Bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu ekonomik sorunlar ve bunun ortaya çıkardığı sıkıntılar yaklaşık 80 yıldır izlenen politikaların sonucudur.

1945'ten sonra Marshall yardımını kabul edenleri, ABD ile ikili anlaşmalar yaparak teslimiyet bayrağını çekenleri hatırlayın.

NATO'ya gireceğiz diyerek Mehmetçik'in saf ve temiz kanını Kore'de dökerek ABD'ye yılışanları ve para istemek için gittikleri Beyaz Saray'da azarlananları bir göz önüne getirin!

AB (AET) kapısında bizi onlarca yıldır onca tavize rağmen bekletenlere karşı neleri yapmadığımızı bir düşünelim isterseniz...

24 Ocak 1980 kararlarını kimin aldığını hepimiz biliriz de lafını etmeyiz... Bu kararları IMF ve Dünya Bankasının adamı olan Turgut Özal onlar adına almadı mı? Süleyman Demirel bu kararlara razı olmadı mı? 12 Eylül'de ABD'nin planları çerçevesinde Türkiye'de ihtilal yapan "Amerikan'ın Çocukları" gelir gelmez bu kararları uygulamaya devam edeceklerini dünyaya duyurmadı mı?

Turgut Özal gelişme adı altında Türkiye'yi yabancılara açmadı mı?

ABD vatandaşlığı olduğu konuşulan Tansu Çiller 5 Nisan kararları ile fakir fukarayı daha da yere yapıştırmadı mı? AB ile Gümrük Birliğini tek taraflı kabul ederek Türkiye'yi ezdirmedi mi?

2001 krizinde bir çok ülke vatandaşı (!) olduğu konuşulan Atatürkçü ve aslan sosyal demokrat aynı zamanda IMF ve Dünya Bankasının adamı olan ve de CHP milletvekilliği ile ödülllendirilen Kemal Derviş, bu ülkeye Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz tarafından çağrılmadı mı? Türk Milleti 2001'de bir anda daha da fakirleşmedi mi?

Akp iktidarı Kemal Derviş'in politikalarını uygulayacağını söylerken sahi biz neredeydik?

Bu ülkenin maliyesi ve hazinesi İngiliz vatandaşı Mehmet Şimşek'e teslim edilirken bunu duymadık mı? Ya İngilizlerin has adamı olduğu konuşulan Abdullah Gül'ün siyasi partneri günümüzün muhalifi Ali Babacan ekonomiyi yönetirken bizler uzayda mı, yaşıyorduk?

Damat olmaktan başka bir özelliğini görmediğimiz Berat Albayrak'ın Merkez Bankası döviz rezervlerini eritirken aklımız neredeydi?

Kusura bakmayın ama ben bunların hiç birini desteklemedim, milli olarak görmedim ve alınan kararlara muhalefet ettim. Evet memleketimin içine düştüğü sıkıntılardan, ekonomimizin işgalinden, halkımızın bulunduğu durumdan fevkalâde üzgünüm ama vicdanım çok rahat!

İşbirlikçi ve gayrı milli politikaların bizi duvara toslatacağı çok belliydi! Her zaman söyledim, yazdım ve uyardım... Vatandaş ve siyasetçi olarak görevimi yerine getirdim 

Mesele o parti bu parti meselesi değildir... Kısaca özetlediğim 80 yıllık geçmişte sağdan sola her parti Türkiye'yi adeta teslim edici politikalar uygulamış, askerler ve bürokratlarda buna uymuştur.

İçine düştüğümüz bu durumdan, ufak veya büyük şahsi menfaatleri için toplumsal menfaatleri elinin tersi ile bir kenara iten halkın birinci derecede hiç suçu yok mudur?

Biraz samimi olalım!

Dara düşünce kurtarıcı aramaktan vaz geçelim! Denize düşünce yılana sarılmanın bizi kurtarmayacağını onca tecrübeden sonra artık görelim...

Bugünlerin netice olduğunu bilelim. Günü değil yarınları kurtarmak adına gerçekçi ve millî tedbirler alalım. Dün yaptıklarınızı yapar, yanlışları alkışlamaya devam edersek değil ekonomik sıkıntı elimizde vatan diyebileceğimiz toprakların bile kalmayacağını artık anlayalım...

Sorun Akp, RTE veya o gitsin bu gelsin meselesi değil... Onlar gitse bile gelen bu politikaları değiştir(e)meyecekse ki, öyle gözüküyor, o zaman bu oyunu Türklerin lehine bozma zamanı!