Ne olduğunu anlamadığımız bu ruh halimizin adı ise; “Ruhen ve beynin yorgunluğu…!’’
Bahar nezlesine yakalanmayalım derken, yaşamımıza toplum sıkıntıları alerji yapmaya başladı.Yüzümüzün rengi sarardı, burnumuz, gözümüz akmaya başladı.Ş öyle derin bir nefes alıyorsunuz, yine de silinmiyor, çözüm vermiyor; havanın güzelliği de, hayat ta…
Sırtımıza onca yük binmiş, gecemiz kopkoyu siyahlıkta; “iyi uykular” bile birbirimize diyemediğimiz, uykularımızın bilinç altında, hayatla uğraştığımız, kabus dolu gece, gündüz ve mevsimler den ise; bahar..(!)
Ne iklim, ne mevsim yakınımızdan bile geçmemiş. Yorgun, halsiz bitkiniz. Elinden oyuncağı, pamuk şekeri alınmış çocuk gibiyiz…
Halk, kendini baskı altında hissediyor. Hatta ağır bir cendere de.. Adalete özlem duyduğumuz, tüm hakları ihlal edilmiş, psikolojideyiz. Pusulası kayıp, dört tarafı menfaatçilerle ve kendini düşünen; “arızalı egolularla’’ dolu günlerdeyiz…
Hele de, çoluk, çocuk, yetişkin her kes, üstteki renkli yaşamda bulunanların oyuncağı olmuş durumda. Birilerinin, çıkar için diğerlerine çatışma açıp ve halkın tek cephane olduğu toplum oluverdik...
İnsani iletişimlerin erozyona uğradığı, insanlığın rafa kaldırıldığı, hayattayız. Evet; her birimiz, “düşünce yorgunuyuz.!’’
Yorgunluğumuzu, düşüncelerimizi sağa-sola çevirip, bir türlü dar sokaklarda olta attığımız, dar gelirimizle, çıkmaz sokaklarla karşılaşıp, ne yapacağımızı, nasıl, kime ve neden, niçin güveneceğimizi şaşırmış bir durumdayız.
O kadar iç dünyamıza girildi ki, ne gizem, ne benlik, ne psikoloji, ne de insan haklarını koruma amacı kaldı. Paramıza, kalbimize ambargo kondu; “Bizler yaşar, siz yanarsınız’’ denir gibi…
Paranoya ile tanıştık. Kimin bize yaklaştığını hissettikse; bizi bizden çalacağını, sadece kendini düşündüğünü, Vatan, Millet değerlerinin, maddiyat olduğunu, gariban, yoksul halkın unutulduğunu, sosyal statünün her an sarsılabilineceğini de yaşar olduk. Sosyal demokrasinin, sosyal medya ile baskılandığını yaşadığımız son günlerde, sabahlara çok yorgun uyanıyoruz.
Evet; sağımızı, solumuzu kaybettiğimiz acı paranoya da, depresyonda ve halk olarak bizler baskı altında ve yorgunuz…!
Birileri kendilerine gelse ve halkın ruh sağlığına dokunmasa diyorum.
İnsanlığın, değerlerin, ekonominin ve hakların enerji doluluğuyla, hayattan keyif alma duygusu ile uyanacağımız nice güzel yarınlar; ’’yine bizim diye düş kurmakta fayda var..!’’
Bu sabahların düşünce yoğunluğu ve yorgunluğu biter mi acaba, ne dersiniz..?