Değerli arkadaşım, kardeşim, Büyükelçi/Dr. Üner Kırdar’ın, babası Dr. Lütfü Kırdar’ın yaşamını ve Türkiye’ye katkılarını, eserlerini, hizmetlerini anlatan kitabı, Üner’in büyük katkıları ile “Efsane Vali/DR. Lütfü Kırdar” adı ile yayınlandı. Dr. Lütfü Kırdar, Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Menderes dönemlerindeki çalışma ve eserleri ile tavizsiz, doğrucu, dürüst, namuslu, karakterli, eğilip-bükülmeyen niteliklerini hep önde tutarak, ‘Gerçek bir Devlet Adamı nasıl oluru’ göstermiştir. 

Dr. Lütfü Kırdar, 15 Mart 1889’da Osmanlı İmparatorluk toprakları olan Kerkük’te doğmuştur. İlk, lise tahsilini Kerkük ve Bağdat’ta tamamlayıp, İstanbul Tıbbiyesinden 1913 yılında doktor olarak mezun olmuştur. Bilindiği gibi o yıllarda Osmanlı Devleti zayıf ve savaşlarla dolu bir süreçteydi. Dr. Kırdar, çeşitli cephelerde tabib olarak görev yaptı. Milli Mücadele yıllarında Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında, Erzurum Kongresi, diğer İstiklal Harbi sürecinde görev yaptı. Bağımsızlık savaşımızın zaferle sonuçlanmasından sonra Viyana ve Münih Üniversitelerinde ihtisasını tamamladı. Bu arada Üner’in annesi Hayrunisa Hanımefendi ile evlendi. YÖK, Hacettepe, Bilkent Üniversitelerinin kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı da Kerküklü olup, Üner’in yakın akrabasıdır. 

Büyük Atatürk, Dr. Kırdar’a “Ben senin Kerkük’ten mebus olmanı isterdim, lakin bu toprakları kaybettik, bu nedenle gene K harfi ile başlayan, Kütahya’dan mebus olmanı istiyorum” diyerek, Dr. Kırdar’ı Kütahya Milletvekili yapar. Bir gün Atatürk, Ankara’dan İzmir’e giderken Manisa’ya uğrar. Manisa’yı bakımsız, perişan halde görür, üzülür. Burayı mamur hale getirecek kişi Lütfü Bey’dir der. Dr. Kırdar, Atatürk’ün bu arzusunu emir telakki ederek, derhal mebusluğu bırakır, 1935-1938 yılları arasında kendisine İstanbul Valiliği’nin kapısını açacak olan Manisa’da Vali olarak başarılı, büyük hizmetler verir. Manisa’nın çehresini değiştirir. Daha sonra Dr. Kırdar İstanbul’a 1938-1949 yılları arasında, Vali ve Belediye Başkanı olarak hizmet verecektir. İsmet İnönü, Celal Bayar dönemlerinde gerçekten efsane olacak eser ve hizmetler verir. Büyük Önder Atatürk tarafından davet edilen Henri Prost’un, Nâzım Planını hayata geçirir. Dr. Kırdar’ın İstanbul’a kazandırdığı devasa eserleri bu yazının sınırları içinde nakletmeye imkan yoktur, kitabı okumak gereklidir. Yollar, caddeler, bulvarlar, parklar, İstanbul büyük su projesi, İETT, ulaşım, sağlık, temizlik, çöp, hastaneler, Sirkeci Garı, Mısır Çarşısı, Beyazıt, Kadıköy, Üsküdar, Taksim meydanları, Açık Hava Tiyatrosu, Atatürk Köprüsü, Spor ve Sergi Sarayı, İnönü Stadı, Zincirlikuyu Mezarlığı, halkevleri, müze ve kütüphaneler gibi buraya alamadığım, muhteşem eserleri yaratmış, restore ettirmiştir. 

Dr. Kırdar, Atatürk’ün çok önem verdiği, sanat ve kültür yaşamını geliştirmek için, Paris Operası’nı örnek alarak, bir Klasik Batı Müziği, Opera, Bale, Tiyatro binası yaptırmak istemiş, ancak garip bir nedenle görevden alınınca bu tasavvuru akim kalmıştır. Maalesef bugün bile İstanbul’un konser salonu ve operası yoktur. Tüm ömrünü hiç bir çıkar, ihtirası olmadan, Tabib, Mebus, Vali, Bakan olarak milletine, vatanına adayan Dr. Kırdar, Türk Demokrasi Tarihi’nin ayıbı olan 27 Mayıs 1960 darbesi sonucu Sağlık Bakanı sıfatı ile Yassıada’ya gönderilmiş, art niyetli, tarafsız olmayan mahkemeler esnasında 17 Şubat 1961’de hayata veda etmiştir. Kuvvetler ayrımının en önemli ayağı olan Yargı, bağımsız, tarafsız olmalı, hiçbir kişi ve makamdan emir almamalıdır. Bu özellikle hala önemini günümüzde de korumaktadır. 

Hayatını, milletine, vatanına vakfeden, nadir yetişen insanlarımızın değerlerini ne yazık ki bilemiyoruz. Oysa bilmeliyiz... 

Arkadaşım Üner, babasına layık bir Türk insanı olarak Galatasaray Lisesi, hukuk tahsilinden sonra benim de okuduğum İngiltere LSE ve Cambridge Üniversitelerinde, master ve doktorasını tamamlayıp, T.C. Hariciye Bakanlığı’na intisap etmiş, benim DPT’de, onun da hariciyenin 1/II İktisat Dairelerindeyken başlayan kardeşlik ve dostluk ilişkilerimiz 50 yıldır ilk günkü sıcaklığında hala sürmektedir. Büyükelçi unvanı ile New York, Birleşmiş Milletlerde çok üst görevlerde, herkese nasip olmayan pozisyonda uzun yıllar görev yapmıştır. Özal’a çok yakın birisi olarak, ANAP’ın kuruluşunda, Özal’ın, Üner’i kurucu olarak istediğini biliyorum. Hatta kendisini Dışişleri Bakanı yapacaktı. Ancak Birleşmiş Milletler, UNDP’deki güzide pozisyonu, ayrıca babasının siyasetten uzak durması öğüdü neticesi bu arzu gerçekleşmemiş, bunu Turgut Bey anlayışla karşılamış, Moskova B.E.Halefoğlu’nu, Hariciye Bakanı yapmıştır. 

Sevgili Üner’den, babasına dair yaşanan olayları, anılarını, zevkle dinlerdim. Bunları yazmasını telkin ettim. Örneğin 27 Mayıs’tan önce Menderes’in talimatıyla, Rusya’ya yaptığı başarılı görev gezisi, ders niteliğindedir. Üner, babasına ait yaşamı, eser ve hizmetleri, havi, yayınlanan “Efsane Vali” isimli bu kitaba yaptığı katkılarla, bir tarihe ışık tutarak, önemli bir vazifeyi yerine getirmiştir. 

Dr. Lütfü Kırdar’a minnet ve şükran hisleri ile Allah’tan rahmet diliyorum.