EBRU’YLA KEŞFET

Abone Ol

Herkese selam olsun… Erkin Koray… Sonsuzluğa bir değeri daha yolcu ettik… Eserleri çocukluğumuzun, gençliğimizin güzel anlarına eşlik eden nadide ezgilerdendi… Rabbim yattığı yerde incitmesin inşallah… Bu hafta sizler için bir yarışma keşfettim… Sinemanın yeni kral ve kraliçesinin seçileceği gecede değerli babam Yaşar Şenyüz’e de onur ödülü verilecek… Ayrıca bu hafta yeni bir keşif başlığıyla sizlerleyim… Haftanın keşif kişisi: Diş hekimi Gökhan Tunalıgil… Sizler için kendisiyle harika bir röportaj yaptık… Keyifli okumalar…

 HAFTANIN KEŞİF YARIŞMASI : ‘6.SİNEMANIN KRAL VE KRALİÇESİ YARIŞMASI’

NEVRA SEREZLİ, TAMER YİĞİT VE YAŞAR ŞENYÜZ’E MESLEK ONUR ÖDÜLÜ VERİLECEK

Altıncı kez düzenlenecek olan Sinemanın Kral ve Kraliçesi Yarışması için geri sayım başladı ve tüm hazırlıklar tamamlandı. 5 Eylül gecesi Wow İstanbul Hotel’de düzenlenecek gecede bu yılın yeni kral ve kraliçesi seçilecek ve taç giyecekler. Geçtiğimiz yıl kraliçe seçilen 19 yaşındaki Kırımlı, Tatar güzeli Saide Abliazova ile kral seçilen 18 yaşındaki Ayhan Kemal İşcan taçlarını devretmeye hazırlanıyorlar.

FİNAL GECESİ 5 EYLÜL’DE…

Sinema ve dizi dünyasına oyuncu olarak yeni yüzler kazandırmayı hedefleyerek düzenlenen “6.Sinemanın Kral ve Kraliçesi Yarışması” için yüzlerce genç başvuru yaptı. Sunuculuğunu Tayyar Işıksaçan, kırmızı halı röportajlarını Şeniz Ulusoy’un yapacağı yarışmanın finali 5 Eylül gecesi Wow İstanbul Hotel’de düzenlenecek. Ödülü eğitim olan tek yarışma olarak dikkat çeken “6.Sinemanın Kral ve Kraliçesi Yarışması” nın jüri koltuğunda bu yıl yine sektöre adlarını altın harflerle yazdıran önemli isimler yer alıyor. Müjdat Gezen, Tamer Yiğit, Tamer Karadağlı, Volkan Severcan, Nevra Serezli, Serdar Gökhan, Menekşe Kankavi, Petek Dinçöz, Opr. Dr. Cengizhan Ekizceli, Tümay Özokur, Nefise Karatay, Veda Ada, Av. Kasım Aksoy’un jüri olarak görev yapacağı gecede ayrıca Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Tamer Yiğit, tiyatro dünyasının duayenlerinden Nevra Serezli ile Moda fotoğrafçısı ve Gazeteci Yaşar Şenyüz gecede Meslek Onur Ödülü alırken, Tamer Karadağlı’nın başrolünü oynadığı “Serhat” dizisi de ödüllendirilecek..

ÖDÜL, OYUNCULUK EĞİTİMİ...

Bu yıl altıncı kez düzenlenen yarışmanın ilk yılından beri dereceye girenlere ödül olarak oyunculuk eğitimi veriliyor. Ödülü eğitim olan tek yarışma olan “6.Sinemanın Kral ve Kraliçesi Yarışması’nda bu yıl da dereceye giren ilk üç yarışmacılar Müjdat Gezen sanat Merkezi’nde altı aylık oyunculuk eğitimi alacaklar.

