-  "Canımmm, seni gördüğüme ne kadar sevindim."

-  "Ah bende bende. Nasılsın, ne alemdesin? Ne kadar oldu bir yıl mı görüşmeyeli?"

-  "Olmuştur o kadar. Vaktin varsa gel biraz laflayalım şu cafe'de."

Otururlar. Ordan burdan sohbet ederler. İki kadın da bekârdır, söz dönüp dolaşıp özel hayatlarına gelir.

 -  "Hala kimse yok mu hayatında Gülsen, bu kadar güzellikle? Hala seni soranlar var bana?"

 - "Var canım, bilsen ne mutluyum. Sonunda aradığımı buldum. Sanki ruh ikizim. O kadar iyi anlaşıyoruz ki, sanki kalplerimiz bir atıyor. Senin çıktığın, Orhan'dı değil mi adı, siz nasılsınız?"

- " Orhan mı? Allah bildiği gibi yapsın onu. Pintinin tekiydi, herşeyime karışıyordu zaten, böylesi daha iyi oldu. Doğum günümde sadece bir elbise almış düşünebiliyor musun?"

- Demek ayrıldınız, üzüldüm." der mutlu olan.

- "Aman boşver, bu erkekler hep aynı. Bir kaç ay sonra Tamer, şu geçen aya kadar da Aykut girdi hayatıma. Ama onlarla da olmadı. Biri tam bir işkolikti ama bir o kadar da pis gözlüydü. Aykut ise yalancının tekiydi, sanırım beni aldattı. Aldatmasa bile aldatmak üzereydi, hissettim."

 - "Umarım mutluluğu yakalarsın."

- "Yok kızım yok, bunların hepsi aynı. Bu erkek kısmına fazla yüz verilmez, Yakın mı oturuyorsunuz?"

- "Yok, karşıda kendisi."

- "Hah, işi de sağlama almış, denetleyemezsin kızım. Belki de aldatmıştır bile, sen safsın, iyi yüreklisin."

-"Ama, biz!"

- "Yaa, ben bunların ciğerini bilirim, hepsi aynıdır. Seni severim bilirsin, sen dikkat et, ani baskın yap, aniden git mesela, kimse yoksa çok özledim geldim dersin.

     Gülsen düşündü bir an, acaba diye? Sonra, yeniden arkadaşına baktı, öfkesi yüzünden okuyabiliyordu.  Arkadaşı, "neyse canım, benim işim var, çok kalamayacağım" dedi, Öpüştüler, görüşelim diyerek sözleştiler. Aslında birbirlerini bir müddet aramayacaklarını ikisi de biliyordu. En azından, bu pozisyonları sürdüğü müddetçe.

     Arkadaşı onu şaşırtmıştı, yıllarca hayatına kimseyi sokmamıştı, bu tarifsiz mutluluğunu ona haykırırcasına anlatmak, bu aşk heyecanını bir zamanlar daha yakın olduğu arkadaşıyla paylaşmak istemişti. Hâlbuki arkadaşının özel hayatı genellikle doluydu. Bir yandan da, hevesi kursağında kalmış gibi hissetmişti kendini. Bütün yol boyunca düşündü ve cevabı buldu.

     Aslında olan, mutsuz insanların, çevrelerinde mutlu bir insan gördüklerinde; kendi mutsuzluklarını daha derinden hissetmeleriydi. Ona, kendi mutluluğuyla, mutsuzluğunu hatırlatıvermişti. Arkadaşı ise; Gülsen'in mutluluğunu kendi seviyesine çekmek istemişti. O takdirde kendisini daha rahat hissedecekti. Bu durumda, birbirlerini uzun bir süre aramayacaklarını anladı, en azından pozisyonları aynı kaldığı sürece. Gülümsedi sadece.

     Mali Müşavir, Ressam, Bio Enerji Uzmanı 10 parmağında 10 marifet bulunan okul arkadaşım Ali TUNÇKAL'ın Kaleminden bu haftaki köşe yazım sevgili dostlarım.

Haftaya Perşembe görüşmek üzere…