Yine bir bayram arifesi çekmecelerimi karıştırıyorum, elime geçen eski mektuplardı. Bazılarını hızla okuyorum; 35 Yıl sonrada olsa yazdığım anın duygularını tekrar yaşıyorum.
Git, Gel 6 Saat
Üniversite hayatımın geçtiği yıllar 1980ler, okulum Ankara’da ve ailem Konya’da oturuyor. Git-gel altı saat deyimi, o günlerde Ankara-Konya arası karayolu seyahati için ifade edilen ortalama bir süre.
Konya ile iletişimim çoğunlukla mektupla sağlanıyordu. Telefon yazdırmak ve ulaşmak çok acil durumlar için kullanılırdı. Yazdığım, bana yazılan mektupların adrese ulaşma süreleri ortalama 3-4 gün sürerdi. O günlerde tarafıma yazılan ve benim yazdığım mektupların çoğunluğunu birer nostalji belgesi olarak özenle saklıyorum. Neşeli miyim? Sıkıntılı mıyım? Tüm ruh halimi harflerin standart olmayan karakterinden anlıyorum. O anı tekrar yaşıyorum. Bu benim için büyük bir nimet. Geçmişin anılarını canlı tutan fotoğraflarımdan daha kıymetli geliyor bana. Fotoğraf çekmek fazla bir emek, duygusal yoğunluk gerektirmiyor.
İnternet yakınımızdakilerden uzaklaştırır, uzağı yakın eder.
İyi ki diyorum, o günlerde internet, bilgisayar ve cep telefonu gibi bugün onlarsız hiç yapamadığımız ve esiri olduğumuz teknolojik aletler yokmuş. Bu aletlerin bana göre çelişkili görünen yanı; en uzaklarımızdakilerle geçmişte hayal bile edemeyeceğimiz ölçüde iletişim kurabilirken, yanı başında ki kişilerle, özlenen, sıcak ve candan iletişimi sekteye uğratması diye düşünürüm. Bizim evde dört kişi yılın belli günlerinde bir araya gelsek bile ancak akşam yemeklerinde görüşebiliyoruz. Ben dahil üç kişi kendi odalarına çekilip saatlerce sürecek internet serüvenimizde dalıyoruz. Aile içi iletişim, yaşadıklarımızın paylaşımı ve terapi niteliğindeki iç dünyalarımızın ortaya konulduğu sıcak sohbetlere zaman hiç kalmıyor.
Bir mektubun yazılması, katlanıp zarfa konması ve postalanması birkaç on dakikamızı alır, ama etkisinin, e- maillerden oldukça fazla olduğunu biliriz.
Empatik düşünecek olursak, doğru zamanda elle yazdığımız etkili bir not, okuyan kişi için "unutulmaz" olacaktır ve bizim eserimiz özenle ve yıllarca korunacaktır
Teşekkür notları, taziye ifadeleri, tebrikler, özür mektubu, iş yerinde yazılan notlar, birine iyi dileklerde bulunmak, uyuşmazlıkların çözümü, zor günlerde anma, sevgi ve dostluğu hatırlatan yazılar el ile yazılabilecek notlardır.
Bu notlar; içten, kısa, özel ve doğal olmalıdır. “Bana özel yazmış, beni önemsemiş…” düşünceleri, okuyan insanın onurlanması, kendini iyi hissetmesi ve yazana karşı olumlu düşüncelerinin pekişmesini sağlayacaktır.
Bir önerim var;
Bir sürpriz yapın sevdiğinize ve ona bir mektup yazın. Eğer o 40 yaşın altındaysa bunu hiç unutamayacaktır. Çünkü o belki ilk defa mektup almış olacaktır.
Ve el yazısı konusunda ne söylediler…
Çoğu zaman soğuk ve tepkisiz olan bir dünyada yazdığımız moral verici notlar insanlar için sıcaklık ve teselli kaynağı olurlar. Hepimiz zaman zaman moralimizi düzeltecek şeylere ihtiyaç duyarız; birkaç satır övgünün bütün bir günü, hatta bir yaşamı değiştirecek güce sahip olduğu bilinen bir şeydir.” 
Fred Bauer
“Elle yazılmış bir not, ışığı açmak yerine mum ışığında yemek yemek, bir ürün sipariş vermek yerine sunacağımız hediyeyi kendi elimizle imal etmek, araba sürmek yerine yürüyüş yapmak gibidir. El yazısı notlar hayatımıza çok şey katar. Günlük faaliyetler içinde insanlarla ilişkimizi devam ettirmek için telefonda kullanabilirsiniz internette, ama önemli sözleri ifade etmek söz konusu olduğunda elinize bir kalem almanız ince, şık, duyarlı ve uygar bir davranış olacaktır.” 
Margaret Shepherd
El yazısı not almak, önce yazmayı gerektirir…