DÜNYAMIZ ELDEN GİDİYOR (2)

Abone Ol
DÜNYAMIZ ELDEN GİDİYOR (2)  Mavi gezegenimiz dışında, galaksimizdeki, evrendeki oluşumlar konusunda insanlığın yapabileceği pek birşey yok.  Evren giderek genişliyor.  Samanyolu galaksisi sarmal kollarıyla bir semazen gibi döne döne veya yıldızına doğru yol alıyor. Bu yolculukta ömrü tükenen yıldızların parçalanmasıyla başımıza taşlar yağabilir. Mavi gezegenimizi kat kat bohça gibi saran koruyucu kuşakları üzerimizden kayıp gidebilir.  Evrenin genişlemesine bağlı bu gibi felaketlere karşı insanlığın eli kolu bağlı; yapabileceğimiz tek şey bir başka "dünyaya" göçedebilmek!  İnsanlar yüzyıllar boyunca yıldızları izleyerek geleceğini okumaya çalıştı.  Yıldızların hareketlerinden anlam çıkarabilmek falcılık değil.  Rees de, kitabında, astronomların insanların geleceği konusunda fikir yürütmenin yeni bir şey olmadığını söylüyor:  "Astronomlar, insanoğlunu bitmiş değil, henüz başlamakta olan bir sürecin bir parçası olarak görme yeteneğine sahiptirler. Bu yetenek, bu yüzyılda neler olacağını araştırmaları konusunda onları kışkırtıyor."  "... Yeni buluşlar, hiç olmadığı kadar, büyük değişimlere neden oluyorlar. Bu bilinmezlik-olgusu, uygarlığımızı, felaketler karşısında daha da çaresiz bırakıyor."  İNSANLIK KENDİ KENDİNİ YOKEDEBİLİR Mİ?  Mavi gezegenimiz, her geçen gün, yaşanır olmaktan uzaklaşıyor.  Bilim adamları, "Dünyada yaşayan insanların, birbirlerini yiyecek yerde, elele vererek, yaklaşan felaket karşısında neler yapılabileceğini araştırmaları gerekir" uyarısını yapıyorlar; "yarınlar çok geç olabilir."  İngiliz Kraliyet Astronomu Sir Martin Rees, geçen ay yayınlanan "Son Saatimiz" adlı kitabında, son 20 yılda yaşanan kozmolojik olayları ve insanlığın kendi elleriyle yarattıkları tehlikeli gelişmeleri ele alarak, yakın bir gelecekte yaşabileceğimiz toplu ölümleri anlatıyor.  Rees, asteroit çarpması, küresel ısınma, çevre kirlenmesi, nükleer savaş ve önlenemeyen salgın hastalıklar gibi bilinen potansiyel felaketlerin yanı sıra, bilim ve teknolojideki gelişmelerin, buluşların da mavi gezegenimiz için büyük tehdit oluşturduğunu vurguluyor.  Biyoteknolojideki gelişmeler sonrasında üretilen mikroplar, silah olarak kullanıldığında, insanlık için çok büyük tehlike oluşturabiliyor. (Başkan Bush, Irak'ı işgal etmek için, Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu bahane etmemiş miydi?)  Brookhaven National Laboratory'de, RHIC (Relativistik Heavy Ion Collider)'de üretilen atomdan küçük parçacıkların (Strongeletler) bir karadelik gibi davranmaları, hiç de kayıtsız kalınacak bir buluş değildir. Kontrolden çıkması halinde, RHIC'ın gezegenimizi yutabilecek bir big-bang makinesine dönüşebilme olasılığını da gözardı etmememiz gerekir.  Bazı bilim adamlarının, Rees'in strangeletler konusunda söylediklerini abartılı bulsalar da, gerçekleşme olasılığının yüzdesini hesaplamaya çalışmaları, böyle bir tehlikenin tamamen yok olmadığını göstermiyor mu?  SIR REES SIRADAN BİR BİLİMADAMI DEĞİL  Sir Rees'in "Son Saatimiz" kitabında söyledikleri dünyada büyük yankılar uyandırdı. Çünkü Rees sıradan bir bilimadamı değil. "Dev karadeliklerin kuasarlara enerji sağladığını ve kozmozun sabit olmadığını" ileri süren bilimadamlarından biri. Ünlü kuramcı Stephan Hawkins'in karadelikler konusundaki düşüncesini değiştirdiğini açıklamasından sonra, Sir Rees'in uyarıları daha da önem kazandı.  Rees, 1992 yılına kadar Cambridge Astronomi Enstitüsü'nün başındaydı. Daha sonra NRoyal Society Research'de 10 yıl profesör olarak hizmet verdi.  1951 yılından itibaren de "İngiliz Kraliyet Astronomu" ünvanını taşıyor.  Rees'in öngörülerini "biraz abartılı" bulan bilim adamları da var. Örneğin Rees'in, RHIC reaktörünün bir big-bang makinesine dönüşebileceğini, "gezegenimizi yutabileceğini" söylemesinden sonra, Brookhaven yöneticisi John H. Marburger de heyecanlanmış. Çeşitli ülkelerin fizikçilerini toplamış, konuyu enine boyuna tartıştıktan sonra, Rees'in strangelet senaryosunun 6 milyar insanı yutma olasılığının 50 milyonda 1 olduğunu açıklamışlar.  Sir Rees ise iddialarında ısrarlı. RHIC deneyler: sırasında bile, en az 100-120 kişinin ölebileceğini söylüyor; "RHIC gibi, parçacık çarpışmaları konusunda deney yapan bir laboratuardaki deneylerin küresel bir felakete yolaçma olasılığının trilyonda 1'in altında olması gerekir" diyor.  

Dünyamızı bekleyen başka felaketler de var. Yarın...