Röportajın İkinci Bölümünde Arşivindeki Belgelerle Açıklamalarına Devam Ediyor
Oğuz Çetinoğlu: Batılı ülkeler Ermenilerin yaydığı iddialar karşısında ne yapıyordu?
Şükrü Server Aya: Bakan Terrell’in İstanbul’da edindiği kanaate göre, İngiliz basınında çıkan katliam haberleri, başlıca Küçük Asya’daki Amerikalıların dediklerine dayanıyordu. Bitlis İngiliz konsolosundan aldığı bilgiye göre 1895’te orada görevli olan misyonerler Cole ve K. Knapp hakkındaki haberler çok tatsızdı. 1896’da Bab-ı Ali, doğrudan Knapp hakkında takibata geçmiş ve onu Hınçak Komitesi’nin bir üyesi olarak, Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırttığı için, 19 Ermeni ile birlikte gözaltına almıştı; bunlardan biri Knapp’ın yardımcısıydı. Sadrazamın ifadesiyle bu suçun cezası, hangi ülke olursa olsun idamdı! Misyonerler Terrell’in üstüne baskı yaparak yeniden tetkik yapılması için Osmanlılara itiraz etmesini istediler. 28.1.1896’da yolladığı mesajda Terrell, bunun büyük bir çılgınlık olacağını bildiriyordu!
Yapılan araştırmalar sonucunda, işin arkasında bütün anlaşmazlıkların doğu vilayetlerinde bulunan Ermeniler tarafından, Amerikan ve İngiliz kamuoyunu tahrik ederek, bu güçlerin konuya askerî müdâhale etmelerini amaçladığı anlaşılmıştı.
İngiliz - Ermeni Komitesi üyesi rahip F.B. Mayer’in Aralık ayında verdiği rapora göre, Hür Kiliseler Konseyi 1000 şubesine 1919’da gönderdiği bir karar taslağıyla, Ermenistan’ın bütün isteklerine destek verilmesini ve kendi hükümetleri nezdinde talepte bulunulmasını istiyordu. B u destek bugün de devam etmektedir, Dünya Kiliseler Birliğinin iki önemli Otoritesi (patrik) den biri Ermeni patriğidir. Dünyada Hıristiyan sayısı 6 milyar civarındadır, bunun içinde Ermeni nüfusu 10 milyon değildir, fakat iki patriklikten birini almışlardır.
Çetinoğlu: Ermeni vahşetini ortaya koyan belgelerden de söz eder misiniz?
Aya: Ermeni vahşeti hakkında binlerce belge ve resim vardır. Ancak batılılar, Osmanlı arşivinden çıkanlara kulp takıp, Boston veya Erivan veya diğer Ermeni arşivlerinin ısrarlara rağmen açılmayışına ve işlerine geldiği gibi iftira etmelerine rağmen, gazete haberleri veya sair yabancı belgeleri, görmek ve okumak isteyenlere, gereğinden birkaç misli fazla belge vardır. Bu belgelere; http://armenians-1915.blogspot.com/2007/11 /2187-book-excerpts-pastermadjians-why.html http://armenians-1915.blogspot.com/2007/06/1755-free-e-book-armenian-mythomania.html http://armenians-1915.blogspot.com/2007/06/1748-free-e-book-sha-r-turning-point.html adreslerinden ulaşılabilir.
İsyanın en büyük başlangıç şehri olan Van hakkında, en son yayınlanan ‘The Armenian Revolt in Van’ (Mc Carthy, Arslan, Turan, Taşkıran) isimli İngilizce kitapta, en gerçek olaylar ve sayılar, akademik olarak ispatlanmıştır.
1910 Kopenhag Sosyalist Kongresine sunulan ve Fransızca aslı Brüksel Kütüphanesi (BS 792-38’de Institute Emil Vendervelde) tasnif edilmiş otuz sayfalık çalışma - övünme raporundan sadece birkaç satırı belirtmekte fayda vardır. Rapor Daşnakların 1908’den beri bayrakları altındaki halklarını siyasi gruplar halinde organize ettiklerini anlatır ve her köy için şu ayrıntıları verir:
‘Her köyde, deneyimli, cesur, güvenilir ve 45 - 50 yaşlarında en az beş, en çok sekiz kişiden oluşan bir üst idare kadrosu olacak. Bunlar çevrede olup bitenleri öğrenecek ve değerlendireceklerdir. Komşu köyleri Kürt hücumlarından korumak için, atlı seyyar güçlerden başka, aşağıdaki birimler oluşturulmuştur:
1-Milis grubu, 30 - 50 kişi silâhlı, köyde her gün nöbet tutarak saldırılara karşı savunmak (?) için,
2-Finans ve lojistik grubu, para kaynaklarını bulmak ve silah-gereç temini için...
