İSTANBUL - Türkiye ekonomisine ilişkin son zamanlarda yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak değerlendirmelerde bulunan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, büyüme önemli ancak sürdürülebilirlik için kalkınmanın odağa alındığı yeni bir model inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. 29 federasyon, 235 dernek ve 40 bini aşkın üyesiyle TÜRKONFED’in yüksek teknolojili katma değeri yüksek bir üretim ile verimliliği odağa alan bir ekonomik modele acilen geçmesi gerekliliğine işaret eden Turan, bunun yolunun da ekonomiden eğitime, yargıdan toplumsal hayata kadar yapısal ve ekonomik reformların hayata geçirilmesiyle sağlanacağına işaret etti.

Darbe teşebbüsü, küresel ekonomik kriz, dünyada ve bölgede yaşanan siyasi-sosyal tehditlerin etkisiyle Türkiye’nin uzun zamandır zorlu bir dönemden geçtiğini, ana odağına ekonomiyi bir türlü alamadığını belirten TÜRKONFED Başkanı Turan, son 16 yılda halk oylamaları dahil 12 seçim döneminin geride bırakıldığını hatırlattı. 24 Haziran seçimlerinin ertesinde artık ekonomi ve siyasetin olağanlaşması gerektiği çağrısında bulunan Turan, Türkiye’nin, değişen dünya gerçeklerini doğru okuması; büyüme-kalkınma stratejisini gözden geçirmesi, makroekonomik dengelerin gözetmesi, ekonomik ve mali disiplinin korunmasına özen göstermesi, reformlar ile ekonominin belkemiğini oluşturan KOBİ odaklı politikaların dikkate alınması gerektiğini kaydetti. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in İngiltere temasları sırasında yaptığı ekonomiye ilişkin açıklamasını memnuniyet verici bulduklarını kaydeden Turan, kendilerinin de enflasyon ve cari açıkla mücadeleye öncelik verilmesi ve seçim sonrası yapısal reformlara odaklanılması beklentisinde olduklarını söyledi.

“Kısa ve orta vadede, Türkiye daha fazla sorgulanacak”

Döviz kurundaki dalgalanmanın sebeplerine değinen Turan, “Gelişmekte olan ülkelerle ilgili 2013 Mayıs’ında başlayan dalgalanmanın temel sebebi, 2008 yılı sonrası gelişmiş ülkelerde para genişlemesinin kademeli olarak geri alınacağının sinyalinin gelmesiydi. Bu sinyal, 2013’ten günümüze kadar kademeli olarak arttı ve FED faiz artışı sürecine girdi. Türk Lirasının değer kaybetmesi ve doların son dönemde değer kazanmasında, ABD ekonomisinin göreceli olarak daha güçlü seyretmesi ve ticaret savaşlarındaki agresif tutumun da etkisi olduğu yadsınamaz. FED’in faiz artırımlarını beklenenden daha hızlı artırma olasılığı, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere para akışını etkileyebileceği için, dalganın boyunu artırıyor. Bizim açımızdan en kritik nokta ekonominin yumuşak karnı dediğimiz cari işlemler açığı ve son dönemde yaşanan özel sektör dış borçluluk oranıdır. Bu durum ülkemizin uluslararası piyasalarda ‘Kırılgan Beşli’ diye tabir edilen ülkelerden birisi olarak değerlendirilmesine de yol açmaktadır. 2017-2018 döneminde büyüme yüzde 7,4 seviyesine çıkarken, cari işlemler açığının hızlı bir şekilde 55 milyar dolar seviyesine yükselmesi, özel sektör borcunun 227 milyar dolar seviyesine ulaşması, yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru seviyeleri uluslararası yatırımcıların ve finans çevrelerinin bakışını da etkilemektedir. Merkez Bankası’nın kurumsal bağımsızlığına özen gösteren, faiz-büyüme-enflasyon ilişkisini doğru kurgulayan, TL’deki değer kaybının yapısal sebeplerinin iyi analiz eden, yatırım ortamını geliştirecek adımlar atan ve reformlardan vazgeçmeyen bir Türkiye, güçlü ve lider bir ülke olarak değişmez rol model olacaktır. Güvenli limanı inşa ederken ekonomi kadar demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ifade ve basın özgürlüğü de kalkınma dinamiklerini geliştiren, tetikleyen güçlerdir.”

 “Türkiye büyüme modelini gözden geçirmeli”

Türkiye’nin “Orta Gelir” ve “Orta Demokrasi” tuzaklarına dikkat etmesi gerektiğini belirten Turan, şu ifadeleri kullandı: “Büyümeyi öncelik olarak gözeten bir modelden, kalkınma odaklı bir ekonomik modele acilen geçmeliyiz. Yüksek katma değer yaratan, yüksek teknoloji kullanan ve yüksek verimlik odaklı bir üretim, ihracat gücümüzü artıracağı gibi cari açık başta olmak üzere makroekonomik göstergelerimizin de dengeli yönde seyretmesini sağlayacaktır. İşgücü piyasasının kalitesi, kurumsal yönetişim, yargı ve kurumların bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, nitelikli eğitim, kadın ve gençler için fırsat eşitliği, girişimci bir ekosistemin inşa edilmesi ile tüm toplum kesimleri için gelir adaletinin sağlanmasına öncelik verilmelidir. Ekonomi ve uluslararası yatırım ortamı belirsizlikleri sevmediği gibi kurumların bağımsız karar alma iradelerinin teminat altına alındığı ülkelere güven de artmaktadır. Merkez Bankası’nın kanunlarda belirlenen çerçevede bağımsızlığı ve kurumsal yapısının korunması önemlidir. Kimi ekonomi çevrelerine göre gecikmeli de olsa MB’nin geçtiğimiz haftalarda dolardaki ateşi düşürmek için kullandığı faiz kartı ve bu hafta kararı alınan faiz koridorunun sadeleştirilmesi yerinde atılmış ve pek çok endişeyi de gidermesi açısından önemli olmuştur. Bu aşamada önemli olanın 24 Haziran’dan sonra da MB’nin bağımsızlığı ve kurumsal yapısının korunmasına yönelik güven telkin eden açıklamaların, gerekli adımların atılmasıdır.”

Parasal sıkılaştırma dahil, her türlü kemer sıkma politikasının en fazla ve en hızlı olarak KOBİ’lere zarar vereceğini belirten Turan, daha fazla sıkılaştırmaya ihtiyaç bırakmayacak ve makroekonomik dengeleri koruyacak öngörülebilir, şeffaf, kural bazlı ve zamanlı politikaların ekonomide gerekli güveni sağlayacağını vurguladı. Turan, sadece büyüme göstergeleri odaklı değil kalkınma odaklı bir ekonomik model içinde reformların zaman geçirilmeden uygulanması kadar hayatın normal akışına dönmesinin de önemli bir moral ve motivasyon yaratacağını hatırlattı.