’Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından, büyük tanıdığı ve başlarında taşıdığı insanlardan vefasızlık, felâket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır.’’(Mustafa Kemal Atatürk)

Çok bilinen bir hikâyedir. Hatırlatayım.

Adam oğluna hep; ‘’sen adam olamazsın’’ dermiş. Oğlu da babasına;  ‘’ileride göreceksin nasıl bir adam olduğu mu sana göstereceğim.’’ Dermiş.

Aradan yıllar geçer, delikanlı okur ve bir ile vali olur ve vali olduğu gün yardımcısına emir verir babasının ismini vererek; git falan köyde bir adam var onu alıp getirin der.

Emir demiri keser misali valinin yardımcısı, valinin babasını apar topar alıp getirirler. Babasının içeri girmesiyle oğlu babasına baba; “bana adam olamazsın diyordun bak ben vali oldum” der.

“Oğlum ben sana vali olmazsın demedim ki, adam olamazsın dedim, adam olsaydın babanı ayağına getirmezdin” der.

Yani özetle ‘’Eşeğe zerdûz (altın) palan vursan yine eşektir." değişmez.

Cumhuriyetin sağladığı olanaklar ile her yurttaş; Cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili, belediye başkanı, İl genel meclis üyesi, müdür, amir, müşavir ve daha nice makamı işgal eden bir kişi olabilir. Ama makam sahibi olmak onu adam yapmaya yetmez, pek çok örneğini gördüğümüz gibi yetmiyor da!

Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;

Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! Dediler.

Künyeni almak için, partiye ettim telefon:

Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us dediler! Diyor bu tür kişileri tanımlarken Neyzen Tevfik… 

Adam olmanın temeli edepli olmaktır. Bırakın adam olmayı insan olmanın temelidir edepli olmak. Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi; ‘’Âdemoğlunun edepten nasibi yok ise insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur ki fark edeptir.’’ 

Edep hayâdır, ardır. Utanma, tevazu, çekinme, sıkılma duygusudur, inceliktir. 

‘’Edep konuştuğun zaman dilini korumaktır; yalnız kaldığın zaman da kalbini korumaktır.’’

Dilini koruyamayan edepsizlere Âşık Veysel şöyle seslenir;

Olmayasın karaktersiz

Çok konuşan yerli yersiz

Adın doğru kendin hırsız

Karanlıkta dolaşırsın…

Edepli insan yalan söylemez, iftiranın kul hakkı yemek olduğunu bilir, cahilliğinin ardına sığınıp, toplumda kin ve düşmanlık yaratmaz. Alelade politikacılıkla milleti parçalamaz, hainlik etmez. 

Hatası ile gurur duyanlar, yüzü kızarmayanlar ise ancak arsızlardır.

Arsızların edebi, edepsizden öğrendiği kadardır.

Kısacası edep güzel huydur. Ama ‘’İnsanda bozuk olunca maya; ne ar tanır, ne de hayâ’’ diyor ya Mehmet Akif; bazıları ne yaparsa yapsın, olmayınca olmuyor işte!

Atatürk ise bu tür kişiler için daha nazik bir ifade ile şöyle diyor: ‘’içinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin! 

İşte bu mayası bozuk (veya kanındaki cevherden mahrum) olanların ortak düşmanıdır, Göktürk devletinden 1300 Yıl sonra ikinci defa Türk adlı yeni bir devlet kuran eşsiz Türk, Mustafa Kemal Atatürk!

Bölücüsü, gericisi, işbirlikçisi Mustafa Kemal nefretinde bu nedenle birleşir…

Gericiler isterler ki Mehmet Akif’in şu dizelerinde dert yandığı durum hiç değişmesin:

‘’Müslümanlık nerede, bizden geçmiş insanlık bile.

Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile

Kaç hakiki Müslüman gördümse makberdedir

Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir.’’

81 yıl sonra dahi üzerinde konuşmaya, açıklamaya değmez zırvalarla Atatürk’e zarar verebileceğini zanneden, hezeyan kuyularında boğazlarına kadar pisliğe batmış olan dünün sünepe, bugünün biti kanlanmışları, kendi neseplerine, kanlarına bakmadan Atatürk’e ve ailesine çamur atmaya kalkan had bilmezler türemiştir ve bu cüreti nereden buldukları bellidir.

Dilleri ‘’Türküm’’ demeye bir türlü gitmeyenlerin, ’’Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir.’’ diyen Atatürk’e, Türklüğü üstünden leke sürebileceğini zannetmek tam bir ahmaklıktır.

Atatürk’ün imanını, inancını sorgulamak ve hüküm vermek hiç kimsenin, hele de sosyal medyada aklına gelen zırvalığı paylaşan dangalakların haddine değil, ancak Yüce Tanrının hakkıdır. Yoksa Hz. Alinin dediği gibi ‘’sen onun kalbini açıp da baktın mı?’’

Bu geri ve kötü kafalarla kardeşlik hukuku kurulabileceğini düşünmek, aynı gemide olduğunu zannetmek iyimserlik değil aptallıktır. 

Yüce dinimizi siyaset ve iktidar hırsları için araç olarak gören, dinin emrettiği tüm güzel ahlak öğretilerini söz ve davranışları ile yok eden, insanları dinden soğutan bu edepsizlere en güzel cevabı mütedeyyin yurttaşlarımız vermelidir ve Tanrıya ‘’İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helak eder misin Allah’ım ’’(A’raf suresi 155)diyerek yakarmalıdır.