3-Ordu grubu, silâh sağlamak için (her halde Türk - Rus ordularından?)
4-Kadınlar grubu, yazışma, haberleşme, bazı ikmal işleri için...’
Silahların nakli, atış tâlimleri gece yapılmaktadır. Bütün çalışmalar politik ve ihtilalcidir. Bu teşkilat Türkiye’nin her yöresine dağılmıştır. Çoğunluk olduğumuz köylerde partimizin vedia çetesi vardır. Esas maksat herkesi tâkip etmek ve akıllarından geçenleri öğrenmektir.
Çetinoğlu: Tâkip etmek ve akıllardan geçenleri öğrenme işlemi kendilerinden olan Ermeniler için de geçerli miydi?
Aya: Daşnaklar ve diğerleri başta kendi Ermeni tüccar ve zenginlerine terör uygulayarak haraca bağlamışlar, karşı gelenleri, ruhban dâhil, gözlerini kırpmadan vurup öldürmüşler, bâzılarına da kara haç işâreti koyarak, her türlü sorgulamayı ve karşı durmayı toptan engellemişlerdir.
Çetinoğlu: Ermeniler, nasıl bir metot uyguluyorlardı?
Aya: Hınçak partisi programının 6. maddesi şöyledir:
*Ermenilerin toplu isyana başlayacakları an, bir yabancı devletin Türkiye’ye hücum ettiği andır. Bu maksada erişmek için halka silah verilecek, hükümete karşı amansız bir iç harp başlatılacak, devlet tesisleri yakılacak ve yağmalanacaktır. Vatan hainlerine, casus ve çürümüş hükümet memurları ile her türlü düşmana karşı terör silahı kullanılacaktır.
Çetinoğlu: Bu bilgiler hangi kaynakta yer alıyor?
Aya: Guenter Lewy’nin, ‘The Armenian Massacres In Ottoman Turkey isimli itabında. Kitap; Salt Lake City, Univ. Of Utah tarafından 2005 yılında yayınlanmıştır.
Çetinoğlu: Teşekkür ederim Efendim. Devam buyurur musunuz?
Aya: Rus Kafkaslarında yuvalanmış gerilla çeteleri, dağlık araziden de yararlanarak Türk ordu birimlerine, jandarma karakollarına ve haydutluk yapan Kürt köylerine saldırdı. Müslüman köylerinde cinâyetler işlendi. İngiliz konsolosları Türk memurların öldürülmelerini muntazam rapor ediyordu. 1892 Kasım ayın sonunda bir Ermeni köylü, Van valisini öldürmeye kalkıştı. İngiliz konsolos muavininin verdiği bilgiye göre, soruşturma yapıldığında, kardeşinin ve köy papazına varıncaya kadar birçok kimsenin, onu bu hareketin Ermeni milli dâvâsını yücelteceğine inandırdıklarını söyledi.
Çetinoğlu: Bu bilgilerin de kaynağını lütfeder misiniz?
Aya: Aynı kaynak, 13. sayfa.
Çetinoğlu: Ermenilerin davranışları hakkındaki bilgiler nelerdir?
Aya: Enver Paşanın yakın dostu olan Alman deniz ataşesi Hans Humann, Morgenthau’ya Enver’in Ermenilere dostluklarını gösterme fırsatını verdiğini ve yumuşak davranmak istediğini, ancak Van isyanından sonra, ordunun arkalarının sağlama alınması talebi üzerine, onları zarar veremeyecekleri yere nakil ettirdiğini söyledi. İki Türk tarihçisi, tehcirin Van isyanından doğduğunu söylediler.
Ermeni ihtilâlciler, genellikle çok gaddar ve korkusuz kişilerdi ve sık olarak, kurbanlarının cesetlerini parçalarlardı. Haziran 1893’te, Yedi Kilise Manastırı civarındaki bazı Ermeni muhbirler, kendi soydaşları tarafından öldürüldükten sonra kulakları da kilise kapısına çivilenmişti. Kurtulmak istedikleri kişileri öldürmek için, sık olarak 15 yaş altındaki erkek çocukları kullanırlardı. Bir Ermeni avukat Hajik, Armenak adında 15 yaşındaki bir çocuk tarafından öldürülmüştü.
