EDİT SZABO

İlişki ve Evlilik Danışmanı

Ramazan ve karantinayı birlikte yaşadığımız bu günlerden faydalanarak ebeveynlerimizle içsel barış sağlamak mümkün mü?

Pek çok yetişkin insan, ebeveynlerine karşı derin yaralar taşıyor. Bu karantina günleri ve dini oruç süreci, bu yaraları iyileştirmek için uygun zaman olabilir mi ?

Bizleri dünyaya getiren, koruyan ve sevgiyle büyüten anne ve babalarımıza ne kadar şükran duysak ve sevsek azdır. Ne var ki hepimizin yetişme süreci arzu edilen biçimde ilerlemediği gibi, özenle yetiştirildiğini düşünen insanların bile yetişme süreçlerinden kalan yaralarını ve ebeveynleri ile çözemedikleri sorunlarını bir ömür taşımaya devam ettiklerini biliyoruz. 

Bir danışanım, babasının çalışmak için yurt dışına gittiğini, yıllar sonra ülkemize dönmesine rağmen üniversite eğitimini tamamladığı yıllara kadar babası ile yakınlık kuramadığını anlatmıştı. Danışanımın babasının hayali yurt dışında çalışarak ailesinin geçimini sağlamaktı ama danışanımın hayali babası ile bisiklet sürmekti ve yetişkin birisi olana dek çocukluğundaki bu eksikliğin nedeni olarak babasını gördü.

Çoğumuz, "anneni ve babanı affetmelisin, onlarla aranı düzeltmelisin, onları sevmelisin, geçmişte yaptıklarına takılmamalısın" tavsiyelerini yeterince duyduk fakat gerçekleştirmek hiç kolay olmuyor. Çünkü, çocukluğumuzdan itibaren uzun yıllar boyunca topladığımız dikenlerdir kalbimize acı veren. 

Sözün özü; ebeveynlerimizin bize yaptıkları ve yapmadıklarının yükünü bizler taşıyoruz. Bunun anlamı ise; hayatımız boyunca bize acı çektirmiş olsalar bile bunun yükünü omuzlarımızdan indiren yine biz olacağız. Değişen biz olmalıyız ve bize verilemeyeni kendimize vermeyi öğrenmeliyiz. Geçmiş yaşam yeniden yazılamaz, tekrar yaşanamaz ve ebeveynlerimizden aldığımız yaraları biz iyileştirmeliyiz.

Bazen bu yaklaşım, bazı insanlarca haksızlık olarak algılanabiliyor, çünkü biz çocuktuk. Kırılmak, savrulmak, üzülmek, yaralanmak, travmalarımız ve kayıplarımız bizim suçumuz değildi ki.... Çocukken öyleydi ama şimdi bir yetişkin olarak bu anıları tekrar bir çocuk gibi yaşamak yada bir yetişkin olarak yeniden değerlendirip yazmak bizim elimizde.

Affetmeye giden yolda ilk adımımız hayatımız için sorumluluk almak olmalı. İçsel duygularımızı kabul etmeli ve dile getirmeliyiz.

Ebeveynlerimizi affetmeye çalışırken, iki büyük engelimizden biri büyük içsel öfkemiz. Tarifi olmayan büyük bir öfke ve kızgınlık hissedebiliriz onlara karşı ve işin en ilginç tarafı, bu çoğu zaman büyük bir sevgiyle birleşiyor ve durumumuzu daha da karmaşık bir hale getiriyor. Danışanım, babasını çok sevdiğini ve yurt dışında iken çok özlediğini ama bisiklet sürmeyi öğrendiğinde yanında olmadığı için çok kızdığını söylüyordu.

İkincisi ise korku... Gerçek hislerimizi öğrendiklerinde tepkileri ne olur, yine kıracaklar mı yoksa kırılacaklar mı endişesini taşıyoruz. Bu karışıklığın, vicdan azabının yükünü de taşımaya devam ediyoruz.

Değişim için ebeveynlerimize karşı içimizde ki duygularımızı kabul etmeliyiz. İçimizdeki çocuğun ebeveynlerinin istediği gibi davranmadıklarından dolayı hala yas tuttuğunu farketmeliyiz.

Ebeveynlerimizi affedebilmek için onların yaptıklarını ve sadece o kadarını yapabildiklerini (belki onların geçmişleri de travmatik olduğundan) yetişkin olarak kabul etmeliyiz. Kendi çocukluğunda bisikleti olmayan bir babanın, bir çocuğun babası ile birlikte bisiklet sürme hayalinin onda yarattığı mutluluğu anlamasının ne kadar güç olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Çocukluğumuzda yaşananları ve kaydeden duygularımızı yetişkin duygularla değiştirebiliriz. 

Geçmişimizin  zor  dönemlerini yeniden değerlendirmek için bu küresel kriz durumu yol göstericimiz olabilir. Merhametimizi kendimize, anne-babamıza kullanabiliriz.

Ebeveynlerimizin gölgesinde ve onların yaptığı benzeri hataları tekrarlamadan kendimizle uyum içinde yaşamaya tercih etmeliyiz.

Bu içsel arınma  için karantina ve Ramazanın birleştiği bu dönem oldukça uygun. Bayramda anne ve babamızı tüm kalbimizle sevebilmek için...