Umudu tükenmiş isteklerimiz var hayata. Hani neresinden tutsan,  kaçıverecekmiş gibi ümitler.. 

Bir belirsizlik içerisinde gidip gelen benliğimiz. Hayatın ucu bucağı yok şüphesiz. Birbaşınalık duygusu eklenince bir de, elinden kaçan fırsatlar, teptiğin hayaller, yiten ümitler. 

Belli doğrultuda akıp giden düşüncelerine yön verebilmek bir hayli zor. Hani düşüncenden seni yakalayacağı belirsiz, hayat çetelesinin. 

Vaktiyle canın yandı, yaralar aldın… Kapanması zor yaralar. Oysa zamana yolculuk ederken gönül, aslında zamanla birlikte neleri de sürüklüyor hayat. Akıp giden zamanın peşine takılıp gidiyor bin bir türlü düşüncelerin ve anılarının izleri. Bir de sağlam kalan izlerin var tabi. Zaman ne kadar geçerse geçsin, hiç bitmeyecek olan duyguların ve kalıcı izleri. Böyle bir belirsizlik var hayatın  odağında. 

Tutunacak ümitlerine can verebildiğin müddetçe ayakta kalıyorsun.Toprak ve gül misali. Toprak güle hayat verir,gül toprağa renk verir. Böyle bir dengedir. İkisi de birbirinden bağımsız gibi fakat görünmeyen belki de gözden kaçan bir bütünlük içindeler. 

İnsanın duyguları ve düşünceleri de böyledir. Bağımsız gibi ama bir bütün… 

Birbütün olan düşüncelerimiz içerisinden arınıp gönlümüzü bir rafa koymak imkansız. Gönlümüzde ne varsa zihnimize o yansıyor. Özlem varsa, zihnimiz vuslat hasretini düşünüyor.Keder varsa, zihnimiz gözlerimizi uzaklara daldırıyor. Sevinç varsa, zihnimiz yüreğimize kıpır kıpır olmayı emrediyor. Zihin ve gönül, bağımsız düşünülemez.

Gönül heybenizde ne varsa, zihninizden dökülen güzel düşünceler eşliğinde hayatınıza akması dileğiyle...