HAFTANIN KEŞİF KİŞİSİ : ‘DİŞ HEKİMİ GÖKHAN TUNALIGİL’

Bu hafta farklı bir keşif başlığıyla sizlerleyim… Esasen Gökhan Tunalıgil’i Bursa’da yaşayanlar sadece bir diş hekimi olarak tanıyabilirler. Ancak savaşın karanlık yüzüyle henüz küçük yaşta tanışan Tunalıgil, sanata olan tutkusuyla; yaşadıklarını beyazperdeye ve kitaplara aktarmayı başarabilmiş bir yazar, oyuncu ve yönetmen… Üstelik yakın tarihimizin bu acılarını yaşamış değerli birçok isimle beraber… Yakında ‘Saklı Yüzler Kosova’  projeleri hem kitap hem de sinema filmi olarak huzurlarınıza çıkacak… Haydi gelin, Gökhan Tunalıgil’i kendi kelimeleriyle keşfedelim…

Öncelikle sizi tanımak isterim? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Özellikle çocukluğunuzdan…

1984 yılında Yugoslavya’da doğduktan sonra ilkokul ve lise eğitimimi Kosova’nın Prizren şehrinde tamamladım. Çocukluğumun büyük bölümü Kosova’nın Prizren ve Mamuşa şehirlerinde geçti. 1999 yılında Balkanların ilk özle Türk tiyatro grubu Yeşeren Kabare Tiyatrosunda eğitim aldım. Payton Feneri 1 ve Payton Feneri 2 komedi oyunlarında önemli roller üstlendim. Savaştan büyük yaralar almış Kosova’nın bir vatandaşı olarak savaşın izlerini yok etme adına daha lise 2. sınıftayken Kosova Yeni Dönem Radyosunda çalışmaya başladım. Savaş sonrası 1999 yıllarının sonunda kurulan Kosova Ulusal Futbol Federasyonuna bağlı 2. Ligde profesyonel olarak futbol oynadım. 2002 yılında Türkiye’de Diş Hekimliği fakültesini kazandım ve 2007 yılında mezun oldum. 2014 ile 2016 yılları arasında Almanya’nın Münster şehrinde İmplantoloji ve Çene Cerrahisi ile Estetik Diş Hekimliği dalında Master eğitimimi tamamladım. 2015 yılında kamera önü oyunculuk eğitimi almaya başladım. Bursa Büyükşehir Belediyesinin sosyal sorumluluk projeleri içeresindeki kısa filmlerde rol aldım. 2021 yılında beyaz perde seyircisi ile buluşan ‘Saklı Yüzler Bosna’ filminin başrolünde yer aldım. 2019 yılında Makedonya’da çene cerrahisi dalında doktora ve uzmanlık eğitimime başladım. 2007 yılından beri Bursa’da özel kliniklerde hizmet vermekle beraber; 2017 yılından itibaren kurucu ortaklarından biri olarak Klinik Bursa Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğinde çalışmaktayım. Balkanlarda yaşayan neredeyse her çocuk gibi savaşın soğuk yüzü ile tanışmak zorunda kaldık. Doksanlı yılların başında daha ilkokuldayken aynı ülke içerisinde Bosna’da savaşın acımasızlığını görmeye başladık. Bosna’da yanan ateş birkaç yıl sonra bizim yaşadığımız bölgeye yani Kosova’ya çoktan gelmişti bile. Çocukluğumda savaşın kelime olarak askerler arasında ya da iki ülkenin orduları arasında gerçekleşen silahlı bir çatışma olarak biliyordum. Fakat bunun böyle olmadığını doğup büyüdüğüm topraklarda acı bir tecrübe ile yaşamış oldum. Savaş kanunlarının hiçe sayıldığı asker kılığındaki canilerin sivil halka, günahsız çocuklara kurşun yağdırmakla kalmayıp soykırım yapıtlıklarına şahit olduk. Bosna’da ilk savaş başladığında ilkokul ikinci sınıftaydım ve ülkemin bir tarafında suçsuz insanlar öldürülüyordu. Anne, babam beni ve kardeşlerimi yaşanan vahşet haberlerinden uzak tutmaya çalışsa da iç savaş kartopu gibi büyüyüp bizim yaşadığımız bölgeye birkaç yılın sonunda gelmişti. Yaşadığımız bölgede son bir yıl içerisinde yer yer çatışmalar oluyordu. Ne zamanki Sırp milisler Reçak katliamını gerçekleştirdi, işte o zaman her şey kontrolden çıkmaya başlamıştı. Bunun sonucunda 1999 yılının mart ayında Nato askeri gücünün Sırplara hava saldırısına başlaması ile Kosova’da aktif iç savaş başlamıştı. Bir gün önce amcamlara köye gitmiştik çünkü ertesi gün bayramdı. Bir çocuk olarak kurduğunuz en temiz duygular Bayram günü içindir. Oysa biz sabah uyandığımızda etraftaki bütün Arnavut köylerine baskınlar yapılmış, sivil halk öldürülmüş ve her tarafı askerler tarafından sarılmıştı. Sonrası esaret dolu günler…

