Ekmek fiyatının 1 Lira 10’ya yükseltilmesini müteakiben Çumralı genç bir girişimcinin aynı gramajlı ekmeği Konya’da 75 kuruşa satmaya başlaması tüketicide memnuniyet uyandırsa da sektörde rahatsızlık oluşturmuş, şikâyetler ve davalar işadamını yılgınlığa itmişti. Kısa bir süre önce de Çumra ekmeği piyasalarda görünmez oldu.

Önceki hafta görüştüğümüz Mehmet Yetiş, “Ticaretimden yani ekmeği ucuza satmaktan zarar etmedim. Ama siyasetçilerle ve baskılarla baş edemedik” diyerek yaşadığı süreci özetledi. Ekmeğinin piyasada neden bulunmadığını sorunca da ummadığımız bir cevap verdi: “Fırıncılar Odası Başkanı benim fırınıma talip oldu. Fiyatta anlaştık, hissemi sattım. Onlar da benden aldıktan sonra fırını kapattılar.”

**

Konya Fırıncılar Odası geçen hafta ‘Ekmek israfını önlemek bahanesiyle’ gramajı 200 grama düşürme kararı alındığını duyurdu. Zam değil, israfı önlemek üzere! Ama hikmete bakın ki fiyat yine 1 Lira 10 kuruş. Ekmek küçültülüyor ama fiyatı aynı kalıyor.

Yanlış hatırlamıyorsak ekmek 1975’li yıllarda 500 gramın üzerindeydi ama zam yapılamayacak her dönemde gramaj eksiltilerek örtülü zamlarla adeta sandviç ekmeği boyutuna indirgendi. Ve Fırıncılar Odası buna zam değil, ‘israfı önlemek’ diyor! Madem öyle, eksiltilen gramaj ederince fiyatta indirime de gidilmesi gerekmez mi? İndirim yapılmamışsa bu ifadenin zamdan da öte insanları ‘aldatmaya yönelik bir söylem’ olduğunu düşünmek mümkündür.

 **

Tüm zamanların ihracat rekoru kırıldı ama piyasada kriz var!

2020 yılının ilk günlerinde açıklanan ihracat rakamları sevindiriciydi. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk 2 milyar dolar olan 2019 hedeflerinin gerçekleştiğini belirttiği mesajında “Konyalı müteşebbislerimizle gurur duyuyoruz. Türkiye'nin ihracatını yüzde 2,04 artırdığı 2019'da Konya yüzde 11,75 artırarak 2,014 milyar dolar ile tarihinin en yüksek ihracatını yaptı” dedi.

Tüm zamanların en büyük ihracat artışının yaşandığı 2019’da kriz söylemlerinin iş çevrelerinde bolca dillendirildiğini hepimiz biliyoruz. Krize rağmen tarihi rekorlar kırıldığına göre ekonomik göstergeler çok çok iyiye gidiyor olmalıdır. 

Öztürk kısa bir süre önceki sohbetimizde 2020’nin ilk çeyreğinde piyasalardan kriz etkisinin silineceği öngörüsünde bulunmuştu; durum bunu gösteriyor. 

**

İsrail mi yanılıyor yoksa bizim muhalefet mi?

Yıllardır Filistin topraklarını işgal eden İsrail’in büyük gazetelerinden The Jerusalem Post Türkiye’nin Libya hamlesi için ‘Osmanlı geri döndü’ başlığını kullanmış. Gazete elbette Türkiye’nin hamlesini övmek için değil, düştükleri korkuyu ifade etmek üzere bu ifadeyi kullanmış olmalıdır.

Türkiye-Libya anlaşmasını “1. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana görülmeyen etkiyi canlandırma girişimini temsil eden çok daha geniş bir mücadelenin bir parçası” şeklinde yorumlayan gazete sınır ötesinde atılan anlaşma ve protokollere de dikkat çekerek “Bugün Türkiye geri döndü. Gücünü Irak’ın Kuzeyine, Suriye’nin Kuzeyine, Libya ve hatta Körfez ve Somali gibi bölgelere taşıdı” tespitinde bulundu.

Libya müzakerelerinin bölgedeki dengeleri değiştirdiğine vurgu yapılan haberde “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın giderek artan küresel hedefleri var. Türkiye zaten Trablus’a insansız hava araçları ve zırhlı araçlar gönderiyordu. Ama bölgedeki dengeleri bugüne kadar sarsmamışlardı” ifadelerinin de yer alması ilginç değil mi?

Peki hükümet Libya mutabakatı çerçevesinde bu ülkeye asker göndermek üzere tezkereyi Meclis gündemine getirdiğinde ne olmuştu? CHP başta olmak üzere hem İyi Parti hem de partilerinin aksine SP’li iki vekil ‘hayır oyu’ kullanırken Meclis dışındaki bazı partiler de asker gönderme kararını doğru bulmadıklarını beyan etmişti. Peki neden?

**

ABD Süleymani’yi öldürerek neyi engelledi?

İranlı komutan Kasım Süleymani'nin Irak’ın Başkenti Bağdat'ta bulunduğu sırada  ABD saldırısı sonucu öldürülmesi sadece bölgede değil dünyada derin etkiler uyandırdı. Her şeyden önce Sunni ve Şiiler arasında ciddi bir kutuplaşma eğilimi baş gösterirken hasmane söylemler zirveye doğru tırmanmaya başladı. Bununla birlikte İran’ın ABD’ye meydan okuması, ABD’nin bu tehditler karşısında bölgeye asker gönderme hareketliliğine girmesi Ortadoğu üzerindeki büyük senaryonun ipucunu verdi.

Bu hususta Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin “Süleymani benim davetimle gelmişti. İran’ın, Suudi Arabistan’la gerilimi düşürmek adına yazdığı mektubu bu ülkeye teslim etmek üzere hazırlık yapıyordu” şeklindeki açıklaması göz ardı edilmemelidir.

Anlaşılıyor ki Süleymani’nin öldürülmesiyle hem İran-Arabistan yakınlaşması önlenmek istenmiş hem de gerek İran gerekse Irak topraklarının Amerikan askeri müdahalesi için meşru hedef halene getirilmesi planlanmış. 

Şeytan büyük olunca planı da büyük oluyor. Fakat şeytanın bütün planları Allah’ın nezdinde hükümsüzdür! 

**