Soygunculuk, kundakçılık, sabotaj, doludizgindi. Kabahati, Türklere yüklemek için, yabancı ülke temsilcilerine tecavüz edilerek, Avrupa’da kendi lehlerine kamuoyu yaratılırdı. Sivas’taki Fransız Konsolosu Carlier, Ermeni mülteciler için kapılarını açmış ve bir genç Ermeni tarafından tabanca ile vurulmuştu. Katil sorgulandığında, Konsolosu Avrupa’da büyük yankı uyandırabilmek için öldürmek istediğini söylemişti. Cyrus Hamlin, Ermeni teröristler hakkında şöyle diyordu:
‘Hiçbir prensipleri yoktur, hileci ve gaddardırlar. Kendi halklarını haraca bağlarlar, diyet vermeyenleri ölümle tehdit ederler ve bu tehditler sıkça uygulanırdı. İhtilâlciler, Rusya doğumlu idiler. Rus altını ve sahtekârlığı, onların aklını çalmıştı.’
O kadar insafsız ve şeytan tavırlıydılar ki, 1894 Nisan’da kendi patriklerini öldürmeye kalkışmışlardı. Fransız elçisi Paul Cambon, Dış İşleri Bakanlığı’nda Casimir Perrier’e yolladığı 27 Nisan tarihli raporda, iki gün önce Patrik Ashikian’ın, Kumkapı Kilisesi’nde âyin idare ederken 18 yaşında bir Ermeni genç tarafından vurulmak istendiğini, tabanca tutukluk yapınca öldüremediğini, teröristin Hınçak teşkilâtından ve Kıbrıslı olduğunu söyledi.
İki İngiliz misyonerine göre, 1905 yazında 300 kadar Daşnak savaşçısı Muş civarında geniş çaplı terör hareketlerinde, bölgede ve Van’da 5.000 kadar can almışlardı.
Amerikan istihbarat ajanı Lewis Einstein, hatıra defterine 4 Temmuz 1915’de şöyle not düşmüştü: ‘Ermeniler, Rus orduları ile birlikte Kafkaslarda ve Van’da çarpışan gönüllü Ermeni alaylarından hınçlarını, Sarıkamış yenilgisinin, Azerbaycan’dan çıkarılmalarının acılarını sulhsever insanlardan çıkartıyorlar.’
Çetinoğlu: Ermenilerin başka bir bölgeye yerleştirilmeleri öncesinde, Osmanlı topraklarındaki manzara-i umumiyeyi özetlemeniz mümkün mü?
Aya: Soykırım mızıkacıları, her vesilede, 1,5 milyon Ermeni’nin, sırf ‘Hıristiyan oldukları için, şeytanca bir plânla yok edildiklerini’ iddia eder. Bazı Türk yazarlar da kolay şöhret ve kazanç uğruna, her hangi bir akademik dayanak olmaksızın bu gibi söylemlere arka çıkarak, amaçlarına kısa sürelerde varmıştır. Bu konuda çok miktarda bilgi, çok sayıda belge vardır. Röportajın sınırlı olması sebebiyle birkaç örnek vermekle yetineceğim.
1915 başlarında Osmanlı’nın karşılamak zorunda olduğu durum özetle şöyledir: Doğuda, Rus Orduları Anadolu’nun içinde ilerlemektedir, gönüllü Ermeniler onlara hem rehberlik, hem de ön çatışmaları yapmakta, ikmal ve telgraf hatlarını kesmekte, Ermeni köyleri ise, gerek çetecilere gerekse Rus ordusuna, yiyecek yardımı yapmaktadır.
Van şehrinde Ermenilerin Mart ayında tırmandırdığı isyan başarılı olmuş, bölgede yaklaşık 120.000 Müslüman ölmüş veya kaçmıştır ve Van şehri 20 Mayıs 1915’te Rus kumandana teslim edilmiştir. Van isyanı ve bölgedeki Ermeni köy ve çetelerinin düşmana verdiği destek sebebiyle, savaş alanlarında yaşayanların tamamının başka yerlere nakli ve boşaltılması, askerî bir ihtiyaç olarak istenmektedir.
