O zamanki Türk Tarih Kurumu Başkanı Sn. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Sn. Hüseyin Akyüz’ün sorularına cevap verirken, Ermeni Sorunu’nu en güzel şekilde özetlemiş bulunuyor:

     “1915’te Osmanlı topraklarını işgal eden Rus orduları içinde beş bine yakın Ermeni gönüllüsü de  vardı. Osmanlılarla Rusların çatışmaları sırasında Ermeniler Ruslara rehber oldular ve özellikle 17 Nisan’dan hemen sonra Van’ın işgalinde Ermeni öncü kuvvetleri ve rehberleri çok önemli fonksiyon yerine getirdiler. Ruslar tarafından Van valiliğine de bir Ermeni getirildi.

     “Ardından isyanlar çıkarmaya başladılar. 17 Nisan’da Çatak’ta başlayan isyan, daha sonra Bitlis’te ve Elazığ’da devam etmiştir. Adana olaylarında Osmanlı Devleti Ermenileri uyarma ihtiyacı hissetmiştir. Ve Ermeni ileri gelenleri davet edilerek, isyan hareketlerinin devam etmesi durumunda kendileri hakkında sert tedbirlerin uygulanacağı bildirilmiştir.

     “Buna rağmen Ermeni çeteleri, isyan hareketlerine devam etmiştir. Çanakkale gibi bir ölüm kalım mücadelesi verdiğimiz sırada Anadolu’da arkadan vurulmak anlamına gelen isyan hareketleri olmuştur. Bunun üzerine 24 Nisan’da Osmanlı Devleti ileri gelen Ermenilerin tutuklanmasına karar vermiştir.

     “İngiliz arşivlerinde 1800 Ermeni’nin birden tutuklandığı belirtilir. Bunun dışında Prens Sabahattin taraftarı olan bir grup da tutuklanmıştır. Toplam 2400 kişi tutuklanmıştır. Bu 2400 kişinin tutuklandığı tarih 24 Nisan olduğu için Ermeniler tarafından soykırım günü olarak anılmaktadır.

     “Bizim Ermenistan ile alıp veremediğimiz bir şey yok. Onların bizimle problemleri var. Türkiye olarak 520 bin şehit vermiş olmamıza rağmen, tarihi günümüze taşıyıp düşmanlıkları devam ettirmede yarar görmeyen bir tutum içerisinde bulunduk. Problem Ermenistan’ın kendisinden kaynaklanıyor.

     “Ermeni Anayasası’nda Türkiye topraklarını kendi toprakları içerisinde göstermeleri, soykırım gibi kendilerince bile ciddiye alınmayan bir takım argümanlarla ortaya çıkıp, iddiada bulunmaları ve bunu Türkiye’den tazminat talep edecek şekle sokmaları, bunu siyaseten kullanmaları...

     “(Bütün bunlara rağmen) deprem sırasında da Türkiye oraya pek çok yardımda bulundu, hâlâ şu sırada 50 bine yakın Ermenistan vatandaşı Türkiye’de işçi olarak çalışıyor, buradan para kazanıyor, karnını doyuruyor.

     “Türkiye çok katı olsaydı, gerçekten Ermenilere kin beslemiş olsaydı, bu kadar Ermenistan vatandaşının bizim iş adamlarımızın yanında çalışması mümkün olmazdı.

     “(Toparlayacak olursak Türkiye’de) olmamış bir şeyi kabul etmek, hele hele insanlık ayıbı olacak bir şeyi kabul etmek, bizden gelecek çocuklarımız ve torunlarımıza bu ayıbı yüklemek hiç kimsenin haddine değildir.

     “Bilimsel araştırmalar ile üzerimize düşeni yapıyoruz. Ama medya da tanıtım görevini yapmalı. Bir ülkede bütün birimler üzerine düşen görevi yapmalı.” (Nokta, 22 Kasım 2004, s. 6-7)

BİTTİ