"Bir anlaşmazlık uzun sürerse; iki taraf da, haksız demektir." -Voltaire- "27 Şubat 2009 Cuma" tarihli gazetemizde okuduk: (Hocalı Katliâmının 17. yıldönümünde, ABD. Washington'da toplanan küçük bir grup Azeri: "Ermenistan-Büyükelçiliği" önünde protesto gösterisi yapmış ve Ermeniler'in Karabağ'dan çekilmesini istemişler.) Aynen kayda geçtiğim gibi "fazla iştirak eden olmamış ve küçük bir grup protesto gösterisine girişmiş. Bu niçin böyle olmuş, yânî rağbet görmemiş? Çok basit. Çnükü, Azeriler de artık bu meselede "yabancı parmağı olduğunu" ve dahası, problemin muhatabının Ermeniler değil, doğrudan Federal-Rusya ve diğer Batılı Devletler olduğunu artık bilmektedirler!.. Gösteri yapanların asıl gayelerinin Azerbaycan'ın haklarını korumaktan ziyade, "Azeri-Ermein münasebetlerini" her daim gergin tutabilmek gibi bir fikre dayanmaktadır. Çünkü, efendileri onların öyle yapmasını istemektedir!.. Doğu-Ermeni edebiyatının öncüsü ünlü Ermeni edibi, Ğaçadur Apovyan ile yine dünyaca ünlü Azeri Şairi, "Mirza Şâfi Vazeh" arasındaki derin bağları hakkında, günümüz Ermeni ve Azerilerinden acaba kaçının bilgisi vardır?... Olamaz çünkü günümüzde her iki cenaha da öğretilen sadece ve sadece, "düşmanca duygulardır..." Peki bunda her iki tarafın kazancı ne olmaktadır?... Koca bir hiç ve böylece iki komşu ülke olumlu icraatla yekdiğerinden istifade edeceğine, böylesi kışkırtıcı davranışlarla, mevcut düşmanlığı daha da ileri götürmeğe çalışmaktadırlar... Türkiye'deki gazetelerde "Hocalı Katliamı" tanıtımıyla günlük haberler içinde geçiştiren Azerbaycan, acaba bu davranışıyla kimlere fayda sağlamaktadır? Azerbaycan'a mı? Hayır asla! Bu doğrudan Türkiye'de yaşayan ve Türkiye Cumhuriyet Devleti vatandaşı olan, "Türk-Ermenileri"nin, her daim düşman görülmesi, Müslüman Türk'lerin onlara güven yerine düşmanca duygular taşıması vs. istenmektedir. Peki, Azeriler'in icraatlarına dayanan: (Sumgayit ve Bakü) hadiselerinin yıldönümleri hiç akıllara getirilmekte midir?... Keza, Hocalı'da. Acaba Ruslar Azerilere çiçek mi dağıtmıştı?... Meselâ, Doğu-Cephesinde olağanüstü zaferler sağlamakla ünlü komutanlarımızdan merhum, Kâzım Karabekir Paşa ki, "Ermenistan Fatihi" ünvanıyla anılır. Daha değişik görüşlere sahip olmakla bizleri hayli şaşırtmıştır?!.. Herhangi bir yorumda bulunmadan aynen geçiyorum: "5-Azerbaycan" (- Bunlar Türktür. Fakat Acem ıstıfasına uğrayıp şeklen ve ahlâken bozulmuşlardır. "3 milyon kadardırlar." Aralarında Ermeniler pek azalmıştır. Yalnız "Zengizor" Ermenileri mühimdir. Bakü'de "30,000" kadar Ermeni varsa da servetlerini komünizm ile kaybettiklerinden ehemmiyetlerini yitirmişlerdir. Eskiden Ermeniliği himaye eden bunlar ve Bakü bir Ermeni ocağı imiş. Ahalide "şiilik ehemmiyetini kaybetmiştir." Türklük duygusu doğmuş ve büyümektedir. Halk tahsil görmemiştir. Gayet kaba, terbiyesiz, sırık hammalı gibi insanlardır. Rustan Rus olup, Türkiye düşmanıdırlar. Bugünkü mevkilerinin velinimeti Bolşeviklik olduğundan, ona tapınırlar. Azerbaycan'ın istiklâlinden eser yoktur. Ruslar dehşetli talanlar