Van isyanı, çok acele bir şeyler yapılması gerektiğini ve hattâ geç kalındığını ispatlamaktadır. İlk tehcir duyurusu 25 Mayıs’ta yapılır. 27 Mayıs’ta Tebliğ hazırlanıp yayınlanır ve 30 Mayıs günü hükümet tarafından onaylanır ve kanun olarak yayınlanır! Bölgenin boşaltılması için, iki yöntem vardır. Birincisi, halkın ön cepheye iki ateş arasına sürülerek kırılmasına yol açmak; ikincisi ise, halkı geçici olarak (çünkü savaş kazanılacak ve herkes evine dönecektir) ülke dâhilinde, savaşın olmadığı ve tehlikede veya tehlikeli olamayacakları bölgelerde iskân edilmelerini sağlamak! Bu bölge, şimdiki Suriye toprakları içindeki Halep ile üzerindeki Zor şehri bölgesidir. Bölge az nüfusludur. Yeni yerleşim ve tarım imkânları vardır. Hükümet çıkardığı kanunla tehcire tabi halkın yolda refakat ile korumasını, ara dinlenme kamplarında iaşe ve çadırlarda ikametini, sağlık hizmetlerini ve ayrıntıları, bölgedeki valilere yüklemiş ve onlara ilave para yollamıştır. Ancak valilerin imkânları iç açıcı değildir. Tecrübeli jandarma erleri orduya alınarak cepheye sürülmüştür. Halk arasından, silâh tutabilecek orta yaşlılardan hatta hapishanelerden bile jandarmaya adam alınmıştır. Yollar hem çok az hem de bozuktur. Yalnız atlı arabalar veya kağnılarla gidilebilmektedir! Herkes bu yolları aynı anda kullanmak mecburiyetindedir. Demiryolu azdır, Toros tünelleri açılamamıştır. Buna rağmen muhacirler, tek hat ve sıkışık demiryolu ile seyahat edebilmektedir. Durum özetle budur!
Büyük ümitlerle dolu Rus Ermenileri Rusların ordularına katılan 200.000 asker dışında Türk Ermenistan’ının kurtuluşu için ayrıca gönüllü 7 alay oluşturuyordu. Gönüllü alayların gerilla taktikleri ve araziyi çok iyi bilmeleri Rus ordularına büyük katkı sağladı. Bu husus, Ermeni liderler tarafından da teyit ediliyordu. Paris Konferansı’na giden Ermeni delegasyonu başkanı, Avedis Aharonian 26 Şubat 1919’da şöyle diyordu: ‘Savaşın başlangıcında, Ermeni milleti, Çarlık Rusya’sının yaptığı eziyeti unutmakla kalmadı, müttefiklerin hedeflerine hizmet için Çarlık bayrağı altına koştu. Türkiye’deki ve dünyadaki Ermeniler de kendi paraları ile bir Ermeni lejyonu kurup Rus generalinin kumandasında, yan yana çarpışmayı teklif etti.’
Türk Ermeni lider General Andranik ve partizanları, Temmuz’da Azerbaycan’ın Zengezur bölgesini tekrar Ermeni kontrolü altına alırken bazı Müslüman yerleşim yerlerini yaktı. 2 Aralık 1918’de Andranik ve gönüllüleri Karabağ sınırını aştı. 1918 sonlarında Ermeni hükümeti, Daralağız bölgesindeki Müslümanları sürdü ve köylere Ermeni muhacirleri yerleştirdi.
Kâzım Karabekir’in ordusuna karşı koyamayan Ermeniler, bozgun hâlinde Arpaçay yönüne çekildi. Onlarla berâber, Türk ordusundan korkan sivil halk, sürüler hâlinde kaçtı.
Savaş başladığında yaklaşık 150.000 Ermeni, Rus ordusunda kayıtlıydı. Bunun dışında Kafkaslarda 7 ayrı büyük gönüllü grubu savaşmaktaydı. Bunların hâricinde, 1916’da Fransızlar için Doğu Lejyonu kurulmuştu. Birliği diasporadan gelen Ermeniler oluşturuyordu.
Rus ordusundaki Ermeniler, Rusların; Ermeniler için çalıştığını zannediyorlardı. Gerçekte ise Ruslar, Ermenilerin bulunduğu vilayetlerle ilgiliydiler. Rus elçisi bunu, İngiliz Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholson ile 1915’te konuşurken itiraf etmişti.