‘O GÜN ORADA KENDİME SÖZ VERMİŞTİM EĞER SAVAŞTAN SAĞ KURTULURSAK BU YAŞADIKLARIMIZI KİTAP YA DA FİLM HALİNE GETİRECEKTİM.’

Bir önceki soruda özellikle çocukluğunuz dedim. Sizin de bahsettiğiniz gibi büyük bir travmayı barındırıyor. Ama siz bu travmayı, yaşayanlarla beraber bir kitaba ve beyaz perdeye aktarmışsınız. Abi, kardeş büyük bir işin altına imzanızı atmışsınız. Can-ı gönülden sizleri tebrik ediyorum. Peki bu proje nasıl doğdu? Biraz süreci anlatır mısınız?

Siz çok zengin bir ailenin çocuğu olabilirsiniz ve önünüze hazır bir proje sunulup bir başarı elde edebilirsiniz. Ama gerçek başarılı bir projenin hikâyesi olmalı, güç aldığı bir yeri olmalı işte o zaman onu değerli ve kutsal kılar. Hayatınızda yaşadığınız bazı travmalar sizi pozitif anlamda yukarı çeker. Bu projenin çıkış noktası savaş dönemine dayanıyor. Savaşın ikinci haftasında, etraftaki Arnavut köylerine saldırılar ciddi boyuttaydı. Sırp askerlerinden kaçıp kurtulan siviller bizim yaşadığımız Türk köyü olan Mamuşa bölgesine sığındılar. Kaldığımız bölgenin nüfusu 5000 kişiyken bir gecede 40.000 kişi oldu. Bizim evde Sırp askerlerinden sakladığımız neredeyse 200 kişi vardı. Tabi bu insanların sonunda bize sığındıklarını anladılar ve bir baskın ile herkesi sokağa döktüler. İşte oradaki manzara dehşetti, sanki mahşer günü yaşanıyordu. Çocuklarını arayanlar, anne babasını bulamayan çocuklar. Herkesin yüzüne yansımış ölüm korkusu, belirsizlik… O gün orada kendime söz vermiştim eğer savaştan sağ kurtulursak bu yaşadıklarımızı kitap ya da film haline getirecektim. Yıllar geçti savaş sonrası Türkiye’ye göç ettik. Kardeşim Ayhan ile doğup büyüdüğümüz topraklara gönül borcumuzu ödeme zamanı gelmişti. Aslında zor bir dönemde başlamıştık. Dünyayı kasıp kavuran Covid 19 salgın dönemimde çekimlere başladık. Projeye başladığımızda birbirini tanıyan sadece üç kişiydik. Ben, kardeşim Ayhan ve yönetmen arkadaşım Haktan Özkan’dı. Bu projeye başlarken iki bölümden oluşacaktı. Birincisi Saklı Yüzler Bosna çünkü ateşin ilk başladığı yer orasıydı. İkincisi ise Saklı Yüzler Kosova olacaktı. Yapacağımız film diğer Bosna filmleri gibi değil daha net ve savaş sonrası devam eden problemleri içerecekti. Çünkü bu suçu işleyenler Srebrenica’da 8372 kişiyi üç gün içeresinde toplu halde öldürdüler. Srebrenica ile eş değer hatta daha fazlası yaşanan bir bölge daha var Bosna’da Vişegrad şehri. Burada erkekler ve çocuklar öldürüldükten sonra kadınlar için tecavüz merkezleri kuruldu ve zorla Sırp çocukları doğurtuldu. İşte bu vahşeti yapanların çoğu hala o insanların arasında yaşıyor. Filmde ortaya koymak istediğimiz en önemli mesaj buydu. Ama bunu hep söylerim bu filmin ayrı bir ruhu var neredeyse birbirini tanımayan 100’e yakın iyi insan emek verdi. Ve hep bir şekilde Balkanlarla bağı olan kişiler oldu. Bazen salgın nedeni ile çekimlere ara vermek zorunda kaldık acaba proje yarıda kalır mı diye endişe eden oyuncular oldu fakat ben, kardeşim ve yönetmen arkadaşım Haktan ümidimizi hiç yitirmedik. Filmin en büyük özelliği de çekimlerin bir yıla yayılıp dört mevsimde çekilmesi oldu. Sonunda başarmıştık film 2021 yılının mayıs ayında bitmişti. Aslında böyle projelerin kitap ayağı varsa ilk önce kitap çıkar sonra beyaz perdeye dökülür. Bizde şartlar biraz ters işledi ilk önce film çıktı sonra kitabımız raflardaki yerini aldı. Projemizin hassas içeriği nedeniyle filmin zor engeller ile karşılaşacağını biliyorduk. Bu engelleri aşıncaya kadar insanlara ulaşması için en kestirme yol olarak kitap yolunu seçtik.

