Emek veremem, işim çok…
Şöyle bir ilişkilerinize bakın. Bir süre sonra robot gibi herkes birbirinden bir şeyler beklemeye başlıyor. İş ve sorumluluklar araya girince ‘istek makinasına’ bağlanıp karşı taraftan sürekli bir şeyler bekliyoruz. Evladımızı sabahtan akşama kadar göremiyoruz. Eve geldiğimizde/geldiğinizde bir bakın bakalım. Ne yapıyoruz. Onunla kaliteli, doyumlu bir zaman geçiriyor muyuz? Derslerin nasıldı? Günün nasıl geçti? Daha çocuğun lafı ağzındayken, ödevlerini yaptın mı? Bu nasıl bir diyalog? Yorumsuz.
Eşler de bu yaşanılan durumdan pek farksız değil. Yatırılması gereken faturalar, ailevi sorunlar, çocuklarla ilgili yapılması gerekenler, yemek, bulaşık, v.s. derken yaşantımız sevgiden, paylaşımdan nasibini almadan eriyip gidiyor.
Gönüllü, olarak yaptığınız işler neticesinde ne beklersiniz? Sorunun cevabı bu işi neden yaptığınıza bağlıdır. Bir dostunuza yardım amacıyla yapıyor olabilirsiniz. Bu tarz etkinliklerde bulunmayı sevebilirsiniz. Herhangi bir konuya gönül vermiş olabilirsiniz. İşte karşıdaki kişi/kişiler bu ayırımı bilirlerse sorun çıkmaz. Makine gibi görülüp çalıştırıldığınızda bir süre sonra arıza veriyor ilişkiler.
Bir şeyleri kazanmak kolay değil. Aslında aynı zamanda da kolay… İşin sırrı özveri, emek, sevgi ve fedakârlıktır. Hiç kimse aptal değildir. Bir süre döngünün çarkları döner, kişi kullanıldığını hissederse her şey biter bir anda. Bu bitiş birkaç hareketin değil daha önceden yaşanan ve biriktirilen olayların/davranışların/sözlerin toplamıdır.
Önemli olan bu ayırımın farkına varıp kendinizi değiştirip geliştirmeniz. Hiçbir art niyet olmadan yaptığınız yanlışların farkına varıp sevdiklerinizi yeniden kazanabilirsiniz. Bunun için emek harcamanız, içinizde sevgi denen o büyülü tılsımın olması gerekir. Tabi kaybetmek istemiyorsak böyle bir özveride bulunmak istersiniz/isteriz.
Bir yemeği ortaya çıkarmak için birçok işlemi uygulayıp sonuca öyle varılır. Yemek çok güzel olmuşsa damaktaki eşsiz tat, kişinin yüzünde memnun bir bakışa dönüşür. Teşekkür edersin tüm içtenliğinle.
Bir tablonun değerini veren; kişinin yeteneği ve verdiği emeğin renkler dünyasında coşması, taşması değil midir?
Bir yazı yazmak kolay gibi görünebilir. Bunun için o ana kadar biriktirdiğin deneyimlerin, okuman-araştırman, kendini geliştirme sürecin ve bir çok konudaki bilgilerin bir orkestra şefi gibi tuşlarda dolaşır. Yazının da bir kurgusu ve sonucu vardır. Çıkarılması gereken dersler vardır. Yahut sadece zevk-haz, acı, haber, bilgi akışı niteliğindedir. Sonuçta şimdiye kadar verdiğin emeklerin karşılığıdır. Bu bedel için kendinden bir şeyler vermişsindir. Herkes sıcacık yatağında uyurken sen ya bir kitabı bitirmeye çalışıyorsundur ya da bilgisayarın başında harflerle dans ediyorsundur.
***
Evliliği yolunda gitmeyen ve sarsıntıda olan bir çift varmış. Ayrılmak üzerelermiş ve ayrılık öncesi kendilerine son bir şans olarak bir fikir gelmiş birinin aklına. Bahçeye bir fidan dikelim bu fidan bizim evliliğimizin simgesi olsun. Eğer solarsa ayrılalım, solmazsa ölene kadar bizimle beraber büyüsün bu fide demişler. Her ikisi de bunu kabul etmiş ve bahçeye fidanı dikmişler. Günler geçmiş haftalar geçmiş... Fidan hala çok canlı ve çok güzelmiş, bir gece her iki eş birbirinden habersiz olarak bahçeye inmişler ve ellerinde su dolu kovalarla fidanın başında karşılaşmışlar…
Gönül meselelerinde çaba iki taraftan da gelmelidir. Her iki tarafa işlerini ön plana çıkarıp güzel paylaşımları, zaman ayırmayı, küçük sürprizler yapmayı bir külfet olarak görürlerse zaten o ilişki, ilişki olmaktan çıkar. Sadece çıkar ilişkilerine dönüşür. Sahip olduğumuz işi kaybetmemek için elimizden gelen her türlü cambazlığı gösterirken bizim için fedakârlıkta bulunan kişileri önemsemezsek bir gün onlar bu durumdan yorulup pes edebilirler.
Arkadaşlıkta Montaigne 'nin dediği gibi iki yürek bir beden gibi görünmezse yolunda gitmez ve en ufak bir rüzgârda alabora olur.
Karşınızdakini kaybetmemek için çabalamak, emek harcamak güçsüzlük değil aksine bu güçlü, yürekli ve kendine saygısı olan insanların işidir.
Sizde elinizde su kabıyla kaybedilmeye yüz tutmuş bir sevginin başında buluşmaya kalmadan en güzel sevgilerde en güzel fidanlarla ve henüz geç kalınmamış sevginizle en güzel sevgilerin başında en güzel günlere dolu yol alın sevgili okuyucularım.