KIBRIS KUŞATILIYOR

Emekli Kurmay Albay Dr. ÖMER LÜTFİ TAŞCIOĞLU, GKRY’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Ait Deniz Yetki Alanlarındaki Petrol ve Doğal Gaz Arama Çalışmaları ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmaları Hakkında Konuştu.

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

Oğuz Çetinoğlu: Stratejik müttefikimiz (?!) ABD burada da Türkiye’nin aleyhinde bir tutum içerisinde… 

Dr. Ömer L. Taşcıoğlu: Yunan asıllı uzman George Tzogopoulos, Türk Akımına karşı çıkan ABD’nin yanı sıra Yunanistan, GKRY ve İsrail’in de Türkiye’ye karşı birlikte hareket ettiklerini açıklamıştır. “Bağımsız Kürdistan” çıkışıyla gündeme gelen İsrail merkezli Begin-Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayımlanan Tzogopoulos’un makalesinde Yunanistan, GKRY ve İsrail arasındaki üçlü ittifakın hedefinde Türkiye’nin olduğu açıkça ifade edilmiş ve ABD’deki Yunan ve Yahudi lobilerinin bu çerçevede bir kampanya yürüttüğü belirtilmiştir.

İsrail’in ikinci büyük üniversitesi olan Bar-Ilan Üniversitesi’ne bağlı Araştırma Merkezi’nin internet sitesinde yer alan bir makalede ise üçlü ittifakın askerî planda ve enerji alanında işbirliğinin geliştiği hatırlatılarak “yeni tehditlere karşı” tarafların ortak eyleme hazır olduğu ve Türkiye’nin her üç ülke için de askerî anlamda ve enerji güvenliğinde bir numaralı tehdit olduğu belirtilmiştir. 

Makalede ayrıca “Demokratik blok” olarak adlandırılan üçlü ittifakın ABD’den destek aradığı ve ittifakın yapı ve amaçlarını buna göre şekillendirdiği belirtilmekte, bu bağlamda, geçtiğimiz dönemde Amerika’daki Ermeni lobisiyle işbirliğiyle tanınan Helen Amerikan Liderlik Konseyi’nin (HALC) yöneticisi Endy Zemenides’in, üçlü ittifaka ABD desteğini sağlamak üzere Amerikan Yahudi Komitesi’yle birlikte Washington’da çalışmalar yürüttüğü bildirilmektedir.

 ABD Dışişleri bakanlığı yetkililerinin Türk Akımı projesinden rahatsızlık duyulduğuna ilişkin açıklamaları HALC’ın çalışmalarının başarıya ulaştığını göstermektedir. Diğer yandan ABD Deniz Kuvvetleri tarafından yayımlanan Naval Operations and Fleet Tactics (Deniz Harekatı ve Donanma Taktikleri)’’ isimli referans kitabının Temmuz 2018’de tamamlanan üçüncü baskısının “Ege Muharebesi (The Battle of Aegean)” adıyla yayınlanan 15. Bölümünde ABD Donanmasının  Türk Donanması ile savaşmasının  senaryo olarak ele alınması, önsözü bizzat ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı tarafından kaleme alınan kitapta Türkiye için “dost görünümlü düşman” ifadesinin kullanılması ABD’nin müstakbel bir Türk-Yunan savaşında Yunanistan’ı destekleyeceğini ve bu kapsamda  Türkiye’ye abanın altından sopa gösterdiğini ortaya koymaktadır. 

GKRY ve Yunanistan’ın ABD, İsrail, MAC ve İtalya ile Türkiye’ye karşı işbirliği yapmalarının yanı sıra Türkiye’yi bekleyen bir diğer tehdit de GKRY’nin AB üyeliğinden yararlanarak Kıbrıs’ın tamamını temsilen Kıbrıs’ın etrafındaki deniz alanları ve MEB ile hava sahasının tamamının kontrolünü ele alması sonucu Türkiye’nin Anadolu kara sahasına hapsedilmesi riskidir.

