Erişti Nevbahar Eyyamı… Güftesi Nedim’e, bestesi Arif Sami Toker’e ait nihavend makamındaki bu eseri yıllar önce İstanbul Teknik Üniversitesi’nin T.S.M. korosundayken seslendirmiştik bir konserimizde, Maçka G Anfisinde, koro şefimiz, hocamız Dr. Eser Ciner Çolakoğlu önderliğinde! Öylesine güzel, öylesine ilmek ilmek işlerdi ki eserleri ruhumuza, duygu yoğunluğunu katarak, hissederek söylerdik tüm şarkıları, TRT’nin değerli saz üstatlari eşliğinde, inanılmaz güzellikte geçerdi konserlerimiz. Musiki sevgimin derinleşmesinde ve seçiciliğimin artmasında Eser hocamın rolü pek büyüktür. 

Hep derim mesleğini aşkla, sevgi ve saygıyla yapan her kişiye saygım sonsuzdur diye. Ben böyle nice kıymetli, saygıdeğer öğretmenlerimin, hocalarımın emeği ile dopdolu yetiştim, ne büyük şans! Teknik bilgi super ama bunun yanısıra duygu var, sevgi yoğunluğu var, saymakla bitiremem inanın. Vefa Lisesi’nde son sınıftayken, “Tülin biliyor musun, matematikte böyle bir teorem var, sen onu ispatlamışsın kızım!” diyerek bana öğle tatillerinde üniversite sınavı için soru çözdüren matematik öğretmenim Ertuğrul Sarıkaya hocam. Yabancı dil sevgimi aşılayan Ufuk Yalçın öğretmenim, Tijen Sözen öğretmenim, daha sonraları üniversitede IAESTE İngilizce sınavına hazırlanırken ortaokul yıllarından sonra yeniden karşılaştığım Ülkü Polatoğlu hocam. Kendisi Kimya Mühendisi iken Sistem Analizi’ne gönül vermiş ve hayatta tanıdığım en çalışkan bilim adamlarından, Princeton Üniversitesi’nde kürsüsü olan Prof. Dr. Metin Demiralp hocam, Öğretim görevlisi olarak çalıştığım Bahçeşehir Üniversitesi’nde, Mühendislik Fakültesi’nde dekanlığımızı yapan ve burslu IT yüksek lisansı yapmamız konusunda yanımızda duran,  proaktif ve liderlik vasfı güçlü Prof. Dr. Ruhi Kaykayoğlu hocam. Fen Liseleri ve Anadolu Liseleri sınavına hazırlanırken sadece ilkokul 5. sınıfın 2. yarısında ders aldığım ama pratiklik ve sınav teknikleri konusunda çok şey öğrendiğim hatta annemin öğrencilerimle olan diyaloglarımda aramızda benzerlik kurduğu Kudret Mızıkacı hocam. Ortaokul yıllarında kara kalem ve guaj boya tekniklerinde bana yol gösteren resim öğretmenim Mehtap Fenercioğlu hocam.  İlkokul öğretmenlerim Güler Karakaya ve Gülseren Özübek hocalarım…  Böyle kıymetli ve saygıdeğer eğitimcilerle yollarımın kesişmesi nasıl ayrı bir şans ise benim onlardan güzel değerler ve hasletler devralmam da ayrı bir lütuf ve onur benim için…

Evet, ılık ve güneşli bir Nisan gününde yazıyorum bu yazımı. Her ilkbaharda olduğu gibi yüreğim kelebek kanadı gibi pır pır, kıpır kıpır. Her yer bahar dalı, gül gonca, manolya, papatya, lale, menekşe, lavanta… Kulağımda Erişti Nevbahar Eyyamı. Yani öz Türkçemizle ifade edecek olursam ilkbaharın günlerine kavuştuk! Canım ülkem, memleketim tarihin her çağında bir sürü zorluk atlatmış ve halen de atlatmakta. Jeopolitik, sosyo-politik, ekonomik cendereler altında bile yüzyıllardır dimdik ayakta! Anti-kırılgan çünkü! Yani her zorluktan daha da güçlenerek çıkıyor! Efsunlu çünkü, nice kahraman gencecik şehitler vermis toprakları ve gelecek nesilleri uğruna. Hayatını ve sağlığını millet ve vatanı uğruna hiçe sayan, hem bulunduğu yüzyıla önderlik etmiş hem de gelecek yüzyılı da görebilmiş ve bugünü daha o günlerden sözleriyle betimlemiş müthiş sezgili, öngörülü, zeki ve çalışkan Atası, Atatürk’ü var! Devir birlik olma vakti, devir yeniden dimdik ayağa kalkma vakti, devir üretme vakti, devir çalışma hem de çok çalışma vakti, eğitim ve bilim insanlarını teşvik etme ve onlara hakettikleri prestiji verme vakti, emekçiye, çiftçiye emeğininin karşılığını teslim etme vakti, gençlere meslek edindirme vakti, devir yüzyılın da ötesine geçme vakti, okuma öğrenme, bilgiyle dolma vakti, yoktan varolma vakti. Memleketime bahar geldi, çok şükür, bin şükür… Sevgi ve saygılarımla…