Bildiğim kadarıyla oyuncuların hepsi sizinle ortak bir kadere sahip, bu buluşma nasıl oldu? Nasıl yol kat edebildiniz?

Bu filmin en önemli özelliklerinden biri de filmde yer alan oyuncular bir şekilde Bosna ve Kosova ile bağları olmasıydı. Bu bizim özellikle istediğimiz bir şey değildi. Oynayanlar arasında Bosna’da annesi Sırp keskin nişancılar tarafından vurulan da vardı, Kosova’da akrabaları öldürülüp hala cesetleri bulunamayanlar da vardı. Dediğimiz gibi bu filmin kendi içinde ayrı bir ruhu var. Şimdiye kadar hep iyi insanları bir araya getirdi. Aslında filmde bir ara tanınmış isimleri oynatalım düşüncesi de vardı. Fakat Covid 19 salgın zamanında bunu gerçekleştirmek pek mümkün değildi. Bursa’da amatör, profesyonel tiyatro ve kamera önü oyunculuk eğitimi almış oyunculardan oluşan bir kadro ile çekimleri tamamladık.

“TAKLİT EDİLEMEYEN TEK ŞEY CESARETTİR.”

Projede karşınıza çıkan en büyük sorun neydi?

Birçok problemden bahsedebiliriz. İlk başta ölümcül bir salgın devam ederken film çekildi. Çekimlerin bir yıla yayılması oyuncuların devamlılık açısından riskliydi. Sonuçta ölümcül bir salgın var. Allah korusun oyunculardan birine bir şey olsa proje çöp olabilirdi. Herkes gönüllü çalıştı ama filmin bütçesini oraya koyarken çok sınırlı bir bütçe vardı. Nerdeyse tek kurşunluk hakkımızı kullandık ama daha da önemlisi akıl gücümüzü kullanarak maddi zorlukları bir şekilde aştık. Bunun yanında vizyona çıktığımız dönemde sinema salonların tam kapasite dolması yasaktı, HES kodu olmayanlar sinemaya giremiyordu. Galiba vizyon tarihi olarak biraz daha bekleyebilirdik. Tarih konusunda acele ettiğimizi düşünüyorum. İleri bir tarih seçseydik yani 2022 yılının sonlarında olsaydı daha fazla kişi izlerdi. Aslında bizi yoran en büyük şey manevi destek göreceğimiz Balkanlar ile bağı olan bazı dernek ve vakıf tarzındaki kuruluşlar oldu. Bırakın destek olmayı köstek olmak için yarışanlar bile oldu. Filmin üzerinden basında haber yaptırıp film çıktığında ortadan tüyenler oldu. Kendi şahsi çıkarlarını ön planda tutanlar oldu. Çünkü biz herkesin hoşuna gidecek bir film yapmadık belki iyi bir yönetmen izlediğinde birçok eksik bulabilir ama mesajımız netti filmin içinde bunu verdiğimizi düşünüyor. Saklı Yüzler Bosna filmi tarihe not düşmüş bir filmdir, aman onu incitmeyeyim, aman bunu üzmeyelim demeden, soykırımı yapanlar yaptıkları insanlık suçundan utanmazken, sanat yolu ile bu suçluları anlatmaktan biz utanacak değiliz. Bunları dosdoğru anlatmak cesaret işidir. Çünkü “Taklit edilemeyen tek şey cesarettir.”

