Filistinli soydaşlarının aksine kuruluşundan bu yana İsrail'e sadakatle hizmet eden Dürzi topluluğu, ırkçı Yahudi ulus devlet yasası ile "ikinci sınıf vatandaş" ilan edilmelerinin ardından Yahudi devleti ile ilişkilerini sorgulamaya başladı.

İsrail'e sadakatlerini devam ettirmekten yana olan Dürziler olduğu gibi işgale son verilmesi gerektiğini savunanlar da var.

Yoğunlukla ülkenin kuzeyinde hayatlarını sürdüren, varlığını İsrail'in varlığına bağlayan Dürziler, yıllar boyunca "kan kardeşi" muamelesi göstererek, hiçbir hizmette kusur etmediği "devletleri" tarafından çıkarılan Yahudi ulus devlet yasası ile izole edilmiş bir duruma düşürüldü.

İsrail'in kendini sadece Yahudi halkının devleti olarak gören kanunu çıkarmasıyla, aralarında orduda yüksek rütbeli olarak görev yapanların da olduğu önde gelen Dürzi şahsiyetler, bundan sonra ülkedeki statülerinin ne olacağını sorgulamaya başladı.

Dürzilerin kimlik sorununu yakından takip eden AA ekibi, Dürzi gençlerin zorunlu askerlik hizmetine tabi tutulmalarına karşı kurulan "Reddet… Halkın Seni Korur!" platformunun kurucularından Halid Ferrac ve İsrail ana muhalefeti Siyonist Blok'taki İşçi Partisi'nden Dürzi asıllı milletvekili Salih Saad ile konuştu.

"Dürziler Filistin halkının ayrılmaz bir parçasıdır"

İsrail'in kuzeyindeki Yukarı Celile bölgesinin Rama beldesinde 1981'de dünyaya gelen Dürzi Halid Ferrac yaklaşık 20 yıldır işgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşıyor.

İsrail'in zorunlu askerlik hizmetini reddeden ve bu yüzden birçok defa hapis yatan Ferrac, 2014'te bir grup Dürzi arkadaşıyla kurduğu "Reddet… Halkın Seni Korur!" platformuyla Dürzilerin İsrail'e karşı bilinçlenmesi için sivil mücadele veriyor.

İşgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan ofisinin kapılarını AA ekibine açan Ferrac, Dürzi toplumunun Filistin halkının ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getirdi.

Ferrac, "Reddet… Halkın Seni Korur!" platformunun bir Filistin hareketi olduğunu belirterek, "Bu platformun ana hedefi tarihi Filistin topraklarında yaşayan Dürzileri, Filistin kimliğine geri döndürmektir." dedi.

Platformun Filistin kimliğine geri dönüşü sağlamak için önceliği Dürzi gençleri askerlikten alıkoymaya verdiğini belirten Ferrac, askerliği reddeden Dürzi gençlere psikolojik, ekonomik ve hukuki destek sağladıklarını ifade etti.

Ferrac, askerliği reddetmenin kolay bir süreç olmadığını kendi hayatından örneklerle anlatarak, Dürzi topluluğunun uzun yıllar boyunca İsrail Eğitim Bakanlığı tarafından "kültürel yozlaşmaya" maruz bırakıldığını, dolayısıyla aynı şekilde Dürzi gençleri askere gitmekten alıkoymanın da kolay olmadığını belirtti.

İsrail'in "böl-yönet" politikası

İsrail'in askerlik yapan Dürzileri başta Mescid-i Aksa'nın kapıları olmak üzere askeri kontrol noktaları ve sınır bölgeleri gibi Filistinlilerle etkileşim noktalarına yerleştirdiğine dikkati çeken Ferrac, "İsrail, Dürzileri kasten bu noktalara koyuyor. Çünkü İsrail, Filistin toplumunda Dürzi algısını tahrif etmek istiyor. Halbuki Dürzi toplumu çok seslidir ve bu toplum içinde Arap-Filistin kimliğine bağlı çok insan vardır." dedi.

Ferrac, "Reddet… Halkın Seni Korur!" platformunun kurulduğu günden bu yana 300'den fazla Dürzi genci askerlik yapmama konusunda ikna ettiğine dikkati çekerek, İsrail ordusunun "işgal müessesesinin" bir parçası olduğunu vurguladı.

