Söyle bakalım kıymetli vezirim.
“Bir insanda eğitim mi yoksa asalet mi önemlidir?”
Vezir düşünmüş taşınmış yanlış cevap vermek istememiş. “Eğitim daha önemlidir padişahım” demiş.
Padişah “Bilemedin vezir asalet daha önemlidir”.
Vezir itiraz eder “hayır sultanım eğitim daha önemlidir” der.
Asaletti, eğitimdi derken tartışma uzar.
En sonunda veziri ikna edemeyen padişah; “madem öyle sana üç ay mühlet bunu bana ispat edeceksin eğer ikna edemesen kelleni alırım ona göre”
Huzurdan ayrılan veziri bir korku almış. Doğru konağına gitmiş kara, kara düşünmeye başlar. Ne yapsam da padişahı ikna edecek bir şey bulurum diye. Ve birden ortalarda dolaşan kedigözüne çarpar. Eğer bu kediyi eğitirsem kedinin bile eğitimle neler yapabileceğini ve eğitimin her şeyden önce geldiğini anlatabilirim diye düşünür.
Ve kediyi eğitmeye başlar vakit kaybetmeden. Kedi gel kedi geliyor, kedi git kedi gidiyor. Kedi otur kedi oturuyor. Tamam demiş kedi her söylediğimi yapmaya başladı. Eğitimi biraz daha ilerletmeye başlar. Kedi ön ayaklarını kaldır deyince kaldırıyor. İki ayaküstünde yürümeye başlamış toka yapıyor. Her emri yerine getiriyormuş. Kedinin ellerine küçük bir tepsi vermiş odanın içerisinde yürütmeyi öğretmiş. Her sabah kedinin odanın içerisinde tıpış, tıpış yürümesini zevkle seyretmiş vezir. Sonra tepsiye bir fincan koymuş. Onu kendisine getirmesini öğretmiş artık kedi tepside kahve servisi yapar hale gelmiş. Vezirin keyfine diyecek yokmuş. Daha birçok şeyi öğrenen kedisinde son derece memnun olan vezir, padişaha karşı haklı olacağından en önemlisi kellesini kurtardığından çok mutlu olmuş.
Padişah ise merak etmeye başlamış veziri, bu zaman zarfında ne yaptığını adamlarına “gidin bakalım vezir ne yapıyor bana bildirin” demiş. Padişahın adamları vezire görünmeden veziri seyretmişler. Padişahım durum bundan ibaret diye rapor vermişler.
Vezir ise imtihan günü yaklaştıkça kedinin eğitimlerini sıklaştırmış. Vezir elini şaklatınca kedi üzerinde kahve fincanı olan tepsiyle geliyor kahvesini içtikten sonra geri götürüyormuş. Vezir keyiften dört köşeymiş artık.
Zamanı dolan vezir padişaha haber gönderir ve hazır olduğunu bildirir. Hazırlıklar yapılır büyük hınca hınç dolu salonda padişah tahta kurulur. Yanında vezir herkes neler olacağını merak etmektedir artık.
Padişah imtihan başlasın demiş. Kalabalık olan salonda çıt çıkmıyormuş. Vezir elini şaklatınca yan odadan elinde tepsiyle üzerinde iki kahve fincanıyla kedi görünmüş tıpış, tıpış padişaha ve vezire doğru yürüyormuş kedi.
Herkes bu gördüklerine inanamıyormuş hayretler içerisinde kalmış ahali. Kedi padişaha çok yaklaşmış tam bu sırada padişah elini kaftanın cebine atar ve küçük bir fareyi ortaya bırakır. Bunu gören kedi tepsiyi fırlatır her taraf kahve olmuştur. Fare önde kedi arkada koşarak yan odaya doğru koşarlarken gözden kaybolmuşlar. Salon kahkaha sesleriyle yankılanır ve bir süre sessizlikten sonra padişah vezire döner ve derki;
“Ben sana demedim mi vezirim asalet daha önemlidir” diye.
Kıssadan hisse tabii ki eğitim çok önemlidir. Lakin makam sahibi, asaleti olma yanda bulunan eğitim makamında vermiş olduğu güçle zulüm ve adaletsizliklere dönüşebildiği bir gerçektir.
Tilkiyi ne kadar eğitirseniz eğitin, kümesin önünde geçerken yapması gereken neyse onu yapacaktır. Fıtratı gereği…