İSTANBUL - 'Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kuran taraflar, hali hazırda keşiflerin yapıldığı ülkeler görüntüsünde. Bunlar Avrupa’nın enerji güvenliği için alternatif ülke statüsünde görülse de, Türkiye, Suriye, Libya, Lübnan gibi ülkelerin davet edilmemesi anlamlı. Bu forum, iyi niyete dayalı bir birliktelik değildir. Bu ittifakın başta Türkiye ve KKTC’ye karşı yapıldığı açık' diye konuşan Teoman Yıldırım şunları söyledi:

"Rum Enerji Bakanı, forumda yaptığı açıklamada, ‘Egemenlik haklarımızı kesintisiz uygulayabilmek için bölgemizde müttefikler oluşturmak gerekiyor. Rum Yönetiminin taşıdığı niyet, bu ittifakı arkasına alarak Kıbrıs Türkleri ile anavatan Türkiye’nin kıta sahanlığındaki mevcut haklarını gasp etmektir. Bütün bu gelişmeler, Kıbrıs’ta deniz ve hava üssü açılmasının ne kadar elzem olduğunu ortaya koymaktadır."

"DOĞU AKDENİZ’İN ODAK NOKTASI KIBRIS"

Doğu Akdeniz'de tahmini olarak 60 milyar varil hidrokarbon bulunduğunu ifade eden Teoaman Yıldırım, "Doğu Akdeniz denklemi içinde bu gün için görünür olmasa da odak noktası Kıbrıs’tır. Kıbrıs düğümü çözüldüğü takdirde, oradaki doğalgaz Türkiye üzerinden Avrupa’ya daha ucuz sevk edilebilecek. Arama, geliştirme, çıkarma işlemleri hız kazanacak. Avrupa için ikinci bir alternatif olup, Rusya’ya bağımlılık azalacak. Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan ikinci planda kalacak, Türkiye’nin önemi artacak. Görüleceği üzere, Türkiye açısından da Kıbrıs sorununun çözümü önem arz etmekte. Aksi takdirde, Doğu-Med Hattı gerçekleşirse Kıbrıs’ın, İsrail, Lübnan, Suriye hatta Mısır gazı için bir ortak nokta bir hub olma ihtimali yüksektir" dedi.

"TÜRKİYE KENDİ MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGESİNİ BELİRLEMELİDİR"

"GKRY’nin münhasır ekonomik bölge politikasının Doğu Akdeniz’deki dengenin Türkiye’nin aleyhine değiştirebilecek bir potansiyele sahip olduğunu belirten Yıldırım şunları söyledi:

"Türkiye’nin atması gereken adım Doğu Akdeniz’de kendi münhasır ekonomik bölgesini belirlemesidir. Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi, GKRY ve Yunanistan’ın aleyhine gelişecek şekilde büyüyecek ve 189 bin kilometrekareye çıkacaktır. Türkiye’nin yapacağı antlaşmalar elini kuvvetlendirecek ve olası bir pazarlık durumunda kendi egemenliği altında olması gereken 145 bin kilometrekarelik alan yerine 33 bin 400 kilometrekarelik alanı pazarlık konusu haline getirebilecektir. Türkiye her ne kadar 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf olmasa da Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgeler'in kıyıdaş ülkelerinin katılımıyla ilgili ülkelerin kıyı uzunluğunu esas alan hakkaniyet ilkesi çerçevesinde belirlenmesini savunuyor. Rum kesiminin, Ada’nın tamamını temsil ederek Mısır, Lübnan ve İsrail ile yaptığı MEB sınırlandırma anlaşmaları, Türkiye tarafından hem KKTC’nin haklarının korunması hem de bazı noktalarda kendi muhtemel MEB sınırlarının ihlal edildiği gerekçesiyle kabul edilmiyor."