Filmde birçok çatışma sahnesi oldukça profesyonel şekilde çekilmiş. Sizleri tebrik ediyorum… Filmi çekerken en çok zorlandığınız sahne neresi oldu?

Evet bu kadar zor şartlar içeresinde özellikle aksiyon sahnelerinden alnımızın akıyla çıktık. Burada en büyük alkışı yönetmen arkadaşım Haktan Özkan hak ediyor. Tam bir yıl boyunca gecesini gündüzüne katı. Kendi şahsi işlerini arka plana atarak bir yılını bu filme adadı. Benim zorlandığım iki sahne vardı. Birincisi ormanda çektiğimiz çatışma sahnesiydi. Çok kalabalık bir sahneydi ve silah seslerinden kimse birbirini duymuyordu. Yönetmen de çok zorlanmıştı. Çekimler gerçek mekânlarda yapıldığı için insanların meraklı halleri yüzünden çekim çok uzamıştı. İkincisi de mezarlık sahnesi, karlı havada çekilecekti final sahnesi. O gün inanılmaz bir kar yağışı ile soğuk hava vardı. Soğuktan dolayı çok zorluk çekmiştik.

‘BİZ YİNE DE BOSNA’DA GÖSTERİMİ YAPMAK İÇİN O BABA YİĞİDİN GELMESİNİ BEKLİYORUZ.’

Yurtdışındaki Galası Kosova’da yapıldı. Bu acıyı yaşamış birçok kişi eminim hala o topraklarda yaşam sürüyor… Bu bağlamda tepkiler nasıldı?

Yurtdışı galamızı ilk önce Bosna’da yapmak isterdik. Ama gel gör ki onca acıların yaşandığı yerde bu filmi organize edip orada galasını yapacak bir baba yiğit çıkmadı. Oradaki insanların korkularını anlıyorum. Ama bir gerçek var ki bu vahşeti yapanlar ahlaki bedel ödemezse her zaman daha arsız olurlar. Biz yine de Bosna’da gösterimi yapmak için o baba yiğidin gelmesini bekliyoruz. Gelelim Kosova’daki galaya. Sanatçı arkadaşım ArtTheatre direktörü Sonay Buş filmin kitabını okuduğunda hiç tereddüt etmeden bize gala teklifini iletti. Orada geçirdiğimiz bir hafta rüya gibiydi. Kosova’nın tek Türk Belediyesi olan Mamuşa Belediyesi ve Belediye Başkanı Sn. Abdülhadi Krasniç konaklama ve ulaşım olarak destekleri ile sonuna kadar yanımızda oldu. Bir defa baba toprağında havaalanında coşku ile karşılandık. Oradaki halk sinema salonundan önce havaalanını doldurdu. Film iki gün boyunca gösterime girdi ve halkın ilgisi müthişti. Bizleri yetiştiren öğretmenlerimiz, hocalarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız haklı gururlarını yaşarken bir taraftan da acıların tazelenmesi ile gözyaşları sel olmuştu. Oradaki olumlu tepkileri, yorumları görünce aslında ne kadar büyük bir iş yaptığımızı gerçek anlamda hissetmiş olduk.

