Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, eğitim bürokrasisi ve çalışma şartlarının zorlaşmasının gerekçe göstererek istifa etti. Ziya Selçuk hiç şüphesiz mili eğitimde önemli projelere imza attı. Bir kere yeni müfredat reform demiyorum ama başlı başına bir yenilikti. Yeni müfredat programın vizyonu eğitim sistemini günümüz toplumunun bireyine yönelik olması bakımından önemlidir. Yeni program bireyi, demokratik değerlerle sahip, bireysel farklılıkları zenginlik sayan, araştıran, sorgulayan, eleştirel düşünme becerisine sahip, problem çözme ve karar verme becerileri gelişmiş, hayat boyu öğrenen ve insan haklarına saygılı, olarak yetiştirmek amaçlamaktadır. Ancak yeni müfredatın başarısı öğretmenlerin hizmet öncesi ve hizmet içinde niteliklerinin arttırılmasına, ikili öğretim ve birleştirilmiş sınıflardan vazgeçip normal öğretime geçilmesine, öğretmenlerin ekonomik imkânlarının iyileştirilmesine, anne-babaların eğitilerek bilinçlendirilmesine, okulların fizikî altyapılarının iyileştirilmesine, eğitim ortamlarının yeni müfredata uygun hale getirilmesine bağlıdır. Yeni müfredat öğrenci merkezli ve etkinlik ağılıklı olduğundan her derse ait matematik, resim, müzik, fen ve teknoloji dersliği gibi derslikler oluşturulmalıdır. Böylesine yapıcı ve yaratıcı müfredat Sayın Selçuk ve ekibinin eseridir, tebrik ediyorum, tarih kaydetmiştir. 'Eğitime önce eğitimcileri eğiterek başlamak' lazım sözü çok yerindedir. Benim İstanbul'da eğitim müfettişi olarak görev yaptığım yıllarda bunu yaşayarak gördüm. Öğretmenleri değiştirmek, geliştirmek ve yenilemek çok zor. Hele buna direnen ideolojik yaklaşım sergileyen eğitimciler olunca zorluk kat be kat artıyor. İşte bu da önemli problemlerin başında geliyor. O nedenle öğretmenler ivedilikle hizmet içi eğitimden geçirilmelidir. Dünyaya baktığımız zaman, eğitim düzeyi yüksek, gelir düzeyi düşük insan göremeyiz. Aynı şey, ülkeler için de geçerlidir. Genellikle eğitim seviyesi yüksek olan ülkelerin üretim seviyesi de yüksek olur. Mesela Almanya geçen yıl dünya ihracat liginde 912 milyar dolar ile birinci olurken, 195 milyar dolar gibi inanılmaz büyüklükte (132 milyar dolarla Japonya ikinci) dış ticaret fazlası verdi. Almanya'da 450 bin araştırmacı ve bilim insanı var. Bizde ise bu rakam sadece 27 bin seviyesinde. Keza ülkemizin yıllar içinde üretim gücünün, gelişen eğitim seviyesine göre arttığını müşahede ediyoruz. Türkiye'de eğitime ayrılan pay 1990'da yüzde 18.8 iken, 2000'li yıllara gelindiğinde yüzde 10'un altına indi. Son 3 yılda düzenli artarak 2006 bütçesinde yüzde 12.3'e ulaştı. Türkiye'nin en büyük potansiyeli genç nüfustur. Bu potansiyel gençlere iyi birer eğitim verilmesi durumunda ancak bir anlam kazanacaktır. Türkiye, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu'na göre, 175 ülke arasında eğitime en az pay ayıran 40 ülke arasında yer almaktadır. Bu sonuçta Türkiye için üzüntü vericidir. Çağımızda bilgi hızla yenilenerek üretilmektedir. Toplumların ve içinde yaşayan bireylerin de bu değişime uygun olarak bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve üretme becerileri de değişmesi ve geliştirilmesi gerekir. Toplumların ve içinde yaşayan bireylerinde bu değişime uygun olarak bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve üretme becerileri de değişmesi ve geliştirilmesi gerekir. İşte bu tür becerilerin kazandırılması ve hayat boyu sürdürülebilmesi de ezberlemeyi değil, bilgi üretme becerisine sahip eğitim sistemiyle mümkündür. Bizim eğitim sistemimizin de en önemli sorunu değişimdir. Henüz değişim dinamiğine sahip olmayan eğitim sistemimiz ciddi değişime ihtiyacı vardır. Kalkınmak ve muasır seviyeye ulaşmanın yolu eğitimi bir hükümet politikası değil, uzun süreçli bir devlet politikası ve stratejisi görerek planlamaktan geçmektedir. Talim Terbiyem Kurul Başkanlığına İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İrfan Erdoğan uygun görülmüştür. Gerçekten isabetli bir karardır. Sayın Erdoğan, bilin öncülüğünde eski başkan Ziya Selçuk'un kaldığı yerden yeni projeleri uygulamaya sokacağı inancındayım. İrfan Erdoğan, işinin ehli, devletini, milletini seven ve güvenen, saygılı, hoşgörülü ve Atatürkçü bir kimsedir. Eğitimi bir ideoloji olarak değil, bilimsel bir perspektifte gören bir akademisyendir sayın Erdoğan. Genç ve dinamik başkan İrfan Erdoğan; yüksek lisans ve doktora çalışması ve sonrasında şu konular üzerinde çok ciddi çalışmalar yapmıştır: Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Ergenlik Psikolojisi, Gelişim ve Öğrenme, Yetişkin Psikolojisi, Çocuk Suçluluğu ve Yeniden Eğitimi. Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozukluları. Küreselleşme ve Yabancı Dil Eğitimi Politikaları, Erken Yaşta Yabancı Dil Öğretim, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Alıştırma Teknikleri, Dil Öğretiminde Çağdaş Yönelimler, Türkçe Öğretiminde Ders Kitapları, Üstün Yetenekli Çocukların Gelişim Özellikleri ve Eğitimi Okul Çağı Çocuğunun Gelişim Özellikleri ve Eğitimi... Talim Terbiye Kurulu eğitim kalbidir. Yeni palan ve projeler burada üretilir ve Türk Milli Eğitimin geleceğe milli eğitim politikaları burada belirlenir. Eğitim işi, emek ister, yürek ister her şeyden önemlisi en az orta düzeyde planlama ve stratejinin olması gerekir. Hiç şüphesiz eğitim işi de bir ekip işidir. Başkan İrfan Erdoğan'ın verimli çalışacağı ekibi oluşturarak yeni ve faydalı projeleri hayata geçireceği inancıyla görevinde başarılar diliyorum.