Hayal etmek, tohum ekmek gibidir. Bir ayçiçeği yetişmek istiyorsanız, öncelikle onu toprağa ekmeniz gerekir aksi halde rüzgârın, çevredeki diğer canlıların kaderine bağlı kalır, kendi kaderinizi yaşayamazsınız.

Daha önceki makalemizde değindiğimiz gibi, hayal etmek ‘ciddi’ bir iştir. Her ayrıntının içine girmek, enerjisine bürünmek önem taşır. Sahilinizden, denizinizden hangi çeri çöpü atarken kendinizi hayal ettiniz? Geride neler bıraktınız? Bıraktıklarınızı, oldukları gibi mi bıraktınız? Ya da hiçbir şey bırakmadınız mı? 

İçten İçe Doğru

İçten içe doğru enerji akışı, kendi enerji alanımız güçlendirmeye başladığımızda, sınırlarımızı belirlediğimizde ve alanımızla bütünleştiğimizde, deneyimlediğimiz bir enerji beslenmesidir. 

Kendimizi vererek kurduğumuz hayaller, yazdığımız günlükler, kurduğumuz olumlamalar, oluşturduğumuz yaşam amacı bildirimleri, bir araya getirdiğimiz vizyon panoları hep içten içe doğru enerji beslenmesinin örnekleridir. 

Hayallerinizle enerjinizi beslediniz mi? Ona, aslında kim olduğunu, nelere özlem çektiğini gözlemleyerek hatırlattınız mı? Hayaller mantığımızdan, aklımızdan uzaklara götürür bizi, daha önce hiç planlamadığınız, düşünmediğiniz alternatiflerin, karşınıza hayallerinizde çıktığını tecrübe ettiniz mi? O halde artık emeğimizi hayallerimizden, yeniden materyal dünyaya çevirmenin vakti gelmiş olmalı… 

(Çocukluk ve gençlik yıllarında hayallerimizden koparız çoğumuz, bunun sistemler için ideal bir idare yöntemi olduğundan geçen makalemizde bahsetmiştik, o nedenle hayallerimiz aracılığıyla özümüze inmeye çalıştığımızda, çoğunlukla buna direnen bir beyinle karşılaşırız. “Benim hayallerim var zaten” denilen kalıplaştırılıp vitrinlere yerleştirilmiş hırslar daha tercih edilirdir. Kendinden kopan insan, sorumluluk almaktan, seçim yapmaktan, özüne emek vermekten sakınır. Bunları, bilinçli yapmadığımız için de yakalamamız zor olur. Ama arkanıza yaslanıp derin bir nefes alıp hayallere biraz olsun dalamıyorsanız, lütfen yalnız olmadığınızı bilin. Ve tekrar tekrar deneyin.)

Tekrar gündelik yasama donun, hayallerinizdeki gibi olmayan her şeyi hayallerinize dönüştürmek için elinizi taşın altına koyun. Materyal dünyayı, iç dünyamıza göre yeniden şekillendirmek yorucu bir süreçtir. Dümdüz, çizgisel bir yolculuk değildir. Bazen bir yerden yaparken başka bir yerden bozarsınız, istediğinizden emin olduğunuz hayallerini kurduğunuz bir şeyi gerçekleştirirken aslında hayallerini kurarken bile hala ‘dıştan içe’ edindiğinizi fark eder, zaman ve enerji kaybedersiniz, bu kadar önemli bir işle meşgulken bazı önemsiz şeylere ilginizi kaybetmeye başlar, kendinize şaşırırsınız, bazen enerjinizi, özünüzü anlamak, korumak, açığa çıkarmak için giriştiğiniz bir yolculukta nasıl olup da bu kadar ‘zor’ duyguları tecrübe ettiğinize ve yorulduğunuza şaşar, süreci sorgularsınız, çoğu zaman yalnızlık hissedersiniz başlangıçta, yalnızlık çevrenizde sizi seven birileri olmadığından değil bazı yolculuklara ancak yalnız çıkılabildiğinden ileri gelir. 

Bir gün, otantik potansiyeli hayata geçirmekte, en büyük rolü neyin oynadığını sormuşlardı bana. O güne kadar hiç düşünmediğim bu soru üzerinde bir hayli vakit geçirdim. Derinlik? Güç? Tecrübe? Bağ? Sonra cevap karşıma çıktı: Dirençlilik! Hayallere verdiğimiz emekleri gerçeğe dönüştürmemiz birçok faktöre bağlıdır ancak en büyük rolü dirençlilik oynar. Bizim güzel bir deyimimiz vardır, “düştüğü yerden kalkmak”. Düştün mu? Tamam, düşebilirsin. Buna kızabilirsin, üzülebilirsin, şaşırabilirsin, düştüğün yerde bir süre kalabilirsin. Oradan kalkman gerektiğini ve kalkacağını bilip buna, kendi hız ve zamanında EMEK verdiğin sürece düşmenin ‘negatif’ değil ‘pozitif’ bir önemi vardır. Her düştüğünde kendini daha iyi ve gerçek tanırsın, her anlamda çevreni de. Düşüp ayağa kalktıkça bir süre sonra düşmekten korkmadan daha sağlam adımlar atabildiğine tanık olursun. Dirençlilik budur.

Adım 5: Tadını çıkarın. 

Sahil ve denizin hayallerinize göre yeniden şekillendirilmesi bitti mi? Tekrar sahil şeridini açmadan, o anin tadını çıkarın. Yeryüzünde pek az şey vardır, insanın kendi hayallerini emekleriyle alın teriyle yapılandırdığını izlemek kadar, insanın ruhunu dolduran ve tamamlayan.

-devam edecek-