BANGKOK - Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Thawil Pliensri yaptığı açıklamada, bu ay bitmeden güneydeki ayrılıkçı gruplarla anlaşmaya varmak için görüşmelere başlanacağını belirtti.

Ordunun karşı çıkmasına rağmen Tayland'da eski Başbakan Yinglak Şinavatra hükümeti, 2013 yılında Malezya'nın arabuluculuğunda devlet yetkilileriyle direnişçiler arasında diyalog politikasını yürütmüştü.

Ülkede 22 Mayıs'ta yönetimi ele geçiren ordu, gelecek yıl ekim ayında yapılacak genel seçimler öncesinde eski Başbakan Şinavatra'yı destekleyen ''kırmızı gömlekliler'' ve darbe karşıtı ''sarı gömlekliler'' arasında gerginliğin düşürülmesi ve ülkenin farklı kesimleri arasına uzlaşma ve birlik sağlamak için çeşitli reformları hayata geçirecek.

Cunta yönetiminin Müslüman gruplara yönelik bu adımını AA'ya değerlendiren Uluslararası Kriz Grubu'ndan Matthew Wheeler, cuntanın güneydeki sorunun çözüme kavuşturulması için cesur bir adım atmasına rağmen mevcut durum çerçevesinde iyimser olmadığı çünkü yönetimin karşı tarafa ne tür tavizler vereceğinin net olmadığını kaydetti.

Cunta yönetiminin darbeden bu yana güneydeki kesimlere yönelik tavrının, Müslüman grupların görüşmelere katılma konusunda gönülsüz davranmasına neden olabileceğini söyleyen Wheeler, cuntanın, ülkeyi aşırı şekilde merkezileştirme çabasının görüşmeleri başarıya ulaştırmayacağını ifade etti.

''Özerklik'' talebine cuntanın tavrı

Eski Başbakan Şinavatra döneminde 9 ay süren görüşmelerin ana gündem maddesini oluşturan ''siyasi özerklik'' talebinin, cunta yönetimi tarafından, ''ülkenin toprak bütünlüğünün ihlali'' gerekçesiyle kabul edilmeyeceği belirtiliyor.

Güneyde yıllardır devam çatışmalar üzerinde çalışan analist Rungrawee Chalermsripinyorat de barış görüşmelerinin ana gündemini oluşturan ''özerklik'' konusunun altını çizerken, cunta yönetiminin ''Tayland kimliğini'' ön plana çıkarmaya çalıştığını söyledi.

Müslüman gruplar arasında farklılıklara da değinen Chalermsripinyorat, geçen yılki görüşmelere diğer grupları temsilen katılan Ulusal Devrim Cephesi'nin (UDC), silahlı çatışmaların kontrol altına alınması yönündeki çabalarının rahatsızlık yaratması üzerine bazı grupların barış görüşmelerine katılma konusunda gönülsüz davrandığın anımsattı.

Chalermsripinyorat, etkisizleştirme ve baskı yöntemlerini son 10 yıldır uygulamaya devam eden ordunun bu tavrına devam etmesinin, görüşmeleri başarıya ulaştırmayacağını, Tayland'ın bölge ülkelerinden dersler çıkarması gerektiğin kaydetti.

Bölgedeki İslami okulların cunta yönetimince kontrol altında alınmasına tepki olarak 1960'larda bölgede UDC gibi birçok direniş grubu ortaya çıktı. Geçen yılki barış görüşmelerine katılan Patani Ortak Kurtuluş Örgütü ile Barisan İslam Pembebasan Patani de diğer etkili gruplar arasında bulunuyor.

Her ne kadar bölgede isyanlar 2004'te başlasa da ülkenin güneyindeki çatışmaların tarihi 100 yıl öncesine dayanıyor. Tayland'da Müslüman çoğunluğun yaşadığı, güneydeki Yala, Pattani ve Narathiwat bölgeleri, Siam'ın, Britanya ile imzaladığı 1909 tarihli anlaşmayla, o dönemde Malay Sultanlığı'na ait olan bölgenin kontrolünü ele geçirmesinden bu yana mezhepsel direnişe sahne oluyor.

Söz konusu eyaletlerin, 1909'da İngiltere ile o zamanki adı Siyam olan Tayland arasında imzalanan anlaşmayla Tayland toprakları arasına katılmalarının ardından, bölge ayrılıkçı Müslümanların eylemlerine sahne oluyor.

Tayland'ın güneyinde etnik Malay topluluğun yaşadığı kesimdeki Müslüman azınlık ile Budistler arasında tarihsel nedenlerden dolayı 2004'te yeniden patlak veren çatışmalarda 6 bin kişi ölmüş, 10 binden fazla kişi de yaralanmıştı.

Ülkede 1960'lardan bu yana çok sayıda ayrılıkçı örgütün faaliyet alanı olan Müslümanların yoğun yaşadığı güney bölgesi, Malezya sınırına yakın olduğu için yoğun olarak Malay kültürünün etkisi altında.  Müslümanların toplam nüfusun yüzde 5'ini oluşturduğu Tayland'da, özellikle 2004'ten bu yana şiddeti giderek artan isyancı hareketlere karşı ordu ve örgüt arasındaki çatışmalar devam ediyor.