Sayın  Prof. Berktay “...Yunan ve Bulgar milliyetçiliklerinin ardından Ermeni milliyetçiliğinin de hızla yaygınlaşıp savaş halindeki imparatorluk için son ve büyük bir tehdit oluşturacağı endişesinin...” derken bir gerçeğin altını çizen Prof. Berktay “çok çok abartılı da olsa...” derken de Ermeni kıyam ve isyanını hafife almaktadır. (‘Nokta’ Eki, 22. 11. 2004 s. 7)

     “Ermeni Taşnaksütyun milliyetçiliğinin arzettiği ‘tehdit’...”den bahseden hocamız hemen sonra “...tehcir ve katliam emirleri verildikten sonra...” diyerek katliam emri verildiği üzerinde ısrarla duruyor. (a. g. röportaj s. 8)

     “Mondros’tan sonra, gerçi Mütareke İstanbul’unda önce bir Meclis-i Mebusan soruşturma komisyonu -encümeni- kuruluyor ve sonra bir Divan-ı Harp yargılaması yapılıyor; esaslı belgeler de sergileniyor ve iddianameye yansıyor...” (a. g. röportaj s. 9) derken de Osmanlı Devleti’nin, Ermeni tehciri (göç ettirmesi) vesilesiyle ister istemez meydana gelen olaylar hakkında soruşturma açtığını söyleyerek, varsa yapılanların devlete ve resmiyete rağmen yapılmış olabileceğini, kendisi de belirtmiş oluyor.

     Sayın Prof. Berktay “...benim sınıf arkadaşımın dedesinin ‘onlar başlattı’ anlatımında olduğu gibi, uzun uzadıya ilerleyen Rus ordularının ve onlarla işbirliği içindeki Ermeni çetelerinin Müslüman nüfusa uyguladığı mezalim anlatılıyor. (Sanki yalanmış gibi bir ifade sezilmiyor mu bunda?) Böylece 1915 öncesindeki yerel ve küçük ölçekli, düşük yoğunluklu, karşılıklı etnik temizlik mücadeleleri öne çıkartılmak isteniyor. (Peki öyleyse, sormak gerek. Her olayın bir başlangıcı yok mu?)” Derken de Ermeni kıyam ve isyanını, Ermeni vahşetini hafife alıcı ifadelerde bulunuyor. Meselâ Türklerin Van’ı boşaltmak ve terketmek zorunda kaldıklarını unutuyor. Âdeta görmezden geliyor. (a. g. röportaj s. 10)

     Sayın Berktay “1915 vahşetinden doksan yıl sonra, yeni bir toplum var, bu yeni toplum içinde büyümüş insanlar var. Ve şimdi bu insanlara ‘sizin geçmişinizde böyle bir olay oldu, bunu kabul etmek zorundasınız’ deniyor. Kolay değil bu; birdenbire olabilecek bir şey değil.” Derken de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ermeni soykırımı yaptığını kabullenmesinin şüphesiz zor ve kolay olmadığını söylüyor. Sureti haktan gelerek nasılsa bu tutumu tabii karşılıyor. Ama bu davranışıyla yine de soykırım yaptığımızı dolaylı bir şekilde söylemiş bulunuyor. (a. g. röportaj s. 17)

     Sayın Prof. Berktay “Ermeni mes’elesinin özü, gerek büyük devletler, gerekse Balkan milliyetçilikleri tarafından köşeye sıkıştırılan ve neredeyse gidecek yeri kalmayan gecikmiş Türk milliyetçiliğinin bütün birikmiş korku, öfke ve nefretlerinin, Ermenilerin başına patlamasıdır. Söyleşinin başlarında da ifade ettiğim gibi, imparatorluğun dağılma sürecinde ortaya çıkan çeşitli milliyetçilikler, sadece ayrılmak ve kendi bağımsız devletlerini kurmakla yetinmiyor; ilk kurdukları devletçikleri gene Osmanlılar ve bazen de birbirleri aleyhine habire genişletip mini-imparatorluklara dönüştürmeyi arzuluyorlardı.” (a. g. röportaj, s. 18-19)

     Derken de aslında Osmanlı Devleti’nin iç dış kışkırtmalarla nasıl sıkıştırıldığını söylüyor. Kendisi belirtmese de Balkanlardan İstanbul yollarına düşen binlerce perişan Müslüman Türklerin; elde yok avuçta yok misali yollardaki perişaniyetlerini hatırlatıyor.

     Canlarını zor şer kurtaranların İstanbul’a kapağı nasıl attıklarını hatırlatıyor. Kalacak barınacak yer olmadığı için ancak câmi avlularına sığındıkları. O günlerde İstanbul’un nasıl bir sefalet manzarasına büründüğünü anlatıyor.

     Balkanlarda yüzde seksenbeşlik Müslüman-Türk nüfusun bugün nerede olduğunu sorsak ne cevap alırız acaba?

     İşte böyle sıkıştırılan, bunaltılan bir devlet; I. Dünya Harbine girmek zorunda kalınca Çanakkale’de ölüm kalım mücadelesi verirken; arkadan Ermenilerin ihanetlerine uğradı. Bu durumda Osmanlı Devleti çareyi tehcir’de / göç ettirmekte buldu.

     O günden beri Ermeniler; hem suçlu hem güçlü bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devletini sıkıştırıyor. Tabii bu durum ABD ve AB ülkelerinin de işine geliyor.

     Prof. Berktay “Ermeni milliyetçiliği de gerçektir. Bunun daha sosyalist Hınçak kanadı da, çok daha sert nasyonalist Taşnak kanadı da öyledir. Ermeni isyanları da ve bir noktadan sonra Ermeni çetelerinin yerel Türk-Müslüman nüfusa saldırıları da gerçektir.” (a. g. röportaj, s. 20)

     Derken gerçekleri ifade ediyor ama Ermenileri önce Rusların sonra İngilizlerin kışkırtmaları unutuluyor. Suç sadece Osmanlı Devleti’ne yükletiliyor. 1915 öncesine de gidilse yine ilk başlatanlar dış tahrikler değil mi?