DÜŞÜRÜLEN  UÇAĞIMIZ’dan SONRA  

Abone Ol
Cumhurbaşkanı Sn.Abdullah Gül’ün, Harp Akademilerindeki konuşmasında bölgemizde sıcak çatışma olasılığından bahsederek “hazır olmalıyız” dediğini , Rusya’nın askeri müdahaleyi telaffuz etmeden çözüm arayışından bahsederken  nihai hedefinin Doğu Akdeniz’deki donanma üssünü muhafaza etmek olduğunu , asıl hedefinin bölünmüş bir Suriye olabileceği ihtimal dahilinde olduğunu değerlendirmiştik. Yeni dönemde Suriye’nin mezhep ayrılığı temelinde parçalanarak Sünni ve Nusayri Araplar ile Kürtler arasında bölünmesi söz konusu olduğunu, Kuzey Irak’tan sonra güneyimizde de bir “Kürt Özerk Bölgesi”, Hatay’ın güneyine düşen bölgede ise bir “Nusayri-Alevi Bölgesi” oluşmasının Türkiye’ye etkilerini iyi düşünmek lazım demiştik.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile Askeri istihbarat tarafından hazırlanan ve MGK toplantısında sunulan rapora göre;  300 binlik Suriye ordusunun üçte birini oluşturan yaklaşık 100 bin asker Özgür Suriye Ordusu saflarına geçti. Suriye’nin yüzde 60’nın kontrolü muhaliflere geçti. 20’si general 600 subay ülke dışına çıkarken, sadece Türkiye’deki subay sayısı 50’yi aştı.  200 bin Suriyeli ülkeyi terk ederek, büyük çoğunlu Lübnan ve Ürdün’e gitti. Ölü sayısı resmi olmayan rakamlara göre 12 bini, yaralı sayısı 50 bini aştı. Çatışmaların  Şam, Halep, Humus, Hama ve Lazkiye bölgesinde yaşandığı ,  Şam’ın Hamuriye , Hareste , Masarib , Kefer Susa , Duma ve Zemelka semtlerinde  kurtarılmış bölgeler oluşturulduğu belirtiliyor. Halep’te de başta Süleymaniye mahallesi olmak üzere Arap ve Kürt mahallelerinde ciddi çatışmalar sürüyor.
Bunlara  rağmen Suriye’nin adeta Türkiye’ye kafa tutarcasına silahsız bir uçağımızı uluslararası sularda düşürmesi sonucu iki ülke ilişkileri  gerginleşerek neredeyse savaşacak noktaya gelindi. Başbakan’ın siyasi Parti Liderleriyle konuyu istişare etmesi ve Nato’da konunun tartışılmasından sonra “angajman kurallarının  değiştiğini , Suriye’nin bedel ödeyeceğini , Türkiye’nin gazabının şiddetli olduğu”  ifade edildi. Bunun üzerine, Türk Hava Sahası’na yönelik ihlallere karşı kullanılacak Stinger füzeleri Kilis sınır taburlarına sevk edildi.   Suriye tarafından Türkiye Hava Sahası’na yönelik hava ihlallerini anında tespit edip, herhangi bir şekilde uyarıya ihtiyaç duyulmadan “Hasmane tutuma karşı vuruş”  yapılacak.  Basında Suriye’nin  saldırganca tutumunun devamı  halinde  “uçuşa yasak bölge”  oluşturulmasını isteyeceği  ayrıca  Türk Genelkurmayı’nın Suriye içinde Kamışlı ya da Der el Zor çölünün ortalarına kadar ilerleyip Suriye şehirlerindeki katliamlardan kaçanlar için güvenli bir bölge hazırlığı için plan yaptığı ileri sürülüyor…
Esad rejimini bu derece fütursuzluğa iten sebeplerin muhtemelen Rusya , İran ve Çin’in desteğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Rusya’nın Türkiye ile ekonomik anlamda çok büyük ilişkileri olmasına rağmen  Akdeniz’deki varlığına tehdit oluşturabileceğinden  Nato’nun veya Türkiye’nin askeri operasyonuna sıcak bakmaz. Enerji  bağımlılığımız nedeniyle Rusya Türkiye’ye verdiği  doğalgazı kesmeyi bile  düşünebilir. Bu da bizim için ciddi bir risktir. Sanayi ve konut ısınması için bu enerjiye şiddetle ihtiyaç var.(Enerjide  bu derece Rusya’ya bağımlı hale gelmek de bizim açımızdan ayrı bir gaflet değilmi?) Ayrıca Rusya’nın  petrol fiyatlarının düşüşüne tahammülünün olmıyacağı (Putin  , petrol 90 doların altına düşerse krize girileceğini  açıklamıştı) bu nedenle bölgede  kontrolu ABD’ye bırakmak istemiyeceği unutulmamalıdır.
Bizim ise  bir çok kere diğer devletlerden daha sert ifadelerle  Suriye’de yaşananlara seyirci kalmıyacağımızı söylediğimiz halde barıştan bahsetmemiz  biraz  anlamsız kaçmıyormu?  Bölgesel Güç-Küresel Güç derken Suriye’ye misliyle mukabele etmedikten sonra  söylenenlerin ne derece kıymet ifade edeceği tartışmalıdır. Ben de kesinlikle  savaşa karşıyım.Hele hele durup duruken Suriye ile ters düşmüş olmamıza hiç anlam veremiyorum.  Ama bu noktaya geldikten sonra yapılanın karşılıksız bırakılmasını kabullenmek mümkün değil , kimsenin şamar oğlanı değiliz…