İsrail'in Filistin toplumunda "böl-yönet" politikasını "ustaca" uyguladığını belirten Ferrac, "İsrail, Dürzi topluluğunu ‘böl-yönet’ politikasıyla Filistin toplumundan ayırmış, 1950'lerde daha çok küçük bir topluluk iken askerliğe zorlamıştır." dedi.

"Bu kanun siyonistleşen, İsraillileşen Dürzileri, Arapları uykularından uyandırdı"

Ferrac, İsrail'in Filistin toplumundaki farklılıklar üzerinde de durduğunu, Dürzilerin farklı bir inanç sistemine sahip olmasının İsrail açısından kullanılmaya değer bir durum olduğunu vurgulayarak, "Her ne kadar İsrail, Dürzilerin imtiyazlara sahip olduğu görüntüsü oluşturmaya çalışsa da Dürziler de Filistinlilerin geri kalanı kadar ayrımcılığa ve ötekileştirilmeye maruz kalmıştır." ifadelerini kullandı.

Dürzilerin İsrail toplumunda eskiden beri zaten ikinci sınıf vatandaş konumunda olduğunu, Yahudi ulus devlet yasasının da bunun hukuki boyutu olduğuna dikkati çeken Ferrac şunları söyledi:

"Sanırım Dürziler durumun farkındaydılar zaten. Ancak bu kanun, süren statüko üzerine resmi bir mühür mesabesindedir. İsraillileşmiş Dürziler de bunu biliyorlardı ancak değişeceğini umuyorlardı. İşte bu kanun onların yüzüne atılmış bir tokattır. Bu durumun değişmeyeceğini ve giderek ırkçılığın artacağını göstermiştir."

Kendisini Filistinli olarak nitelendiren Ferrac, Yahudi ulus devlet yasasının çıkarılması nedeniyle "memnun" olduğunu belirterek, "Bu kanun siyonistleşen, İsraillileşen Dürzileri, Arapları uykularından uyandırdı. Çok açık bir şekilde büyük bir hayal kırıklığıdır onlar için. Tüm tepki ve protestolar da bu hayal kırıklığı üzerineydi. 'Biz hizmet ettik vesaire ama diğer Araplar gibi muamele görüyoruz.' söyleminin dışa vurumuydu. Ben bundan dolayı çok memnunum." diye konuştu.

"Tel Aviv'deki protestolar yanlıştı"

Ferrac, Dürzilerin 4 Ağustos'ta Tel Aviv'de Yahudi ulus devlet yasasını protesto etmesini yanlış bulduğunu belirterek, "Oradaki protestolar, yapılan konuşmalar yanlıştı. Çünkü bizim hedefimiz İsrail kimliğine dönmek değildir. Ben bu protestolara karşıydım ve katılmadım. Hâlbuki Dürzilerin İsrail kimliğini terk ederek Filistin kimliğine dönmeleri gerekiyor." dedi.

Kendisinin Dürzi toplumunu bir bütün olarak temsil edemeyeceğini vurgulayan Ferrac, "Tabii ki farklı düşünenler var, ancak Dürziler Arap'tır, Arap medeniyetinin bir parçasıdır ve Filistinlidir. Dolayısıyla Filistin köklerine geri dönmelidir. Çünkü İsrail kimliğini seçmek teknik olarak yanlıştır. İsrail kimliği diye bir şey yoktur. Ya Yahudisin ya da Filistinlisindir." ifadelerini kullandı.

Ferrac, son olarak Mescid-i Aksa’nın kapılarında duran Dürzi polislere çok üzüldüğünü belirterek, İsrail'in bu Dürzi polislerin beyinlerini yıkadığını, ancak buna rağmen onları kınadığını ve zaman zaman kendileriyle tartıştığını, Filistin kimliğine geri dönmeleri konusunda onları bilgilendirmeye çalıştığını kaydetti.

"Dürziler İsraillidir"

Öte yandan Siyonist Blok'taki İşçi Partisi'nin Dürzi asıllı milletvekili Salih Saad ise Dürzi aktivist Ferrac’ın aksine Dürzilerin Filistinlilikle alakasının olmadığını, bilakis Dürzilerin İsrailli olduğunu ve bu kimliği "onurla" sahiplendiğini savundu.