‘ASLINDA HALUK LEVENT İLE YOLUNUZUN BİR YERDE KESİŞMESİNE GEREK YOK. EĞER İŞİN İÇİNDE İNSANLIĞA BİR YARDIM VARSA O ZATEN ORADADIR.’

Filme en çok destek verenlerden biri de Haluk Levent olmuş… Yolunuzun nasıl kesiştiğini merak ettim doğrusu…

En çok yerine, özel bir destek dersek daha anlamlı olur. Aslında Haluk Levent ile yolunuzun bir yerde kesişmesine gerek yok. Eğer işin içinde insanlığa bir yardım varsa o zaten oradadır. Bizim gala öncesinde Haluk Levent’in Bursa’da konseri vardı. Konser gecesi Haluk Levent kuliste dinlenirken daha önce hiç tanışmadığımız halde açık havadaki çadırına girdik. Ben filmin konusunu anlattım ve galaya davet ettim. Zaten Haluk Levent’in Bosna’ya bakış açısını ortaya koyduğu Srebrenica şarkısı ile anlayabiliriz. Sonra muhabbet ederken dedim ki siz 1999 yılında savaş sonrası Kosova’da konser düzenlemiştiniz. Bende radyoda çalışırken o dönem sizin haberinizi yapmıştık. Bana dedi ki sadece savaş sonrası değil, savaş sırasında da Kosova’ya geldik. Tabi bu kısmın detaylarını izin almadan açıklamam doğru olmaz. Ama anlattıklarını duyduğumda çok duygulanmıştım. Daha sonra gala gününde yanlış hatırlamıyorsam İstanbul’da çok önemli bir yerde daveti olmasına rağmen galaya çıkıp geldi ve açılış konuşmasını beraber yaptık. Galaya gelen seyirciler için büyük sürpriz olmuştu.

‘SAKLI YÜZLER KOSOVA- GÖLGELER SAVAŞI SONBAHARIN SONLARINA DOĞRU KİTAP RAFLARINDA YERİNİ ALACAK.’

 2. Kitabınız önümüzdeki günlerde raflarda yerini alacak. Biraz da kitaplarınızdan bahsetmek isterim…

İlk filmde ve ilk kitabımızda bazı ufak tefek eksiklikler oldu. Yaptığım her işten olumlu ya da olumsuz ders çıkarmayı severim. Çünkü bunları görmezseniz aynı problemin içinde döner durursunuz. İkinci kitabımız, ikinci filmden önce çıkacak ve bu projeyi merak edenler ilk önce filmin roman halinde olan kitabı ile tanışacaklar. Saklı Yüzler Kosova- Gölgeler Savaşı sonbaharın sonlarına doğru kitap raflarında yerini alacak.

‘SAKLI YÜZLER KOSOVA PROJEMİZİ ÇOK TİTİZLİKLE HAYATA GEÇİYORUZ.’

 Saklı Yüzler: Kosova projeniz var bildiğim kadarıyla… Bu proje ne zaman hayata geçecek?

Saklı Yüzler Kosova projemizi çok titizlikle hayata geçiyoruz. Filmin şimdilik sadece tanıtım çekimleri yapıldı. İleriki günlerde fragmanları sosyal platformlarımızdan paylaşacağız. Filmin büyük bölümünü Kosova’da çekeceğiz. Türk- Kosova ortak yapımı bir proje olacak. Oyuncu kadrosunda tanınmış Türk ve Kosovalı isimler olacak. 2024 yılının ilk çeyreğinde çekimlere başlamayı planlıyoruz.

Önümüzdeki günlerde birçok etkinlik olacak. Bunlar hakkında detaylı bilgi verirseniz sevinirim…

İlk sırada yeni kitabımızın tanıtımı olmak üzere sırasıyla sürpriz etkinliklerimiz olacak. Tarih yaklaştıkça sizlerle bunları paylaşacağız. Bu güzel röportaj için size ayrıca teşekkür ederim.