Hay Allah duyarga, duyarga…duyarga da neydi diyenler için - Mağlum ramazan ayı açlıktan hatırlayamamışınızdır-Eklembacaklı hayvanlarda, başlarının ön bölümünde bulunan, duyu alma organı. Devingen halde öyle serseri mayın duruşla bir sağa bir sola döner durur, etrafı sürekli tarar, ya düşmana ya da düşmanlık yapmaya güdümlü…

Hani caaanım turkuaz koylara hayalet edasıyla girip öyle zank diye kalıp, ortamı dinleyen çoğunlukla Arap bandıralı yatlarda tepesinde dönüp duran radarlar gibi…

… Sonra nolur efendim, tarihi geçmiş konserve kutularını açar açmaz, fışır fışır ortaya çıkan kurtçuklar misali, güverteye taşan aşk dilberlerinin sevinç nidaları… bu da konumuz dışı.

Duyargalar algıda seçicilik yaratır.…Dış dünyayı, olup biteni algılar. Yani antenler… Biz de de yok sanmayın. Bilincimiz duyargalarımız olarak işte tam da karşımızda….

Sonuna kadar açarsak her şeyi algılar, istersek  kapatırız. Ne güzel değil mi bize kalmış on&off…

Hepimiz istediğimize kapalı ya da  açık tutuyoruz.

Her duruma da bir kavır halimiz de var.

Geçen hafta nostalji niyetine Eminönü- Mısırçarşısı’na bir uzanayım dedim. 

O da ne yaa?

Hani kedi köpek satışı yasaklanmıştı?  

Mısırçarşı’sında koca tabelalarla kedi köpek vs satıyorlar hala arkadaş. 1000 tl- 2000 tl başlayanlar daha gizli konumlarda fiyatları çıktıkça çıkıyor. Yazın kendini hissettirdiği şu günlerde minik bebeler baygın ve susuz halde camın arkasında hali kalmışsa size umutlu gözlerle bakıyor. Barınaklar her tür cins hayvanla doluyken, hay bunu buralardan acayip fiyatlara satanların da, bunlara para verip alanların da duyargalarına… delirdim ya bir denetleyin artık şu işi… aloooo duyargalar sesim geliyor mu?

Canım sadık dostum köpüşüm öldüğünden beri, gözüm bu konularda. Facebook’ta çeşitli sitelere giriyorum. Sahiplendirme adına hep parayla satış yapılıyor. Biliyorum ki Kleopatra döneminden beri canlı satışları hep var. Ama canlıların satışı, kölelik dönemi yarası kadar acı veriyor bana. Nedir parayla canlı almak, canlı satmak ne biçim üst sınır medeniyet bu ya. Demek ki duyargalar, ilkel çağda ve  hız çağında bir noktada çakışıyorlar. 

Ah Freud nerdesin?

Her şey alınır satılır mı yani?

İnsanın doğaya bakışı acımasızlığı delirtiyor beni.

Duyargalarımızı açtığımızda ‘Ağam Paşam’  kapattığımızda ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ olmayın ya!

Tarım bakanımız gibi hele hiç!

Partinizin milletvekili adaylarının pek beğenilmediği söyleniyor diye soru sormuşlar.

Söylesinler çok da şeyimde değil demiş!

Allahım delireceğim ya. Devlet Adamı …Nasıl bir laftır bu. Bu cevabı o koltukta otursa ilkokul çocuğu vermez.

…. aşağı Kasımpaşa gibi bir şey.

Arkadaş bakansın ya. Bizi temsil ediyorsunuz nasıl şeyimde değil. Şeyinde olacak tabii.

(Burada Banu Alkan’ın bir şarkısı geliyor aklıma; Kaldıramazsan kaldırırlar gülüm!)

Çok olaya şahit oluyoruz tabii- İlk şaşkınlığımız geçtikten sonra maalesef kabullendiğimiz-Hangi birine deseniz de  haklısınız. Öyle çok ki…

Ben başladım siz devam edin. Bakın bakalım birey olarak neye açık neye kapalısınız?

Bu açıklığın ve kapalılığın size ve çevreye, topluma ne zararı var. 

Anket severiz hadi kendi anketinizi kendiniz yapın.

Ama kapalı haliniz, kendinizi pislik gibi hissetmenize yol açmasın ha… Unutmayın;

Her ahvalin bir iyileştirme süreci de vardır.