yapıp, sandalyeye varıncaya kadar Moskova'ya taşımışlardır. Maarife pek ihtiyaçları vardır. Münevverleri yok gibidir. Bizim muallimlerimizi; sefâlet ve açlığa mahkûm ederek kaçırıyorlar. Bakü Türk Dünyası'nın merkezi kapısı olmak vaziyetiyle pek ehemmiyet vereceğimiz bir yerdir. Bakû'de mütehassıslar ile beraber mükemmel bir teşkilâta havi, tahsisatı bol bir sefaretimiz olması lâzımdır. Gümrü'nün tahliyesini o da Azerbaycanlılar da-Tabii Rus emriyle pek istiyorlar. Bu hususta Ermeniler pek gürültü çıkarıyorlar. Hattâ konferansta Azerbaycanlılar iptida Ermeni Meselesini hâl ve imza ettireceklerdir. "Bizsiz Kafkas İttifakının", Türkiye'ye bir tehlike teşkil edeceği de muhakkaktır. Azerbaycan ahalisi isyana hazır bir hâldedir. Fakat pek itimat caiz değildir. Âciz insanlardır. Rus ve Azerbaycan Hükûmeti gayet yalancı, entrikacı hükûmetlerdir. Hiç bir sözlerine inanmak asla caiz değildir. Muahedeleri de hükümsüzdür. Bugün işleri başkalaşırsa; dün imzaladıkları muahedeyi hemen süngüye takarlar. Biz ve bütün Türkler, Turanın coğrafi vaziyeti iktizası bir cenderenin iki safihası arasındayız. Bunun birisi Rus, diğeri İngiliz'dir. İkisi de bizi ezmek isteyen düşmalardır.) Bakınız: (İSTİKLÂL HARBİMİZ) Yazan: Kâzım Karabekir Sahife: 962-963. Yayınlayan: "Türkiye Yayınevi" İstanbul - 1960. "Azeri ve Ermeni" mevzuunda en inanılır bilgilere sahip bulunanların başında gelenlerden Kâzım Karabekir Paşa'nın kayda geçtikleri dikkate alındığında, insanın aklına şu suâl gelmektedir: (Azeriler, Kızılderililer kadar da mı, tarihlerine sahip çıkamamış, mazilerinden ders alamamışlar ve sadece; asıl düşmanlarını tanıyamama gâfletine düşmekten ileri gidememişlerdir.) Bilinmez ve zaten bu gidişte hemen hiç bir zaman bilinemeyecektir. Zira, "hamaset duyguların hâkim olduğu ülkelerde, aradan kaç yıl geçerse geçsin, hiç bir şey asla değişmez!.. "Hocalı Kâtliamı"nın yıldönümü anılmasın demiyorum. Ancak, zuhur etmiş trajik vak'aların zuhur şekline dokunmadan, ülkenin siyasî çıkarları uğruna da olsa, bilhassa yokluk içinde kıvranan fakir ve güçsüz Milletlerin varoluş kaderiyle asla ve asla oynamadan!.. Çünkü, bunun hesabını ödemek hiç de kolay değildir. Ne güçlü devletlerin himayesi altında olmak ve ne de soydaşlık faktöründen faydalanmak, böylesi bir uğraş için hiç bir şekilde yeterli değildir ve de bir tek husus vardır ki, aynen şudur: (Hz. Allah; ne Azeri'dir, ne Ermeni. Ne Hıristiyan'dır ne Müslüman ve ne de Musevi.) Yüce Yaratıcı, bütün kainatın, bütün mahlükatın, bütün milletlerin ve bütün dinlerin yegâne yaratıcısı ve sahibidir. Aksini iddia etmek ise, beyhude çabadır. Yânî demem odur ki, Azerbaycan'ın veya yönlendirenlerin bütün uğraş ve çabaları ve çevrilen bütün entrikalar asla yeterli olmayacak ve Türkiye'de tezgâhlanan "Ermeni düşmanlığı" hemen hiç bir işe yaramayacak ve bütün iğrenç tezgâhlar, doğrudan sahiplerine geri dönecektir. Türkiye'de yaşayan "soydaşlık tutkunları" bir hususu son derece iyi bilmelidirler: (Türkiye Ermenileri'nin bir başka vatanları yoktur! Durum böyle iken de, bizlerin gönül