İSTANBUL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünyadaki İtalyan Girişimciler Derneği (CIIM EurAsiaMed) tarafından düzenlenen "Diyalog" toplantısında iş dünyası temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Büyüme rakamlarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, büyüme rakamlarında bir revizyonun önümüzdeki aylarda gündeme gelebileceğini belirtti.

Gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki 5 ve 10 yılın büyüme rakamlarının önceki 5-10 yıla oranla daha düşük olacağını söyleyen Babacan, böyle olmasına rağmen gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranlarının gelişmiş ülke büyüme oranlarının çok üzerinde gerçekleşeceğini anlattı.

Önümüzdeki yıllarda yatırımlar için yine gelişmekte olan piyasaların tercih edileceğini dile getiren Babacan, Türkiye ekonomisinin büyümesinde ihracat odaklı stratejinin süreceğine dikkati çekti. Babacan, şunları kaydetti:

"Eğer büyüme istiyorsak, dinamizm istiyorsak, yeni ve gelişen pazar istiyorsak yine yatırımlar için adres gelişmekte olan ülkeler olmaya devam edecek.  Bu dünya genelinde bir tespit. Türkiye'ye dönecek olursak, Türkiye'nin, özellikle 110 dolara varmış bir petrol fiyatıyla ve doğalgaz, petrol ithalatına aşırı bağımlı bir ekonomik yapısıyla karşımıza dış ticaret açığı ve cari açık gibi bir sorun ortaya çıkıyor. Ve bu soruna yapısal olarak çözüm bulmadan yüksek büyüme bizim cari açığımızı da beraberinde artırıyor. Hele hele iç tüketime dayanan bir büyümeyse bu, cari açığımızın çok daha sıkıntılı, riskli noktaya varmasına sebep oluyor.

O yüzden biz diyoruz ki, büyüyelim ama ağırlıklı olarak ihracatla büyüyelim. Önce üretelim, ihracat yapalım, hak edelim, ondan sonra hak ettiğimiz refah seviyesini içeride yaşayalım. Yoksa sadece bankalardan kredi çekip içeride aşırı bir tüketim ve bunun sonucunda ortaya çıkan yüksek büyüme oranı ise bu sürdürülebilir bir büyüme oranı değil. Belki kısa vadede istihdamla ilgili de olumlu sonuçlarını biliyoruz ama arkasından gelecek sıkıntılar bu kazanımların çoğunu zaten alıp götürür."

"ABD'de yüzde 20 işsizlik olur"

Hükümetin 2011 yılından bu yana 2 ayrı dalga halinde ekonomide "yeniden dengeleme" operasyonu sürdürdüğünü hatırlatan Babacan, bankacılık ve maliye konusunda atılan adımları buna örnek gösterdi.

Türkiye'nin sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme için yapısal reformlar eşliğinde ilerlediğini aktaran babacan, "Bugün yüzde 7-8-9 büyüme oranını elde etmemiz çok kolay. Biz bugün düğmeye basalım, 12 ay sonra yüzde 8-9 büyüme oranını elde ederiz ama yanında öyle riskler birikir, öyle endişeler oluşur ki, o zaman o yüzde 8-9 büyüme istihdam getirmez çünkü iş dünyasının istihdam üretmek için güvenli hissetmesi gerekiyor. İstikrar gerekiyor. Geçen yıl sadece yüzde 4 büyümeye karşın 760 bin ilave istihdam iyi bir sonuçtur. Çünkü herkes biliyor ki, uygulamalar istikrar odaklı. Riski kontrol altında tutulmuş, emin adımlarla büyüme… Birden öyle kısa vadede saman alevi gibi parlayıp sonra tekrar geriye düşme şeklinde değil" diye konuştu.

Türkiye'de özel sektör yatırımlarında bir sorun olmadığını anlatan Babacan, istihdama yönelik kaygılara da değindi. "Bu yıl belki ilk birkaç ay biraz yavaşlama oldu ama ondan sonra seçimle beraber şimdi artacaktır mutlaka" diyen babacan, yatırım olduğu sürece istihdamın da mutlaka oluşacağını vurguladı. Babacan, şu değerlendirmelerde de bulundu:

"Bir de istihdamla ilgili şunu da unutmamak lazım; bizim işsizliğimizin aşağı yukarı tam yarısı yapısal sebeplerden, yarısı konjonktürel. Yani biz iş gücü piyasasında yapısal reformları yaptığımız zaman işsizliğimizi yüzde 3-4-5 puan aşağı indirmemiz mümkün, bu büyüme oranlarıyla bile mümkün. Çünkü çok katı bir iş gücü piyasamız var. Dolayısıyla orada yapılacakları yaptığımız zaman öyle 9-10'luk işsizlik oranları Türkiye'nin kaderi değil. Bugün ABD'de eğer iş gücü piyasası Türkiye'deki kadar katı olsa, rakamlara dayanarak söylüyorum; en az yüzde 20 işsizlik vardı ABD'de. Bizimki kadar katı  bir iş gücü piyasasını alın götürün Amerika'ya, yüzde 20 işsizlik olur."

