Bu hafta günü hatırlamamakla beraber 2004’ün Mayıs ayında Bandırma’da tanık olduğum bir durumu ele almak istiyorum.

- Ben bankada gişe sıramı beklerken yaşça biraz büyük bir güvenlik görevlisi bana önceden alınmış sıra fişi uzatarak:

- Al kızım bu işlemini hızlandırır. Dedi sessizce.

- Burada bu kadar bekleyen varken, ben sizi tanımıyorum bu fişi bana niye veriyorsunuz, dediğimde.

- Seni Amerika’da okuyan kızıma benzettim biraz, aman kızım yüzün benzesin de huyun benzemesin. Dedi, nemli gözlerle.

- Siz benim işlemimi hızlandırmak istediniz, ben de bir kızınız olarak sizi dinlemek istiyorum dediğimde, amcanın yüz ifadesindeki o mutluluğu ifade edemiyorum.

- Ben polis memurluğundan emekli olunca, emeklilik maaşı geçinmemize yetmediği için gördüğün gibi kızım, bu özel bankada güvenlik görevlisi olarak çalışmak için de az uğraş vermedim, buranın genel müdürü tanıdık olduğu için işe alınmamda kolaylık sağladı. Dedi, bir beden dili mahcubiyetiyle.

- Peki niye huyun kızımın huyuna benzemezsin dediniz Arif amca?

- 2 yıldır eğitimi için Amerika’ya gönderdik, ilk 6 ay sık sık bizimle iletişim kurardı. Ama son zamanlarda sadece paraya ihtiyaç duyduğunda arar, üslubu da bize yabancı geliyor. Annesinin ısrarı üzerine geçen yıl ziyarete geldiğinde eski kızımdan hiçbir eser yoktu, kızım. Deyip, gözünden yaş aktı.

En kutsal mesleği seçen ve kızının eğitimi için çaba harcayan Arif amca niye mutsuz? Değerli okuyucular, sizce Arif amcayı bu kadar üzen kendi ülkesinde tam anlamıyla emeğinin karşılığını alamamak mıydı? Yoksa eğitim alsın diye gönderdiği kızını başkalarının yaşantısına bürünüp anne babasını bile beğenmeyen figüran kızı mı? Evet her iki durum da acı.

Peki tersi olsaydı? Amcayı emekliliğinde bir bankada güvenlik görevlisi olarak değil de hanımıyla güzel bir tatil köyünde karşılaşmış olmaz mıydık?

Kızından bahsederken; kızının hal ve hareketlerinden değil de başarısıyla övünüp mutluluk göz yaşlarıyla anlatmaz mıydı?

Anlaşılacağı üzere ülkemizde mutlu bireyler olarak yaşayabilmemiz için; devlet yöneticilerimize görev düştüğü kadar, millet olarak ta biz mutluluk ile mutsuzluğun en önemli etkenlerinden biriyiz.