Kendi yıktığı Kıbrıs devletinin temsil hakkını elinde bulundurmasına AB tarafından göz yumulan GKRY; MAC, Lübnan ve İsrail ile Kıbrıs’ın etrafındaki MEB alanlarını belirlemiş ve söz konusu alanları tek başına kullanmaya başlamıştır. Doğu Akdeniz’deki MEB sınırlarını henüz belirlememiş olan Türkiye’nin GKRY’nin MEB alanı olarak belirlediği bölge içindeki hukuksuz uygulamalarına ve petrol ve doğal gaz çıkartma çalışmalarına gereken tepkiyi göstermemesi halinde Doğu Akdeniz’de GKRY tarafından belirlenen MEB alanı işlerlik kazanacak ve hem Türkiye hem de KKTC Doğu Akdeniz’deki MEB alanlarından GKRY lehine feragatte bulunmuş ve ilan edilen MEB sınırlarına rıza göstermiş duruma düşecektir. Yunanistan’ın benzer uygulamaya Ege denizinde de işlerlik kazandırmaya çalıştığı ve karasularını 12 mile çıkarma hazırlığında olduğu dikkate alındığında GKRY ile Yunanistan’ın MEB sınırlarını birleştirmesi durumunda Türkiye’nin hem Ege denizinde hem de Doğu Akdeniz’deki MEB sahalarının büyük oranda GKRY ve Yunanistan’a devredilme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı gerçeği daha iyi anlaşılacaktır.

Şekil-7 GKRY ve Yunanistan'ın MEB Planları

Bu kapsamda Yunanistan’ın Ege’de işgal ettiği 18 ada ve bir kayalık ile Doğu Akdeniz’deki Meis adası için de karasuları, bitişik bölge ve MEB ilan etmesi durumunda Türkiye Ege’deki ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının büyük bölümünü Yunanistan ve GKRY’ye devretmiş olacak ve Anadolu topraklarına hapsolacaktır.

Söz konusu deniz yetki alanlarının üzerinde yer alan hava sahalarının kontrolünün de GKRY ve Yunanistan’a geçmesi ve Atina FIR ile Lefkoşa FIR’ının birleştirilmesi durumunda Türk gemilerinin yanı sıra Türk uçakları da Ege ve Akdeniz’e çıkamayacak hale gelecektir.

Şekil-8 GKRY’nin ve Yunanistan’ın FIR Hatlarını Birleştirme Planı

Bu sebeple Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’deki yetki alanları meselesini birlikte ele alarak değerlendirmesi ve GKRY ve Yunanistan’ın oldubittilerine seyirci kalmayacağını Rum/Yunan İkilisine ve AB’ye açık bir şekilde bildirmesi gerekmektedir.

Çetinoğlu: Röportajımızı, teklifleriniz hakkındaki cümlelerle bitirebilir miyiz?

Dr. Taşcıoğlu: Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ın etrafında 2008 yılında keşfedilen petrol ve doğal gaz kaynakları bölgedeki devletlerin kıyı şeritlerini son derece değerli binlerce mil karelik deniz alanlarına dönüştürmüştür. Söz konusu alanlardan çıkartılacak olan petrol ve doğal gaz üzerinde bölge ülkeleri olan Türkiye, KKTC, GKRY, Lübnan, Mısır, Suriye, İsrail ve Filistin hak sahibidir.

Ancak GKRY komşularıyla yaptığı MEB anlaşmaları ve Kıbrıs etrafındaki alanlar için açtığı tek taraflı ihalelerle bir bölümü Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıta Sahanlığı içinde bulunan, kalanları üzerinde ise KKTC halkının da hakkı bulunan hidrokarbon kaynaklarının tamamına sahip çıkarak söz konusu kaynakları tek başına işletmeye yeltenmiştir.

GKRY’nin Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak MEB anlaşmaları imzalaması ve Türkiye ve KKTC’nin deniz yetki alanları içinde arama ruhsatları vermesi 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin MEB sınırlarının belirlenmesine yönelik 74. Maddesi’ne, kıta sahanlığı sınırlarını belirleyen 83. Maddesi’ne, “Yarı Kapalı Denizlere” ilişkin 122. ve 123. maddelerine, sözleşmenin uygulanmasında hakkın kötüye kullanılmamasını düzenleyen 300. ve 311. maddelerine aykırıdır.