Sözde din adına ona saldıran, kafası örümcek ağları ile sarılmış, işlemez hale gelmiş, cahilliği ile edepsizliği bir vücutta toplanmış kişiler yani onu anlamayan, anlayamayanlar, anlayamayacaklar için Atatürk der ki; ’’Birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.’’

Ama ben yine de şansımı zorlamak istiyorum;

Türklük yerine Arapçılığı, temiz bir iman ve samimi inanç yerine dinciliği geçim kapısı olarak seçen, dini sarık, fes, şalvar, sakal zanneden, üç oy fazla alabilmek Abdullah bin Sebe gibi camide ön safları hiç kimseye kaptırmayan, bilmediği konuda konuşan, haksızlık karşısında susan zavallı arsız gafil iyi dinle;

Yıl 1921 Yunanlılar Ankara yakınlarına kadar gelmişlerdi. Yunanlıların bu saldırıları karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bazıları, başkentin, Kayseri hatta Sivas’a nakledilmesini isterlerken, Mustafa Kemal bütün İslam âlemini ayağa kaldıran bir beyannameyi kaleme alır. “Bütün İslam yüreklerinin bir kalp halinde çarpması için kendisini perişan eden Türk milletine Müzahir Olun” mealindeki bu beyannamenin ardından yayınlanan bir başka beyannamede şu satırlar vardır: “İslam’ın her tarafında duçar-ı hezimet olan sancakları Anadolu’da toplanmıştır.” Bu beyannameleri iki yüz elli bin(250 bin) kişinin Kurban bayramı namazı için toplandığı Lahor’daki tarihi Badşahi Camii’nde okuyan Muhammed ikbal, uzun bir konuşma yapıyordu; “Dua edelim kardeşlerim, o bayrak, o burçlardan kıyamete kadar düşmesin. İslam’ın güneşi kararmasın, Allah, Müslümanları Hıristiyanlara karşı savunan Büyük Lider Mustafa Kemal’e yardım etsin. İslam’ın son askerlerini muzaffer kılsın.”

Aynı Muhammet İkbal, Darb-ı Kelim kitabında da “Maşrık” başlıklı bir kıtasında Atatürk den şöyle bahsediyor. “Türkiye, o ilk İslam ülkesi idi ki: Düşman saldırısından en zayıf sanıldığı bir dönemde kendisini kurtarmış, düşmanını denize dökmüş, hasmının belini kırmıştı”; ayrıca Ortaçağdan kalma bazı düşünce ve görgülerden de sıyrılmasını bilmişti. Yeni ve medeni bir hayata yönelen ilk İslam devleti de o olmuştu. İşte İkbal bütün bu sebeplerle Mustafa Kemal Paşa’nın, kişiliğinde hayal ettiği büyük İslam komutan ve kahramanını şu şiiri ile selamlıyordu;

M.KEMAL PAŞA'YA (Allah ona yardım etsin)

Atatürk ve Türklerin aklı ve hikmeti sayesinde biz,

İlahi takdirin gizli sırlarına ermişiz.

Sönmüş bir kıvılcım iken Müslüman

Mustafa Kemal'in bir bakışı ile

Bir güneş olduk ki düşmana yaman.

Aşkı öğretti bize de kurtulduk köle olmaktan.

Bahar rüzgârında acı olmuştuk.

O estirdi ovanın sert yellerini.

Dünya bilecek elbet değerini.

Sen kurtardın nice tutsağı, özgürü,

Atın nereye kadar giderse EY! MUSTAFA KEMAL ORAYA KADAR YÜRÜ.

Milli mücadelenin Libyalı kahramanlarından, Şeyh Ahmed Sünusi ise aynı yıllarda Sivas Ulu Camiinde şu hutbeyi okuyordu. ; ‘’Siz yalnız değilsiniz. Yüzlerce milyon Müslüman gözlerini size dikmiştir. Sizin düşmana göğüs gererek metanet göstermeniz bütün İslam âleminde bir uyanış yaratmıştır. Her tarafta Müslüman milletler kımıldıyor, istiklallerini müdafaa ediyor, üzerlerindeki zulüm ve küfür kâbusunu atmaya çalışıyor.’’

İşte ey aymaz, ey kötü yürekli yobaz; senin utanmadan, çekinmeden hakaret ettiğin Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun mücadelesine, özgürlüğü çölde bir damla suya gibi hasretle bekleyen İslam dünyasından sana sadece iki örnek verdim. 

Onun mücadelesi ve devrimleri İslam dünyasında Mısır’dan İran’a, Cezayir’den Afganistan’a, Tunus’tan Pakistan’a, Bangladeş’e kadar hemen hemen her coğrafyada aydınlar ve ilerici siyasetçiler tarafından gıpta ile izlenmiştir. 

Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Muhammed Ali Cinnah; ölümünün ardından Atatürk için şunları söylüyordu: “Atatürk, modern İslam dünyasındaki en büyük Müslüman’dı. Ve ben eminim ki bütün İslam dünyası onun ölümünü derinden hissedecektir.”

Ezilen tüm uluslara esin kaynağı olmuş Atatürk’e yaptığın hakaretler ile neye, kime hizmet ediyorsun bir düşün! Hadi edep yoksunusun anladık, en azından sana verilmiş aklını fitne çıkartmak dışında birazda hayır için kullan, en azından dene! Örneğin, sosyal medyada kullandığın üç beş kelime ile sınırlı okuma kapasiteni aşmaya çalış, biraz kitap oku… Veya çok uyu!  Uyu ki uyuduğun sürece millete daha az zarar ver.  Senin için en tercih edilecek ibadet bu olsa gerek…