rızasıyla Türkiye'yi terk edeceğimiz asla düşünülmemeli ve hatta hâyâl dahi edilmemelidir!...) Biz bu vatanı, aynen Türk boyları gibi "Anavatan" kabullenmiş ve bin yıllık müşterek hayatımız içinde tam bir beraberlik içinde yaşamış olan biz Türk-Ermenileri, bu sefer, "1915 tezgâhlarıyla" bir takım oyunlara gelmeyi asla ve asla müsaade etmeyeceğiz! Bu aziz vatan; sadece bir ırkın mensuplarının değil. Umum Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin aziz topraklarında yaşayan tüm vatandaşların: Müslüman, Hıristiyan umum Türkiyeli, Türklerindir. Demem odur ki; bu muhteşem beraberliği bir şekilde bozmak isteyenlerin hevesleri tamamen kursaklarında kalacaktır. Hemen hiç kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın!... "Üç-buçuk dolar kazancı için, soydaşlarımızı es geçemeyiz" diyen sözde "siyasîlerimizden bazıları" bir hususu bilhassa dikkatlerine almaya mecburdurlar: "Türkiye artık gözünü açtı ve İttihatçı zihniyeti bundan böyle hiç bir işe yaramayacaktır!.." "Demokrasiyi asla benimsemeyen" ve fakat, demokrat geçinen bazıları artık gerçekleri görmeye mecburdurlar. Zira hemen hiç kimse artık "ilkokul edebiyatlarıyla" avunmamakta ve hamaset duygu istismarıyla, asla kandırılamamaktadır. Azerbaycan, "Ermenistan ile olan meselesini", düşmanlıkları körükleyen beyanatlar yerine, olumlu açıdan yapıcı ifadeler kullanmasıyla ön plâna çıkması, hemen her açıdan muhakkak ki kendilerine daha ziyade puan kazandıracağından emin olabilir. Ermenistan böyle bir yolu deniyor mu? denecek olursa, cevabım şu olacaktır: "Evet deniyor ama, dinleyen veya kaale alan yoktur" diyebilirim. Bunun böyle olmasında yegâne sebep: "Ermenistan'ın her açıdan zayıf ve kullanılabilecek konumda oluşudur ki, meselenin en acı tarafı da Azerbaycan'ın bu önemli noktayı kesin bilmesine rağmen, bilmemezlikten gelerek, bilhassa "Türkiye'yi bu meselede" doğrudan sadece kendi safında görebilme gayretleridir. Bu durum tabii ki, hem çok yanlış ve hem de hem Azerbaycan'ın ve hem de Türkiye'nin aleyhinedir. Zira, Türkiye'nin kesin şekilde Azerbaycan'ı tutması, ilk bakışta olumlu ve tabii görülebilir. Ancak, bu doğru değildir ve böylesi bir görüşle hareket etmek, yanlışın en büyüğü olur. Zira, var olan bir şeyi yok göstermeye çalışmak veya herhangi bir meselede haksız dahi olsa, kendisine en yakın olanı benimsemek, dürüst bir politika sergilemek mânâsına asla gelmez ve böyle bir düşünce doğru sayılamaz. Hele "demokratik bir mânâ vermeye çalışmak ise, yanlışların en büyüğü sayılır." Sözün kısası, Azerbaycan yanlış ve pek yanlış bir politika gütmektedir. Ermenistan ile bir an evvel olumlu bir anlaşmaya varabilmesi, "her iki tarafın millî menfaatlerine uygun düşebilecek" bir karar elde etmeleri elzemdir. Yoksa: "şu katliamın, bu katliamın bilmem kaçıncı yıldönümü" gibi karşı tarafı kışkırtıcı hareketler, hiç bir menfaat sağlamaz!... Saygıdeğer okuyucularım, yeni bir makalemde buluşabilmemiz ümidi ile hepinize mutlu tatiller dilerim efendim. Önemli not: Mezkûr makale: (7 Mart 2009 Cumartesi) tarihinde yazılmıştır.