Corona virüs salgını nedeniyle hocaların hocası olan Profesörlerin, hekimlerin, sağlık çalışanlarının, devlet adamlarının, siyasetçi, sanayici, sporcu, sanatçı, esnaf, tüccar, işçi,  köylü, yaşlı, genç, kadın, erkek herkesimden insanın etkilendiği  ve  hatta hayatını kaybettiği,  sosyal-kültürel-ekonomik hayatın durduğu, işyerlerinin kapandığı, çalışanların işsiz kaldığı, ödemelerin yapılamadığı, piyasaların durduğu ve insanların yaşamlarının tehdit altında olduğu şu günler, Türk Milleti olarak birlik ve beraberlik içinde aklın ve bilimin önderliğinde, siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak elbirliği yapmayı  gerektirmektedir.

Vatanı için hiç bir karşılık beklemeden canını feda etmekten çekinmeyen aziz Türk Milletinin kimlik ve varlığına, bugüne kadar her fırsatta saldırıda bulunan bazı çevreler, sanki Fransız’a Fransalı, Alman’a Almanyalı , Japon’a Japonyalı denirmiş gibi, yıllarca “TÜRK” sözünü unutturmak için “Türkiyelilik” gibi saçma sapan sıfatlar uydurdular... AB kriterlerine uyum sağlamak, Batı’nın dayatmalarını uygulamak uğruna bilerek veya bilmeyerek, bir çok kişi bu yanlışa alet oldu ve Prof.Dr.Mustafa ERKAL’ın tanımıyla “Türksüz bir Türkiye” inşa etmeye çalıştılar.

Bir musibet, bin nasihate bedeldir...

Salgın nedeniyle yaşanan büyük sorun nedeniyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmada "Hiçbir hastalık, önümüzdeki aydınlık yarınların önüne geçemez. Hiçbir tehdit, bizi hedeflerimizden vazgeçiremez. Çünkü biz Türkiye'yiz. ÇÜNKÜ BİZ TÜRK MİLLETİYİZ." dedi...

Demek ki  biz TÜRK MİLLETİYMİŞİZ... Anlaşıldı mı şimdi...

Evirmeden, kıvırmadan söylemekten  imtina etmeyelim, “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk”  diyen,  “günah işleme özgürlüğünden” bahseden  AKP’li milleetvekili veya parti mensuplarının da Cumhurbaşkanının sözlerinden sonra yüzleri kızarırmı bilemem ama temsil hakkını ettikleri bu millete daha fazla ayıp etmesinler... Burası Türkiye Cumhuriyetidir, bu ülkede yaşayan 82 milyonun ismi de TÜRK MİLLETİDİR...

29 Mart'ta koronavirüsten hayatını yitiren, avukat olarak ASALA militanlarının savunucusu, ailesi Sivas'tan gitme Fransız politikacı Patrick Devedjian (Deveciyan)'la ünlü gazeteci Banu Avar arasında geçen konuşma bir gerçeği ortaya koyuyor. Avar: Siz bir Ermeni olarak 1915 olayları konusunda ne düşünüyorsunuz? / Devedjian: Ermeni değilim, Fransız'ım. / Avar: Ama siz Ermeni kökenlisiniz. / Devedjian: Burası ulus devlet ve ben de Fransız yurttaşıyım. Yani Fransız'ım!"(1)   

Elin Ermenisi bile Fransızlığını savunurken, 1000 yıllık Türk vatanında et-tırnak gibi, tasada ve kıvaçta birlikte olduğumuz halkımızı din-mezhep, ırk-etnisite ayrımlarına zorlamak, bölücülüktür ve ihanettir... Siyasi çıkarlar uğruna insanların aklıyla alay etmeyelim. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyeti kurarken kimseyi ötekileştirmemişti... Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kucakladığı için binbir zorluğa, yokluğa rağmen başarrak dünya milletleri içinde saygın bir yere taşıyabilmişti.

Bugün karşılaştığımız salgın hastalıkla mücadele ederken, yine bu insanları fedakarlıklarından medet umuyorsak, lütfen toplumu siyasi kamplara ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden, sevgi ve hoşgörüyle herkesi kucaklayalım. Devleti yönetenlerin belediyelerin hizmetlerinde bile parti ayrımcılığı yapmaması, halkın en çok yardıma ve desteğe ihtiyacı olduğu şu günlerden en az hasarla çıkmayı amaçlaması lazımdır.

Savaş meydanlarında yokluk, açlık ve meşakkatle savaşarak kurulan, bağımsızlık mücadelesiyle mazlum milletlere örnek olan, ekonomik krizlere, sağ-sol çatışmalarına, anarşiye, teröre direnen, sahte delil ve yalancı gizli tanıkların ifadeleriyle zindanlarda ömür tüketerek küresel maşaların kumpaslarına  göğsünü siper eden Türk Milletinin onurlu insanları bu vatanı karşılıksız sevmişlerdi...

Türk milleti, salgının yarattığı her türlü zorluğa sabır ve  tevekkül ile göğüs gerecektir ama, yapılacak fedakarlığın eşit paylaşımını ve adil olmasını haklı olarak bekleyecektir. Bu ülkenin kaynaklarından en çok yararlanan (Milletin AMK... müteahhitler)  gibi kesimlerin, fedakarlıkta da ön cephede yer almalarını bekliyoruz...