Mevlana Hazretlerine atfedilen bir söz vardır; "İnsan ne kadar geriyi görürse o kadar ileriyi görür" diye.. Son derece yerinde bir sözdür. Zaman zaman şanlı tarihimizi hamaset için kullanıyoruz da tecrübe için, ileriye bakmak için değerlendirdiğimiz pek azdır. Milli tarihimize yönelik Ermeni iftiraları, son yıllarda dünyanın değişik ülkelerinin destekleriyle uluslar arası siyasi senaryoların öncelikli malzemesi haline getirilmiştir. Tarihi ve bilimsel gerçeklerden uzak iddialar; bazı ülkelerin parlamentolarında gündeme alınarak ve paralelinde yasalar çıkarılarak devletimiz ve milletimiz zan altında bırakılmakta ve sonraki adımlarda gelecek olan taleplere zemin hazırlamaktadır. Tarihinin hiçbir döneminde başka kavimlere yönelik soykırım uygulamamış; bilakis, defalarca katliamlara maruz kalmış olan necip Türk Milleti; dünya tarihinde hoşgörü ve birlikte yaşama arzusunun timsali olmuş bir millettir. Tarihin en eski medeniyetlerinden birinin sahibi olan biz Türkler, zamanında bilinen dünyanın üçte ikisine kadar hâkimiyet kurmuş bir kavim olarak, eğer soykırım ve asimilasyonu bir politika olarak kabul etmiş olsaydık; bugün yaşamını devam ettiren birçok millet tarih sahnesinden silinmiş olacaktı. Dünya var olduğundan bugüne kadar sayısız kavim ve kültür, başka unsurlar tarafından asimile edilmiş, katledilmiş, soykırıma tabi tutulmuş ve tarih sahnesinden yok olmuştur. Ancak, şu tarihi gerçek herkes tarafından bilinmektedir ki ecdadımızın, yüz yıllarca egemen olduğu çok geniş coğrafyada yaşayan hiçbir unsur, ne milli kimliğini ne de kültürünü kaybetmeden varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Türk devleti, bırakın bünyesindeki unsurları asimile etmeyi tam aksine hakim olduğu bölgelere medeniyetini ve teknolojisini taşımış, o devirler, bu bölgelerde yaşayan milletler için de huzur ve barış dolu zamanlar olmuştur. Tüm bunlar bir hamaset değil, tarihi ve bilimsel tartışılmaz gerçeklerdir. Eğer aksi bir durum olsaydı bırakın Anadolu'yu bugün Balkanlar'da, Kafkasya'da, Afrika'da ve Ortadoğu'da devlet kurmuş olan birçok etnik unsur, tarihin tozlu sayfalarında duran birer hatıra olmaktan öteye geçemeyecekti. Yaşlı dünyamız şahittir ki, tarihte baskı, şiddet ve soykırımı strateji olarak kullanan emperyalist güçler, egemenlik alanlarına hiçbir şey katmamış, bıraktıkları sömürü gözyaşı ve acının izleri günümüzde bile hala canlılığını hissettirmektedir. Oysa ki, ecdadımız ise hakim olduğu topraklarda bıraktığı maddi yatırımları ve fikri mirasıyla hala minnetle yad edilmektedir. Söz konusu topraklardaki Türk hâkimiyeti dönemi, o unsurların tarihindeki barışın, adaletin, gelişmenin ve huzurun yerleşik olduğu belki de tek dönemdir. Bu maksatlı çalışımların son örneğine de Fransa'nın girişimiyle şahit oluyoruz. Fransa parlamentosunda "Ermeni soykırımı yapılmamıştır" gerçeğini söylemenin suç kapsamına alınması amacıyla bir yasa çıkarılmaya çalışılmaktadır. Daha öncede sınırları içerisinde soykırım anıtı dikilmesine izin veren Fransa, tarihi gerçeklere aykırı olmasına rağmen, uluslar arası düzeyde ülkemizi zor duruma düşürmek için yapılan karalama kampanyaları, kabul edilemez. Hükümetimizin bu gayret içerisinde olan devletler nezdinde daha etkili ve etkin girişimler yapmasını istiyoruz.Gerekirse, uluslar arası ilişkilerde meşru müdafaa yöntemi olarak misilleme atılımları yapılmalıdır. Devletimizin yetkilileri; iyi ilişkileri sürdürebilmekle, milli onurumuza yönelik tacizleri bertaraf etmenin birbirinden ayrı konular olduğunu bilmeli ve gerekeni zamanında yapmalıdır. Bu konuda mensup olduğu millete yürekten sadakatle bağlı olan sivil toplum kuruluşlarımızdan Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı tarihçi Yrd. Doç. Dr.M. Hanefi Bostan haklı olarak çağrıda bulunuyor ve diyor ki; "TBMM derhal harekete geçmeli ve misilleme yapmalıdır. Fransa'nın Cezayir'de yaptığı soykırımı tanıyan bir kararı genel kuruldan geçirmelidir. Çünkü tarih gösteriyor ki, bugün bizi karalamaya çalışan Fransa'nın mazisi, utanç ve insanlık dışı uygulamalarla doludur. TBMM bu kanlı geçmişi yeniden tarihe mal olması için ifşa etmelidir. Yine Fransa'ya karşı bir başka misilleme yapılmalı, Ankara Büyükşehir Belediyesi de başkentimizde Fransa'nın Cezayir'de uyguladığı soykırımı yad eden bir anıt açmalıdır. Bunun için yapılacak iş, muhatap ülkeler çıkardıkları demokrasi, insan hakları ve düşünce özgürlüğü ile bağdaşmayan kanunları ve söz de Ermeni soykırımını gündemlerinden tamamen kaldırıncaya kadar, misilleme olarak, "Türkiye'de Ermeni soykırımı vardır" demeyi suç sayacak yasayı bir an önce çıkartmaktır. Her halde ülkelerinde örnekleri varken bu kanunun demokrasiye ve düşünce özgürlüğüne karşı olduğu yönünde yüzsüz bir açıklama yapamayacaklardır. Türkiye Kamu-Sen olarak, devletimizi, halkımızı, tüm sivil toplum kuruluşlarımızı ve özellikle de üniversitelerimizi, batının çirkin yüzüne ayna tutmak adına, Türk düşmanlığı konusunu, iç ve dış kamuoyunun gündemine taşımaya ve en kısa zamanda, uzun soluklu bir kampanya başlatmaya davet ederken, bu alçak ve haddini aşan girişimlerin derhal durdurulması ve milletimizden özür dilenmesi için, başta Ermeni uşağı ülkelerin mallarına ambargo koymak üzere, üzerimize düşen görevi yapacağımızı Türk kamuoyuna bildiririz." Bu önemli çağrıyı yetkililere ve siz aziz okuyucularımızın ilgisine ve bilgisine sunuyorum. ŞAN VE ŞEREFLE DOLU TARİHİMİZİN HİÇ BİR DÖNEMİNDE ERMENİ SOYKIRIMI YAPILMAMIŞTIR. Tarih buna şahittir.