İş gücü piyasası için reform için siyasi olarak da uygun bir zaman diliminin beklenmesi gerektiğini dile getiren Babacan, bu reformların tamamlanmasıyla tablonun çok daha iyi görüneceğini anlattı.

"İlerleyen aylarda bir revizyon olabilir"

Türkiye ekonomisinin bu yıl için büyüme hedefinin yüzde 4 olduğunu anımsatan Babacan, iç tüketime dayalı bir büyüme modeline kesinlikle yönelmeyeceklerini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Bu sene yüzde 4 dedik, ama bunu da revize etmedik çünkü daha erken olduğunu düşünüyoruz, revize etmek için. Uluslararası kuruluşların değerlendirmesi biraz daha kötümser tarafta. Son aylara doğru yüzde 2'li rakamlar görüyoruz ama özellikle Avrupa piyasasına çok bağlı olacak. Biz içeride tüketimin artmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Orada kontrolü elde tutacağız. Dolayısıyla iç tüketimle büyümeyi kimse beklemeyecek bu sene ama dış talep, özellikle Avrupa'ya olan ihracatımız, beklenenden de hızlı olarak gerçekleşirse yüzde 4 hedefini hala ulaşılabilir bir hedef olarak görüyoruz bugün için ama dediğimiz gibi henüz erken. Dört ayı yeni bitirdik, ilk 3 ayla ilgili veri seti yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Belki ilerleyen aylarda bir revizyon olabilir ama henüz çok erken."

"Derecelendirme kuruluşlarının kendi itibarlarıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar oluştu"

Kredi derecelendirme kuruluşlarının son dönemde önemli bir itibar sorunu yaşadığını vurgulayan Babacan, "Son krizden sonra derecelendirme kuruluşlarının kendi itibarlarıyla ilgili zaten çok ciddi sıkıntılar oluştu. Krizden önce  AAA notu verdikleri varlıklar bir gecede değerini sıfırlayabildi. Kriz döneminde de pek çok kredi derecelendirme kuruluşu daha muhafazakar bir tutum takındı ve bir bakıma suçu üstlenmemek için günah bende kalmasın diye olabilecek en muhafazakar tarafta duruyorlar" ifadelerini kullandı.

Bu kuruluşların ülkelerle ilgili analizler yapan ekipleri bulunduğuna, bununla beraber yatırım yapan kurumların daha geniş ve daha ayrıntılı analiz yapan ekipleri olduğuna dikkati çeken Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'ye ciddi miktarda yatırım yapan pek çok kuruluşun çok daha güçlü ve geniş analiz ekipleri var. Dolayısıyla derecelendirme kuruluşlarının sayısını sayarak 3-4-5 diye bitirebilirsiniz ama öbür taraftan yüzlerce yatırım yapan büyük kuruluş, fon… Bunların hepsi Türkiye'yle ilgili analiz yapıyorlar. Ve ona göre yatırım kararlarını veriyorlar. Dolayısıyla kredi derecesi bizim için bir göstergedir ama her şey demek değildir. Bugüne kadar açıklamaları nasıl izledik, takip ettik, yorum yapmadıysak bundan sonra da çok yorum yapmayı uygun gömüyoruz. Biz yolumuza devam edeceğiz."

 "Açık toplumlar tartışa tartışa doğruyu bulurlar"

 Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri, gelecek yıl haziran ayında da genel seçimlerin yapılacağını hatırlatan Babacan, 30 Mart'ın gelecek seçimlerden daha kritik bir konumda olduğunu söyledi. Babacan, şöyle devam etti:

"Çok önemli bir sınav verdik, Türkiye için bir demokrasi sınavı oldu, hukuk sınavı oldu aynı zamanda ve bu sınavı hamdolsun geçtik. Önümüzdeki seçimler heyecanın biraz daha düşük olduğu seçimler olabilir. İş dünyası için söylüyorum ve bu seçimleri de Türkiye başarıyla atlatacaktır.

Tabi ki sorunlar olabilir. Demokrasinin olduğu, düşünce hürriyetinin olduğu ülkelerde mutlaka tartışmalar olur. Pek çok konu tartışılır ve bu tartışmalar ne kadar özgürce yapılıyorsa o kadar da faydalıdır. Çünkü açık toplumlar tartışa tartışa doğruyu bulurlar. Onun için de Türkiye'nin ilerleyen bir demokrasi olarak dönem dönem kendi iç meseleleri, farklı konuları tartışması gayet doğaldır ama bunlar hiçbir zaman bir geriye dönüşü ifade etmez. Bir kötüye gidişi ifade etmez. 2023 hedeflerine doğru giderken Türkiye bütün bu alanlarda eksiklerini tamamlayarak ve problemlerini çözerek inşallah ilerleyecektir."