GKRY söz konusu hukuksuz uygulamalarını devam ettirebilmek için bölge ülkeleriyle MEB anlaşmaları imzalamasının yanı sıra siyasî ve askerî ittifaklar da kurarak söz konusu ülkelerin gücünden Türkiye’ye karşı yararlanmaya ve bu ülkelerin de desteği ile Türkiye’yi ve KKTC’yi millî ve milletlerarası hak ve menfaatlerinden mahrum bırakmaya çalışmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti ise GKRY’ni ikaz ederek ihtilaflı alanlarda petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine izin vermeyeceğini duyurmuş, bu amaçla faaliyet gösteren ülke firmalarını hukuka aykırı eylemlerden uzak durmaları konusunda uyarmış ve KKTC tarafından ruhsat verilen alanlarda TPAO vasıtasıyla petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine başlamıştır. Ancak KKTC tarafından arama ruhsatı verilen TPAO’nun BOTAŞ’tan ayrılması ve halen özelleştirme sürecinde olması faaliyetlerin eşgüdümünü zorlaştırmaktadır. Türkiye’nin enerji alanında diğer ülkelerle rekabet edebilmesi ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarından yararlanabilmesi için TPAO ve BOT AŞ yeniden birleştirilmeli ve her iki kurumun önceki petrol yasasında sahip olduğu hak ve yetkilere tekrar kavuşturulması için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

İsrail’in kuzeyindeki sahada faaliyette bulunan Noble-Betek adlı ABD-İsrail ortaklığının aynı zamanda GKRY tarafından açılan bir ihaleyi kazanarak Kıbrıs’ın güneyindeki rezervlerde de sondaj ve üretim faaliyetlerinde bulunması Zohr bölgesinde zengin doğal gaz yatakları bulan MAC’ni ABD’ye ve İsrail’e yaklaştırmıştır. Bir diğer çok uluslu şirket olan ExonMobile ise GKRY’nin ihale açtığı 10 numaralı parselde sondaj faaliyetlerine başlamıştır. Söz konusu faaliyetlerin arkasındaki güç olan Yunanistan ve GKRY bölgedeki hukuk dışı uygulamalarına karşı çıkan Türkiye’yi baskı altına alabilmek için Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ABD, İsrail, İtalya, İngiltere, Fransa ve MAC ile ortak askerî tatbikatlar yapmaya başlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti kendisine yönelik düşmanca tavır ve uygulamalara karşı başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK’yı muhtemel bir harpte millî ve milletlerarası çıkarlarını koruyacak seviyede geliştirmek ve bu kapsamda kendi savunma sanayii ürünlerini tek başına üretecek teknolojik seviyeye ulaşmak zorundadır.

Ayrıca Türkiye’nin MAC ile bozulan ilişkilerini düzelterek bu ülkeyi ABD-İsrail-Yunanistan-GKRY ekseninden kopartması ve GKRY’nin 2001’den beri MEB sınırlama amacıyla görüşmeler yaptığı Suriye ile de ilişkilerini düzelterek İsrail-Yunanistan-GKRY ekseninden uzak tutması önem taşımaktadır.

Türkiye’nin ve KKTC’nin müstakbel bir harpte Doğu Akdeniz’de çıkarı olan birden fazla ülke ile karşı karşıya kalabilecekleri dikkate alınarak söz konusu tehditlere karşı gereken müdahalenin daha kısa sürede ve daha etkin olarak yapılabilmesine imkân sağlamak üzere adadaki TSK varlığını muhafaza ederken bir an önce KKTC’de deniz ve hava üsleri de ihdas etmesi ve bu üslere deniz ve hava unsurları konuşlandırması gerekmektedir. Bu konuda TSK KKTC yetkilileri ile işbirliği içinde gerekli adımları atmaya başlamıştır. Ancak söz konusu üslerin kurulmasının yanı sıra bu üslerde yeterli deniz ve hava unsurlarının konuşlandırılması da önem taşımaktadır. Adadaki Türk Kara Kuvvetleri unsurları ise yeterli seviyededir.

Bu kapsamda garanti anlaşmasından doğan yasal hakka dayanarak 1974 Rum/Yunan darbesinde adaya müdahale eden ve Rum/Yunan İkilisinin 1963-1974 arasındaki saldırılarının benzerlerine karşı KKTC halkının yegâne koruyucusu olan Türk askeri varlığının adadan ayrılmasına neden olacak hiçbir anlaşma metninin Türkiye tarafından kabul edilmeyeceği Yunanistan’a, GKRY’ye, AB’ye, BM’ye ve görüşmeleri yürüten KKTC yetkililerine bildirilmelidir.

