Duygu yaşam kalitemizi belirleyen en önemli etkendir.
Eski bilginler duyguları ikiye ayırmışlardır;
1.Dış Duygular
Görme, işitme, duyma, koklama ve dokunmadır. Beş esas üzerinedir ve fiziksel bir durumdur.
2.İç Duygular ise;
Hayal, vehim, hafıza, kuvve-i mutasarrıfa, hiss-i müşrek ( ortak duygudur.)
Hayal; Her eylemin temel taşını oluşturmaktadır. Bugüne kadar insanoğlunun bulduğu veya icat ettiği her buluşun başlangıcı hayal ederek olmuştur. Hayal ilk basamaktır. Tesadüfen bir şeyin oluşması mümkün değildir.
Vehim; Sözlük anlamı kuruntudur. Kuruntu insanın kendi hayal dünyasında oluşturduğu bir hal şeklidir.
Hafıza; hafızamızı tıpkı bir bilgisayar gibi çalıştığını düşünürsek yaşadığımız her anı olmasa bile hatırlamamız gereken ileriki dönemlerde bizlere kılavuz olabilecek bilgileri depolar. Bu bilgiler insanı bazen daha önce düşmüş olduğu hataların tekrarından korurken iyilikleri ve güzel olan şeyleri hatırlatarak bize yapılan iyi davranışları takdir etmemizi sağlar. Önem sırasına göre veya sık kullanma sırasına göre bir diziliş öncel yapar.
Kuvve-i mutasarrıfa; Mütehayyile vasıtasıyla zihinde hazırlanan şeylerin tertip kuvveti. Hikmet âlimleri beşinci bir his olarak, kuvve-i mutasarrıfa ismiyle bir kuvve tespit etmişlerdir. Buna Aklın Laboratuvarı’ da denmektedir.
Hiss-i müşrek; Belli bir çevrede edinilmiş ve herkesçe kabul edilebilir diye düşünülen kanıların toplamı bir diğer adına da Ortak Akıl denmektir.

Âlimlerin duygular hakkında bu kısa tanımından sonra genel anlamda duygu nedir kısaca bakarsak; düşüncelerimize, bedenimizin içsel olarak tepki veya karşılık verme halidir yani kalbimizin beynimize eşlik etme halidir. Duygularımızın oluşumu düşüncelerimizle direkt bağlantılıdır. Düşüncelerimiz duygularımıza döküldüğü andan itibaren fiziksel olarak olumlu veya olumsuz tepki veririz.
Duygularımız bizim hayat kalitemizin oluşmasında önemli faktördür. Zihnimizde oluşan duygularımızı kontrol etmek çok zordur bazen çok yoğun duygular içerisinde bulunabiliriz. Duygularımız kontrol etmenin yolu düşüncelerimizi kontrol etmekten geçmektedir.
Düşüncelerimizin oluşması, inançlarımız, önyargılarımız, öfkelerimiz, kin nefret kıskançlık gibi insani veya gayri insani duygularımız elbette ki olması zorunluluk olduğu kadar gereklidir de önemli olan bunları olması gerektiği kadarda dengede tutabilmek olmalıdır.
Örnek verecek olursak eğer biri hakkında bu amirin, üsttün, patronun veya herhangi biri olabilir onun eşit davranmayan veya haksızlık yapan biri olarak tezahür ederseniz düşüncelerinizde bu inanç yönünde şekillenecektir. Bu yönde oluşan düşüncelerimiz o yöndeki duygularımızı tetiklemesi sonucu o kişi hakkında kötü duygu besleriz kendimizi mutsuzluğun içerisinde bulmak mümkündür bir anda.
Sonuçta kendimizi iyi hissetmek istiyorsak düşüncelerimizi ve inançlarımızı kontrol altına almamız duygularımızı da değiştirecektir. Tüm duygular gereklidir lakin bunu dengede tutabilmek çok önemlidir. Dengesiz kullanılan duygularımız bizleri yorar ve yaşam kalitemizi düşürür. Dengeli kullanmadığımızda en büyük zarar kendimizedir. Olumsuz duygular, başkasından önce kendimize zarar verir. Çünkü vücudumuz olumsuz duygularla ilgili patlamalarda en büyük zararı kendisi görür. Bedenimizin enerji seviyesi düşer. Vücut kaskatı kesilir, el ayak tutmaz olur. Kendimizi bitki veya yorgun hissetme hali fiziki bir rahatsızlığımız yoksa sebebi bundandır. Sebepsiz mutsuzluğun adıdır olumsuz düşünme.
Dengeli kullanamadığımız kin ve nefret gibi duygularımız bir ömür boyu sırtımıza taşımak zorunda kalacağımız ağırlıklar yapabilir. Affetme duygusunun önüne geçen kin ve nefret duyguları hayat yolculuğumuzda bizi yoran mutsuz eden sırtımızda gereksiz yere taşıdığımız ağırlıklar etkenlerin başında gelmektedir. Yapmamız gereken sırtımızdaki ağırlaşan yükü atmaktır.
”Affetmek ve unutmak büyük insanların intikamıdır.”
Bilge adamın biri yolculuğa çıkmış. Yolculukta bir adamın önünde ve arkasında ağır birer çuvalla kan ter içinde yürümeye çalıştığını görmüş. Neden bu çuvalları taşıdığını sormuş.
Adam da öndeki çuvalın yaptığı iyilikleri, arkadaki çuvalın da yapılan kötülükleri temsil eden taşlar olduğunu söylemiş. Bunları unutmamak için taşıdığını söylemiş. Bu çuvalların yaşamını zorlaştırdığını da eklemiş. Bunların ikisini birden taşımanın gereksiz olduğunu söylemiş bilge adam.
Adam ayrılmış bilgeden. Akşama doğru aynı yolda tekrar bilgeyle karşılaştığında yine çuvallarla beraber olan adamın daha hızlı yürüdüğünü gören bilge adam sormuş.  Bu hızını ve rahatlığını neye borçlusun, demiş.
Adam da eski halimle iyilikler ve kötülükler bana yüktü, ben de düşündüm ve iki çuvalın da altını deldim. Şimdi daha rahatım ve beni engelleyen hiçbir şey yok, demiş.
Daha mutlu ve hayatın tadını alarak bir yaşam sürmek için Sırtınızda taşımak zorunda olmadığınız ağırlıkları atmanız temennilerimle.