Olayların hızına bile yetişmek artık güçleşiyor. Daha birini yorumlarken peşpeşe gelen yeni gelişmelerle beyinsel travma geçirecek gibi oluyorsunuz.
Konuya odaklanmakta zorlanıyorsunuz.
 Tıpkı ekonomik ve siyasi gelişmelerde olduğu gibi.
Soruyoruz: Son yıllarda neden sigara kaçakcılığı yüzde sekiz yüz oranında arttı?
 Araştırınca yanıtı buluyoruz.
Bizde 4.2 Dolara satılmakta olan bir paket sigara komşu ülkelerde örneğin Gürcistan, Suriye, Rusya da 1.3 Dolara satılıyor.
Türkiye’de paketi 8 TL’ye satılan bir paket sigaranın maliyetinde %82 oranında vergi varsa tabiki fiyat böylesine şişer.
Bu kaçakcılık yıllardır sürer, devlet her yıl yaklaşık 4 Milyar TL zarar eder de buna çare bulunmaz mı?
Türkiye de nedense bulunmaz. 
Merkez Bankası resmi verilerine göre Türkiye’nin sadece kısa vadeli yani bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç tutarı 151 milyar dolar. Buna cari açıktan dolayı üstüne gelecek ek yük olan yaklaşık 65 milyar dolar eklenince toplam finansman ihtiyacı 216 milyar dolar civarı.
Hem de en geç bir yıl içinde!
Peki Merkez Bankası döviz rezervleri ne kadar?
 Toplam 127 Milyar dolar!
 Aradaki fark çok büyük ve mutlaka temin edilmesi gerek...
Üstelik özelleştirme adı altında gelmiş geçmiş tüm Cumhuriyet hükümetlerince büyük zorluklarla yapılmış onlarca fabrika tesis satılarak ek kaynak sağlandı.
Sonuçta bu özelleştirmelerden 60 milyar dolara yakın gelir elde edildi.
Bu paranın 23 milyar dolarlık bölümüyle de IMF borcu ödendi..
İşin biraz da mizah tarafı şu: Geçen hafta Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek açıkladı: ‘’Elimizde mal kalmadı. Kalan Milli Piyango ve bir kaç liman. Onları da sattık mı özelleştirme bitmiş olacak’’
Geçen hafta 426  milyon dolarlık son IMF borç taksidi ödenirken adeta şova dönüşen tören doğrusu çok ilginçti.
Sayın Bakan “Artık IMF’ye borç verebilir hale geldik” dedi.
Ama sadece dış borçlarımız toplamı olan 337 Milyar dolar ve bir yıl içinde ödenmesi gereken 151 milyar rakamından hiç söz etmedi.
Mizah konusu gibi!
Yılın ilk çeyreğinde Devlet %3 büyümüş ama aynı dönemde Özel sektör %9 oranında küçülmüş.
Yani devlet harcamaları büyüdükçe büyüyor ama aynı süreçte özel sektör küçülmeye devam ediyor.
Burada sıkıntı açık ve net!
 Dış Ticaret ne durumda?
 2012 ihracatımız toplam 152 Milyar dolar. Güzel!
Aynı yıldaki ithalatımız ise 238 milyar dolar ki tüm zamanların rekoru..
Dış tıcaret açığı 86 milyar dolar suları.
Alarm veren bir açık ..
Yetkililer geçenlerde Türkiye’yi Dünyanın 16. büyük ekonomisi yaptık dediler. Şöyle bir baktık verilere:
Türkiye 10 yıl önce de zaten dünyanın 16. büyük ekonomisi imiş.
Gülümsemeyle yetindik sadece..
Bir de kredi kartı kullanımına baktık. 2001’de kredi kartı yıllık kullanımı tutarı saece 5 milyar TL iken 2012’de bu kullanım toplamı 276 milyar TL’ye çıkmış.
Bu ne demektir söyleyelim:
Vatandaşların büyük bölümü kredi kartı ile yiyor, içiyor, tatil yapıyor!
Yani boğazına kadar borca batmış.
 Belki de hiç kazanamayacağı parayı kullanarak, borçlanarak yaşamını sürdürmek zorunda.
 Ya kredi kartlarına bankaların uyguladığı faizler ?
Adeta soygun niteliğinde, neredeyse yıllık %30’larda.
Bankalardaki tasarruflara verilen faiz ise tam bir trajik komedi.
Sonuç: ülkede kazancı en yüksek 10 şirketin 8’i bankalar!
Olan kime?
Tabi ki dar gelirli büyük vatandaş kitlesine.
Fotoğrafa şöyle bir tepeden bakıldığında şu soruya ne dersiniz?
Acaba ekonomide “balayı” dönemi bitiyor mu?