Yunanistan ve GKRY’nin Kıbrıs’ın etrafındaki Deniz alanları ve MEB ile hava sahasının tamamının kontrolünü ele alarak Türkiye’yi Anadolu kara sahasına hapsetmesini önlemek üzere GKRY ve Yunanistan MEB’lerinin ve Lefkoşa FIR hattı ile Atina FIR hattın birleştirilmesini Türkiye’nin hiçbir surette kabul etmeyeceği ve bu konudaki uygulamaları savaş sebebi sayacağı, ayrıca TBMM’nin Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının Türkiye tarafından savaş sebebi sayılacağına ilişkin 8 Haziran 1995 tarihli bildirisinin halen geçerliliğini koruduğu GKRY’ye, Yunanistan’a, AB’ye ve BM’ye bildirilmelidir.

Diğer yandan GKRY ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de MEB tespiti ve Kıbrıs etrafındaki alanlardan petrol ve doğal gaz çıkartma amacıyla çalışmaları devam ettirdiği dikkate alınarak bir emrivaki ile karşı karşıya kalmamak için Türkiye Cumhuriyetinin Akdeniz’deki MEB belirlemesi KKTC ile birlikte en kısa sürede yapılmalı ve BM ve ilgili ülkeler nezdinde deklare edilmelidir.

Her geçen gün daha fazla önem kazanan Doğu Akdeniz’deki MEB ve enerji problemlerini Kıbrıs meselesiyle birlikte ele almak üzere Türkiye ve KKTC tarafından ortak bir “Stratejik Araştırma Merkezi” teşkil edilmeli ve her iki ülkenin bu alandaki faaliyetlerinin Ege sorunu ile birlikte eşgüdüm içinde yürütülmesine imkân sağlamak üzere söz konusu Merkezin görevlerinin arasına Ege problemi de dâhil edilmelidir.

Türkiye’nin 27 Kasım 2018 tarihi MGK bildirisinde açıkladığı Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerine aykırı hiçbir gelişmeye müsaade edilmeyeceği” ifadesinin gereği olarak halen Alanya bölgesinde sondaj çalışmaları yapan Fatih gemisinin öncelikle GKRY tarafından hukuka aykırı şekilde ruhsat verilen 13 sahadan Türk Kıta Sahanlığı ve KKTC’nin deniz yetki alanları ile çakışan alanlarda da petrol ve doğal gaz aramalarına başlaması sağlanmalıdır.

Yukarıda belirtilen tedbirler alınmadığı takdirde Girit örneğindeki uygulamaya benzer bir şekilde Kıbrıs’ın tamamen kaybedilmesinin yanı sıra Türkiye Doğu Akdeniz ve Ege’deki deniz ve hava yetki alanlarının ve su üstü ve su altı kaynaklarının önemli bir bölümünü kaybederek Anadolu kara sahasına hapsolacak ve bir sonraki aşamada sıra Anadolu’ya gelecektir.

Dr. ÖMER LÜTFİ TAŞCIOĞLU

13 Nisan 1951’de İstanbul’da dünyaya geldi. 1970 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1983 yılında Harp Akademileri’nden mezun olmuş ve 1974 yılında Birinci ve İkinci Kıbrıs Barış harekâtlarına katılmıştır.

Kara Kuvvetlerine bağlı çeşitli birliklerde ve Genelkurmay Plan Prensipler Başkanlığında vazife gören Ömer Lütfi Taşcıoğlu Birinci Körfez Savaşı döneminde Amman Askeri Ataşeliği vazifesini icra etmiştir.

1991-1995 yılları arasında terörle mücadelede vazifelendirilen Taşcıoğlu 31 yıl hizmet yaptığı Türk Silahlı Kuvvetlerinden 30 Ağustos 2001’de kadrosuzluk sebebiyle emekliye ayrılmıştır.

Emekli olduktan sonra Genelkurmay Stratejik Araştırma Merkezi (SAREM)’de de vazife üstlenen yazarın; ‘Ermeni Meselesi ve Çözümü İçin Alınacak Tedbirler’, ‘İngilizce Askerî Terimlerde Anlam Başkalaşması’, ‘ABD’nin Küreselleştirme Politikaları - Ortadoğu’da Türkiye’ye Biçilen Rol’, ‘Türk-Ermeni İlişkilerinde Târihî, Siyâsî ve Hukukî Gerçekler’, ‘Yabancı Devletlerin Türkiye’yi Parçalama Planları’ mevzularını incelediği eserleri vardır.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan Yazar ‘Belgelere Göre Türk Ermeni İlişkilerinde Katliam ve Soykırım İddiaları’ mevzuunda Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Milletlerarası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı doktora tezini, 2014 yılında tamamlamıştır. Halen Ufuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

(BİTTİ)