Beşar Esad Rejiminin Hukuk Dışı Oluşumu:

Darbe ile iktidara gelenler genellikle fiili hükümet olurlar ancak hiçbir zaman meşru hükümet olamazlar. Bu Türkiye siyasi tarihinde de böyledir, Osmanlı Devlet-i Aliye’sinde de böyledir. Avrupa tarihinde de böyledir.  Güney Amerika’daki müzmin darbelerde de böyledir [1]. Türkiye’de halk hiçbir zaman 1960 Darbesini -1971 Muhtırasını-12 Eylül 1980-28 Şubat Kararları’nı ve 15 Temmuz Darbesi’ni meşru kabul etmemiştir. Halk darbelerin haklılığına hiçbir zaman inanmamıştır. Tabii usullerin dışında, olağan üstü usullerle yönetime el koymak, kararları zor kullanarak etkilemek, yetki ve görevini aşarak hükümeti ve karar sahiplerini zorlamak meşruiyeti çürütür. Olur, olmaz işe burnunu sokmak halkın faydasına kararlar alınmasını imkânsız hale getirir. Hele hele bu müdahaleler ideolojik gerekçelerle yapılırsa halkın çıkarına sonuçlar doğurması asla mümkün olmaz.  28 Şubat’ta böyle olmuştur. Türkiye ekonomisi krize sürüklenerek ülke 46 milyar dolar zarar görmüştür. Suriye’de Baba Esad’ın iktidarı boyunca yaptıkları; tıpkı, 28 Şubatçılar gibi halkın ortak menfaatlerinin aleyhinde sonuçları olmuştur.

Suriye’de Hafız Esad (Baba Esad) 1970’de darbe ile iş başına geldi. 1971’de yaptırdığı sözde halk oylamasıyla meşruiyetini onaylattı. 1982'de iktidarda kalma endişesiyle siyasi rakip olarak düşündüğü ve İsrail’in en büyük düşmanı olan Müslüman Kardeşler Cemaati'ni imha etmek için Hama kentini haritadan sildi. On binlerce insanı (Amerikalı gazeteci Thomas Friedman'a göre ise Rıfat Esed [2] 38,000 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.) tank, top ve havadan attığı uçak bombalarıyla öldürdü. (İşte buna tamda İsrail’in tasarladığı plana göre hareket etmek denir.) [3] Rıfat Esad daha sonra Fransa ve İngiltere’de ülkesinden kaçırdığı paralarla büyük emlak işleri yaptı. Batılı devletlerin normal şartlarda bu şahsa yaptığı katliamlardan ötürü Uluslararası Caza Mahkemesine vermesi cezalandırılmasını istemesi beklenir. Hayır, tam tersine yüksek kahramanlıkla, onur belgesi vererek şereflendirildi [4].

1991'deki Körfez Savaşı sırasında Hafız Esad’ın Irak'a karşı Amerikan güçlerini desteklemesi zihniyeti ve kişiliği hakkında yeteri kadar delil vermektedir. Görünüşte İsrail’e karşı, İsrail düşmanı ancak uygulamada öyle değil… İktidarı boyunca içte ve dışta her yaptığı operasyon İsrail’in güvenliğine katkıda bulunmuştur.

Beşar Esad babasının ölümünden sonra parlamento toplanarak cumhurbaşkanlığı için gerekli olan 40 yaş sınırını, 34 yaş sınırıyla değiştirmesi üzerine Suriye Cumhurbaşkanı oldu.

Normal şartlarda Suriye Anayasası’na göre; 40 yaşını geçmiş birkaç devlet adamını seçimlere sokmaları birini seçtirmeleri gerekirdi. Hayır, böyle yapmadılar. O tarihte henüz yaşı 34 olan Beşar’ı devlet başkanı yapmak için anayasayı değiştirdiler. Şimdi birinci nokta: Bu iktidara geliş biçimi tabii hukuk kurallarına uygun olmuş mudur? İkinci nokta eğer Suriye’de seçime dayalı bir sistem varsa birkaç adayın çıkması gerekmez miydi? Neden tek aday seçime sokulmuştur? Üçüncü nokta Suriye bunların tapulu malı mıdır ki, iktidar babadan oğla geçiyor? Dördüncü nokta göz doktoru olmaktan başka bir bilgisi olmayan çapsız bir şahsın Suriye gibi şerefli ve derin tarihi olan milletin başına getirilmesi uygun olmuş mudur?

Aslında Beşar Esad’ın iktidara getiriliş biçimi Suriye anayasasını ihlal eden bir çeşit darbedir. Çağdaş hukuk kurallarına göre; darbe ile iktidara gelmiş olmak meşruiyetini yitirme sebebidir.

Görüldüğü üzere başlangıçtan itibaren; Beşar Esad’ın Suriye’nin başına getiriliş biçimi tamamen hukuksuz, yönetimi biçimi çapsız ve zulüm üreten bir muhteva ile ortaya çıkmıştır.

Demokratik meşruiyetin temeli, seçimle gelmek, seçimle gitmek, seçimlerde eşit haklara sahip olmak, tabii hukuk kuralarının dışına çıkmamaktır.

Normal şartlarda kanuna uygun olan hukukidir. Kanun şahsa uydurulursa hukuki olabilir mi? Hakkaniyet ihtiva edebilir mi? Hâlbuki hakkaniyete uygun olan meşrudur. Kanunu ihlal eden bir fiil hiçbir zaman hukuki olamaz,  meşru olamaz.

Normal şartlarda hukuki olan, olağan usullerle kurulan bir hükümet bile doğal hukukun hükümlerini ihlal ettiği oranda meşruiyetini yitirir.

Meşruiyet kavramı yürürlükteki hukuka uygun davranılmış olma (hukukilik-kanunilik) manasıyla hukuki olabilir, ancak her halükarda meşru olduğu manasına gelmez.

İfade ettiğimiz hukuk normlarına göre Beşar’ın iktidara geliş biçimi, kendi iç hukuk normlarına aykırı olduğu gibi, iktidarı kullanma biçimi ve evrensel hukuku ihlal tarzı meşruiyet kavramını alt üst etmektedir. 

“İktidar toplumdaki değerlerin, genel çıkarların, egemenlik hakkının temsilcisidir.”

“Ülkeyi yönetmek meşruiyet atfedilen yönetimlerin/yöneticilerin hakkıdır. Eşkıyaların, tiranların, despotların hakkı değildir.”

“Meşruiyet; adalet, hakkaniyet, consensus manalarını ihtiva eden yüksek bir idealdir.”

Şimdi bu son cümleye istinaden Beşar Esad yönetiminin adalet, hakkaniyet, consensus (toplumun çoğunluğunun desteğini almak) egemenlik hakkı noktasından da meşru olmadığını bundan sonraki yazıda değerlendireceğiz.

[1] Rahmetli Süleyman Demirel şöyle demişti: “Erken kalkan darbeyi yapar.”

[2] Hafız Esad, Hama Katliamında sıkıyönetim komutanı yaptığı kardeşi Rıfat’a şu yetki ve talimatı vermiştir: Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirsin!””

[3] Daha sonra bu katliam Hafız Esad’ın bilgisi dışında gerçekleşmiş süsü verildi, kardeşi Rıfat’ın üstüne atıldı. Rıfat Esad İngiltere’ye kaçtı.

[4] Rıfat Esad isimli katil; 1986 yılında Fransa tarafından o dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından Legion d'Honneur nişanıyla onurlandırıldı.