Suudi Arabistan tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyan ve önceki gün sahaya sürülen "yolsuzluk" kartıyla çok sayıda prens, bakan ve iş adamını hedef alan dev gözaltı dalgası, "Yolsuzlukla mücadele mi tasfiye mi?" sorularını beraberinde getirdi.

Dünya kamuoyunu sarsan Suudi Arabistan'daki bir kesim gözaltı dalgasının, yönetimin beyan ettiği gibi yolsuzlukla mücadele, kamu malını koruma, hukuk devletini güçlendirme amaçlı yürütüldüğünü vurgularken, diğer bir kesim ise operasyonların yolsuzlukla mücadeleden ibaret olmadığını belirterek, başlatılan bu sürecin muhaliflerin tasfiyesi ve yönetimin sorunsuz bir şekilde Prens Selman'a intikali için elinin güçlendirilmesi olarak yorumluyor.

Savunma Bakanı ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın, ülkeyi "yeni Suudi Arabistan'a" doğru taşıdığını dile getirenlere karşılık, Kraliyet Muhafızları Bakanı Prens Mutab ve Prens El-Velid bin Talal'in de arasında olduğu çok sayıda prens, bakan ve iş adamını hedef alan operasyonun yalnızca yolsuzlukla mücadeleden ibaret olmadığını savunanlar ağırlık kazanıyor.

Ülke tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyan dev operasyon, Kral Selman bin Abdulaziz tarafından üst düzey isimlerin görevlerinden azledilmesinden sonra Prens Selman başkanlığında oluşturulan Yolsuzlukla Mücadele Yüksek Komisyonu tarafından gerçekleştirildi.

Yolsuzluğa karıştıkları gerekçesiyle 11 prensin yanı sıra eski ve yeni dönemde bakan ve bakan yardımcılığı görevlerinde bulunan 38 kişinin gözaltına alındığı haberleri dünya kamuoyunda ses getirdi.

Operasyona destek verenler

Gözaltı dalgasından memnun olanlar, mayıs ayında bir televizyon programında ülkesinin yolsuzlukla mücadele konusundaki politikaları hakkında konuşan Veliaht Prens Selman'ın, "Yolsuzluğa bulaştığı kanıtlanan kişi, ister prens ister bakan olsun yargılanmaktan kurtulamayacaktır." şeklindeki açıklamalarını hatırlatarak, Veliaht'ın sözünü yerine getirdiğini ve zamanlamanın yerinde olduğunu belirtiyor.

Operasyonun yolsuzlukla mücadele, reform sürecini hızlandırma, kamu malını koruma, hukuk devletini ve şeffaflık ilkesini güçlendirme gibi hedeflerine dikkat çekilerek, ülkeye olumlu yansımalarının olacağı iddia ediliyor.

Bu görüşe katılanlar, yaşanan gelişmelerin yatırımları ülkeye çekeceğini, Prens Muhammed'in geçen yıl hazırladığı iç politikada oldukça radikal ve reformcu değişiklikler içeren 2030 vizyonuna doğru bir ilerleyişin olacağını ve Prensin son on yıllardır benimsenen basmakalıp bakış açısından tamamen farklı bir şekilde ülkeyi "yeni Suudi Arabistan'a" taşıyacağını savunuyor.

Operasyonu "tasfiye" olarak değerlendirenler

İlk görüşe katılmayan Suudi Arabistan konusunda uzman diğer bir grup ise dev operasyonun "sadece" yolsuzlukla mücadele olmadığını vurgulayarak, yönetimin Prens Selman'a intikalinden önce muhaliflerin tasfiye edilmesi ve böylelikle sosyal, politik ve ekonomik hayatta elinin güçlendirilmesi olarak yorumluyor.

Bu görüşü savunanlara göre, Kraliyet Muhafızları Bakanı Prens Mutab başta olmak üzere bazı muhaliflerin azledilmesi ve gözaltılarla başlatılan bu süreçte, yolsuzlukla mücadeleden daha çok başka önemli hedeflere odaklanılıyor.

Öte yandan son dönemde Suudi Arabistan’ın iç ve dış politikasına yön veren, halk arasında popüler ve göz önünde olmayı seven bir kişilik olarak tanınan Veliahtın, Mutab'ın Kraliyet Muhafızları Bakanlığından azledilmesi ve alınan diğer kararların ardından tüm askeri ve güvenlik kurumlarında kontrolü sağladığına dikkat çekiliyor.

Kral olduktan sonra yeğeni Muhammed bin Nayif’i ikinci veliaht olarak atayan, ardından birinci veliaht olan kardeşi Mukrin’i azlederek Muhammed bin Nayif’i veliaht, oğlu Muhammed’i ise ikinci veliaht olarak atayan Selman bin Abdulaziz, son hamleyle Muhammed bin Nayif’i de azlederek oğlu Prens Muhammed'i veliaht ilan ettirmişti.