sırbistan sınırları içerisinde yaklaşık 250’ye varan camii ve mescidlerin tamamını yıkılmıştır. Sadece bir tanesini sembolik olarak ayakta bırakmışlardır. İsmi de Bayraklı Camii’dir.
Çetinoğlu: Belgrad gezinizi anlatır mısınız?
Yıldırım: Şehir turumuzda, Belgrad Kalesini, Osmanlı saat kulesini, Damat Ali Paşa Türbesini, Defterdar Kapısı’nı ziyaret ettik. Kale meydanından akşam güneşinin batmasına yakın güzel bir manzarayı grub vaktini izledik.
Sava Nehri ile Tuna’nın birleştiği deltaya ‘Savaş Adası’ denilmiştir. Bugün kale ve meydan ‘park kale’ olarak halkın ve ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur.
St. Sava Temple, inşaatı halen devam eden, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra temeli atılan Ortodoks dünyasının en büyük kilisesidir. 10.000 insan kapasiteli bir kilise olacakmış. Tito döneminde ilgi gösterilmeyen inşaata Ortodoks dünyasından yardım toplanmaya devam ediliyor.
Çetinoğlu: Cami var mı?
Yıldırım: Akşam namazını kalenin yakınındaki Belgrad’ın ibâdete açık tek camiinde eda ederek duada bulunduk.
Çetinoğlu: Cemaat var mıydı?
Yıldırım: 15-20 kişilik bir saf cemaat vardı.
Çetinoğlu: Sonraki durağınız?
Yıldırım: Üsküp’e geçtik. Üsküp, Makedonya’nın en büyük şehridir. Aynı zamanda hükümet merkezidir.
Üsküp tam bir Osmanlı şehridir. Camileri, hanları, hamamları, medreseleriyle İslamî kimliğini koruyabilmiş önemli şehirlerden birisidir. 1392’de Osmanlı hâkimiyetine giren şehir, 520 sene ecdadımızca yönetilmiştir.
Çetinoğlu: Demografik yapısı hakkında bilgi lütfeder misiniz?
Yıldırım: Yaklaşık 2.000.000 insanın yaşadığı Makedonya’da halkın % 64’ü Makedon, % 25’i Arnavut, % 4’ü Türk ve %3’ü Romen asıllıdır. 1.000.000’dan fazla Türk, 1912 Balkan savaşından sonra göç etmiştir. Günümüzde % 65’i Hıristiyan, % 33’ü Müslüman’dır. Osmanlı döneminde Üsküp’te 120’ye yakın camii varken, bugün ancak 20’ye yakını ayakta kalmıştır. Üsküp’te doğan Yahya Kemal Beyatlı, Üsküp’ü ‘Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o’ diye tanımlamıştır.
Günümüzde Makedonlar; ‘Burası bir haçlı-Avrupa şehridir.’ diyorlar. 1991’de başşehir olduktan sonra, şehrin meydanlarına anıtlar-heykeller dikmişlerdir. Bazı anıtlara birkaç yüz milyon dolar harcamışlardır. Şehirde bir de İskender Anıtı var.
Çetinoğlu: Makedonlar inançlarının gereklerini serbestçe yapabiliyorlar mı?
Yıldırım: Sırplar Müslümanların yaşadığı bölgelere pek karışmıyorlarmış. Ziyaret ettiğimiz Eski Türk çarşısında pek çok dükkân-işyerleri kapanmak zorunda kalmıştır. Çarşıda çoğunluk Arnavut’tur. Arnavutlar Türkçe konuşuyorlar.
Çetinoğlu: Bölge, ‘Vardar Boyları’ olarak da anılıyor.
Yıldırım: Vardar Nehri şehri ikiye ayırmaktadır. Yeni Üsküp’te yüksek binalar yükselirken, eski Üsküp’te camii minareleri yükseliyor. Kaldığımız şehrin ortasındaki Arka Otel’in terasından 16 adet camii ve minaresini bizzat saydım. Nehir üstündeki Taş Köprü Osmanlılardan kalmıştır
Makedonlar yeni projelerini daha çok Makedon tarafına uygulayarak yeni bir Makedonya oluşturmaya uğraşmaktadırlar.
Ram Store ilk açılan alış-veriş merkezlerinden birisidir. Vanhall firması da bir otobüs fabrikası inşaatı başlatmıştır. Şehre tepeden bakan Üsküp Kalesi, 520 sene Osmanlı ordusuna kışla, cephanelik, askerî hastane olarak hizmet vermiş.
Çetinoğlu: Üsküp’e ilk defa gidecek olanlara, nereleri görmelerini-gezmelerini tavsiye ediyorsunuz?
Yıldırım: Mustafa Paşa Camii, en büyük camii Murat Paşa Camii, Kurşunlu Han, Davut Paşa Hamamı, İsa Bey Camii, görülmesi gereken ecdad yadigârı eserlerdir. Murat Paşa Camii, şehir merkezinde olduğundan çarşı esnafı daha çok bu camide namaz kılmaktadır. Bizde, Cumartesi günü yatsı namazını, eşimle beraber bu camide eda ettik.
Çetinoğlu: Cami hangi yıl inşa edilmiş?
Yıldırım: 1436’da Sultan 2. Murad tarafından yaptırılmış. Namazı müteakip camii yakınındaki bir kahveye bizi davet ettiler. Çaylarımızı yudumlarken, Üsküp, Makedonya hakkında genel sohbette bulunduk. Arnavut asıllı Makedonlar, ciddi ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerin olduğunu, gençler arasında işsizliğin yüksek olduğunu binlerce Makedon gencin Bulgar pasaportu alarak ülkeyi terk ettiklerini, yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyetlerine maruz kaldıklarını açık ve samimi bir dille bizlere anlattılar.
Çetinoğlu: Kasıtlı ve klasik bir asimilasyon uygulaması… Hıristiyanlara ait eserler dikkat çekiyor mu?
Yıldırım: Üsküp’te en fazla tartışmaya sebep olan yapı, Milenyum Haçıdır. 70 metreye yakın haç her yerden görülmektedir. 2.000.000 dolar harcanması herkesi rahatsız etmiştir.
(DEVAM EDECEK)