İngilizlerin Kafkaslardan çekilmesi; elde ettikleri bâzı avantajları kaybeden Kars’taki Ermeni çeteleri, hiçbir disiplin veya kontrol olmaksızın Müslüman köylerini yağmaladı ve katliamlar yaptı.
Çetinoğlu: Ermeni isyanları döneminde Türkler ne durumdaydı?
Aya: Görgü şâhitleri anlatıyor: Hepsi açlık çekiyordu ve pejmürde haldeydiler. Birçoğu hastaydı. Hükümet onlara bazen ekmek yolluyor fakat bu muntazam değil. Vadideki mezarların bazılarında cesetler köpekler tarafından parçalanmıştı. Konsolos Nathan, kamplardaki bu korkunç durumu, sağlık şartlarının olmayışına, fazla kalabalığa ve hastalıklarla açlıktan ölenler, doğru dürüst gömülemiyordu. Beslenme durumu ihmal edilmiştir. Çünkü buğday olmadığından normal halk da açlık çekmeye başladı. Paula Schaffer de kampları aynı zamanlarda gezdi. Alman elçiliğine verdiği raporda, yarı aç muhacirlerin, verilen ekmeklere saldırdığını ve atından aşağıya çekildiğini bildirdi.
Çok ciddi bir tifüs salgını başlamıştı ve her çadırda bir tifüslü vardı. Gömülmemiş insan ve çocuk cesetleri vardı.
Ermenilerden binlercesi açlık ve hastalığa teslim oldu. Daha emniyetli olacağını düşünerek Rusya’ya hicret eden 200-300.000 kişi arasında, ölüm oranı, kolera, tifüs, dizanteri gibi sebeplerle belki % 50’lere yaklaştı. Osmanlı devleti geri kalmış olduğu için, savaş alanındaki kendi ordusunu bile donatamamıştı ve bu çapta bir tehciri organize etmekten acizdi. Ermenilerin bulunduğu kamplar iyi donatılmamıştı ve yeterli yiyecek yoktu. Suriye bir tarım ülkesi ve genelde kendine yeterliydi. Ancak 1915’te hasat çok kötü oldu ve Osmanlı askerini bile besleyecek gıda bulunamadı. Savaşın ilerleyen yıllarında durum kötüleşti, bir tarafta liman ablukası, diğer tarafta kötü idare ve suiistimal vardı. 1918 yılı sonlarında Lübnan sahil şehirlerinde ölenlerin sayısı 500.000’e yaklaşmış olabilir.
Bütün bunların dışında, Ermenilerin tehciri, Osmanlı Devleti’nde, yiyecek, yakıt, ilâç ve diğer malzeme yokluğunun çekildiği bir zamana rastladı. Ayrıca çok geniş çapta açlık, kıtlık ve salgın hastalıklar vardı. Ölenlerden bir bölümü, hastalık, hava şartları, seyahat zorlukları sebebiyle hayatlarını kaybetti. Bazıları Ermenilerin birçok isyanı sırasında ve çarpışmalarda öldü. Fakat Ermeni katliamlarından dolayı, yer, tarih, sayı yazılarak 518.000 Türk ve diğer Müslüman hayatlarını kaybetti ve bunların dışında 1.000.000 civarında Müslüman da, başka yerlere göç etmeye mecbur kaldı.
1918’in Temmuz ayında 3 Ermeni ve 1 Süryani alayı, Filistin’e gönderilerek General Allenby’nin Filistin ve Suriye harekâtına katıldılar. Mondros mütarekesinin 30.10.1918’de imzalanmasından sonra, Fransızlar üç Ermeni alayını kendi bayrakları altında Kilikya’ya yolladı. Buraya gelen Ermeni Lejyonu, derhal intikam katliamlarına başladı. Türk tarihçiler, kadınların ırzına geçildiğini, masum kadın ve çocukların öldürüldüğünü Müslümanlarla doldurulan camilerin ateşe verildiğini yazar. Yabancı şahitleri bile, Ermeni kıtaların sayısız cinayet işlediğinde mutabıktırlar. Daha sonraları Lejyon dağıtıldı fakat birçok mensubu Kilikya’da kaldı. Türklerin bilgi derecesi ne olursa olsun, Ermenilerin, Müttefiklerin yanında savaşmak arzusu ve daha önce verdikleri ihtilâl vaatleri, durumu ifadeye yeterlidir.
(DEVAM EDECEK)