Kâinat için Allah neyse, beden için de, ruh odur.

     Allah kâinatın neresindeyse, ruh da bedenin orasında.

     Ruh, bedenden münezzeh / uzak.

     Allah’ın kâinattan münezzeh oluşu gibi.

     Allah, ne yerdedir ne de gökte.

     Mekândan münezzeh / alâkasız.

     Fakat her yerde hâzır ve nâzır / her şeyi görür.

     Ruh da bedenin, sanki ne orasında ne de burasında.

     Fakat bedenin her yerinde, bedeni ihata etmiş / kuşatmış bir vaziyette.

     Fakat, sanki bedenden münezzeh, bedenle ilgisi olmayan bir mahiyet arzetmekte.

     Kâinattan bir parça kopsa, ayrılsa; Yaratan’da bir eksiklik olur mu?

     Bedenin bir kolu kopsa, ruh eksilmiş sayılır mı?

     Allah’ın isim ve sıfatları, kâinatta dağ, taş, bitki, toprak, hayvan ve insanlar olarak tecelli ediyor.

     Tabiat denen bir görüntü oluşturuyor. Âdeta Yunus’un ete kemiğe bürünüp görünmesi gibi.

     Tüm tecelli, görüntü ve yansımalar O’ndan, fakat onlar O değiller.

     Yani varlıklar Allah’tan, fakat Allah değiller.

     Allah’ın zâtının bilinmesine ise yol yok.

     Bedende göz görüyor. Fakat gören göz değil.

     Göz penceresinden bakan ruh.

     Tıpkı pencere değil, göz penceresinden bakanın görmesi gibi.

     Bedende kulak işitiyor. Fakat işiten kulak değil.

     Kulak penceresinden duyan ruh.

     Tıpkı, pencere değil, kulak penceresinden duyanın ruh olması gibi.

     Fakat ruhun mahiyet ve zâtına da yol yok.

     Güneş yeryüzünü aydınlatıyor. Ama kendisi arzda değil.

     Sadece yeryüzünde tecelli ediyor, kendisini gösteriyor.

     Yani kendisini yansıtıyor.

     Tüm yansımalar Güneşten. Fakat onlar Güneş değiller.

     Ruh da ete kemiğe bürünerek uzuv ve organları içeren;

     Maddî bir görünüş hâlini alarak bedende tecelli ediyor.

     Organ ve uzuvlardaki tecelliler ruhdan. Fakat her biri, bizzat ruhun kendisi değil.

x

     “Siz, Tanrı değilseniz bile Tanrının bir yansımasısınız. Fiziksel ölümünüzün hiçbir anlamı yok!

     Varlığın özünün ayrılamaz bir parçası olarak ölümden sonra yaşamayı sürdüreceksiniz.”

     (Bilinçsiz Kuantum, Vıctor J. Stenger, Türkçesi: Murat Havzalı s.19)

x

     “Zihinlerimiz, içimizdeki en küçük parçacıklardan, dışarıda gökadanın en uzak köşelerine,

     Geride sonsuz bir geçmişe ve ileride ebedî bir geleceğe uzanan, daha büyük bir kozmik zihinle...

     bir uyum içindedir.” (a.g.e. s. 20)  

    x

      “Günümüz yüksek hızlı bilgisayarları kuantum mekaniğinin bir ürünüdür.

      Kuantum mekaniği fizik, kimya, biyoloji ve yaşamın kendisinin temelini oluşturur.

      Var olan her şeyin yoktan nasıl var olabileceğini göstererek,

      Evrenin kökenine ilişkin anahtar niteliği taşıyacak bir anlayış bile sağlayabilir.” (a.g.e. s. 21)

x

      “Yakın zamanlarda birçok yazar bilimsel düşüncedeki bu devrimin aslında gerçekleştiğini,

      Yirminci yüzyıl fiziğiyle birlikte evrenin tözü (cevheri)nin madde değil bilinç olduğunun

      Keşfedildiğini ilân etmiştir. Bu düşünce şekli, insanların yüreğini ısıtmıştır.” (a.g.e. s. 19)