Tüm Türkiye'yi endişelendiren, ağlatan orman yangınlarından sonra, bu kez de sel felaketi ile sarsıldık. 

Kastamonu başta olmak üzere, Batı Karadeniz'deki aşırı yağışlar ve seller, deyimim tam anlamıyla bizi kahretti. 

Bir buçuk yıldır kâbusumuz olan pandemi psikolojisinden birazcık olsun sıyrılıp yaşama sevincini içimizde yeşertmek istiyoruz: peşpeşe gelen felaketler buna fırsat vermiyor. 

Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde, aşırı basınca dayanamayan baraj kapağı açılmış, ilçenin tamamı sular altında kalmış. 

Vatandaşların evlerinden cep telefonları ile çektikleri videoları izledik: sanki dünyanın batışına tanık oluyor gibi çığlıkları kulaklarımızdan gitmiyor. 

Ülkemizde yaşanan her olay da olduğu gibi sel felaketi üzerine de çok şey yazıldı, çok şey konuşuldu. Ancak en fazla dillendirilen devletin, halka yardım çağrısı ve verilen İban numarası oldu.

Aslına bakarsanız Türk halkı, böyle zamanlar da  İban numarası olsun, olmasın el birliği ile her türlü yardımı yapmak için çabalıyor. Sözüm ona dindar geçinenler hariç. 

Nedendir bilinmez bu arkadaşları, ülkenin ne iyi gününde ne de kötü gününde görebiliyoruz. 

Bilimde yoksunuz

Üretimde yoksunuz

Eğitimde yoksunuz

Teknolojide yoksunuz

Sanatta, edebiyatta zaten hiç yoksunuz.

Söyleyin Allah aşkına nerede varsınız?

Biz onca dertle boğuşurken, İslam alemi muhtemelen: "Biz bu dünya için değil, öbür dünya için çalışıyoruz" diyebilir. 

Madem öyle bizde, öbür dünyalarına bir bakalım, nasıl çalışmışlar, neler yapmışlar? 

Çok fazla derinlere inmeye gerek yok. Memleketimin şöyle bir islamın 5 şartına değinmek yeterli. 

Şaşalı, debdebeli sosyal medyadan bol reklamlı hacca, umreye gitmeler var. Sağa sola borç takanlar hem dünya hem de ahiret borçlarını bir kenara bırakıp hacca koşanların ki akıbetini bir Allah bilir. 

Akşama kadar aç kalıp, akşam imam ezanın daha ilk kelimesini okurken 5 kap yemekten çatlayana kadar yiyerek açın halini umursamamak kaç sevap kazandırır bilinmez.

Namazda eli havada sözü duada olupta aklında hep alacak verecek, "kimin ne kadar malı var, benim payıma ne düşer" tarzında dünyevi düşünceyle kılanların ehemmiyeti olur mu?

Zekât vermemek için binbir türlü takla atanların vay haline. 

Haa çok şükür iKelime-i Şehadeti bol bol yerine getiriyoruz. En kolayı o ya. Getir dur. 

"Türkiyede kendini d,ndar olarak tanımlayan kesimler para ve iktidarın gücünün tadını aldıktan sonra tamamen değişti. Bunu ülkemizde özellikle son yıllarda çok daha rahat gözlemleyebiliyoruz. Bu tırnak içindeki "zengin dindar Müslümanlar" İslam'ı hakkıyla temsil eden Müslüman tipini ortaya koymak yerine paranın getirdiği pahalı oyuncaklar olan lüks otomobiller, yatlar, villalarla oyalanmaya başladı. Lüks, ihtişam ve iktidara çabuk alışştılar. Ebedi hayata yönelik beklentileri azaldı, dünyevileşme yönleri ağır bastı. İnancımızda olmadığı halde büyük bir şatafata alıştılar. 

Günümüz Müslümanlarının hayat felsefesinin, para ve iktidar gücüyle tamamen olumsuz yönde değiştiği ortada.  Örneğin sel felaketinde evini kaybeden onlarca aileyi düze çıkartabilecek para ile 1 hafta 5 yıldızlı otelde tatil yapabilir hale gelebiliyor. Ve hepsinden önemlisi bunu kendisine hak olarak görüp meşrulaştırabiliyor. 

Bütün bunlar aslında İslami ahlak çerçevesinin dışına çıkılmasıyla ilgili. Artık bu hayat felsefesinde herkes kendi kazandığını yiyor, yardımlaşmıyor. Güçlü olan güçsüzü eziyor. Her kaptan gemisini kurtarmaya çalışıyor. 

Lüks, ihtişamın ve gösterişin ruhuna işlediği bu dindar tipinin cebinin dolmasıyla yüreğinin boşaldığı açık ve net görünüyor. 

Bu dediklerimi kalben, ruhen, bedenen dört dörtlük yerine getirene lafım yok. 

Ancak hadi itiraf edelim: etrafımızdakilerin sözüm ona dindar görünenlerin çoğu hep anlattığım gibi değil mi? 

Hani öbür dünya için çalışıyorlardı? O da yok. Hem bu dünya da yan gelip yat, hem de öbür dünya için çakallık yap. Kulları durmadan dinden bahsederek kandırabilirsiniz ama Allah'ı nasıl kandıracaksınız? 

"İçin temiz olmadıktan sonra Hacı Hoca olmuşsun, kaç para! Hırka, tespih, post, seccade güzel ama Tanrı kanar mı bunlara? demiş Ömer Hayyam. Az bile söylemiş. 

...