Tel Aviv'deki ofisinde konuşan Saad, İsrail parlamentosunda İsrail vatandaşı Filistinlileri temsil eden Ortak Arap Listesi'nde yer almamasına ilişkin, "Ben Dürzileri İşçi Partisi'nde temsil ediyorum. Yaratıldığımdan beri bu partideyim. Çünkü İşçi Partisi benim politik tabiatıma uyuyor. Ne aşırı sağcı Likud'da ne de aşırı solcu Meretz Partisi'nde olabilirim. İşçi Partisi bence merkezi temsil ediyor." dedi.

Milletvekili Saad, İsrail devletinin Yahudi kimliğini kabul ettiğini ancak çıkarılan Yahudi ulus devlet yasasına karşı olduğunu belirterek, "Ben Dürzi'yim, İsrailliyim ve İsrail'de yaşıyorum. Bu devletin Yahudi devleti olduğunu kabul ediyorum. Ama eşitliği ortadan kaldıran bu yasaya karşıyım ve bu devletin tüm vatandaşlara eşit olmasını istiyorum." ifadelerini kullandı.

Dürzilerin İsrail'de ikinci sınıf vatandaş olduğunu ancak bunun düzeltilmesi için uğraştıklarına dikkati çeken Saad, bir Yahudi'nin kendisine küçük düşürücü bir gözle bakamayacağını ve meşru yollarla buna karşı çıkmaya devam edeceklerini söyledi.

Saad, İsrail ordusunun Dürzilerin ordusu olduğunu, kendilerini ordunun bir parçası hissettiklerini ve her ne kadar ötekileştirilmiş olsalar da buna sahip çıkmayı sürdüreceklerini dile getirdi.

"İsrail ordusunda askerlik yapmakla gurur duyuyoruz"

Irkçı Yahudi ulus devlet yasasının İsrail'in kuruluş vesikasına aykırı olduğunu belirten Saad, kendilerini "Yahudi kardeşlerinden" ayırma sürecinin bu yasayla pekiştiğini vurguladı.

Saad, Dürzi aktivist Ferrac'ın aksine İsrail ordusunda askerliğin tüm Dürzilerin onayıyla kabul edildiğine dikkati çekerek, "Biz İsrail ordusunda askerlik yapmakla gurur duyuyoruz. Biz İsrail halkının bir parçasıyız, İsrail devletinde yaşamak istiyor ve tüm yöntemlerle İsrail devletini korumak için çabalayacağız." dedi.

İsrail ordusunun Filistin halkına yönelik uygulamalarını teyit etmediğini belirten Saad, "Ancak İsrail ordusundan tek bir askere dokunulmasını kabul etmeyiz. İsrail devletinin güçlü olması lazım." ifadelerini kullandı.

Saad, İsrail'e komşu olarak 1967 sınırları üzerinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, tam egemen bir Filistin devletinin kurulmasını ise desteklediğini ifade etti. Milletvekili Saad, "Biz Ebu Mazin'e (Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas) de söyledik. Barış görüşmelerine yeniden dönmelidir." dedi.

"Dürziler Filistin toplumunun bir parçası değildir"

Dürzilerin İsrail toplumunun bir parçası olduğunu yineleyen Saad, “Biz Filistinli değiliz. Biz İsrail’in bir parçasıyız. Ancak İsrail’in demokratik bir Yahudi devleti olmasını talep ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Saad, bir başka Dürzi topluluğunun yoğun olarak yaşadığı Golan Tepeleri’nin ise İsrail işgali altında olduğunu kabul ederek, İsrail ile Suriye arasında barış görüşmelerinin başlamasını ve bu toprakların halkıyla beraber Suriye'ye iade edilmesi gerektiğini vurguladı.

Son olarak işgal altındaki Batı Şeria'yı da İsrail'in bir parçası sayan Yahudi ulus devlet yasasına karşı olduklarına dikkati çeken Saad, "Ben Yahudi ulus devlet yasasına karşıyım ve Batı Şeria'daki tüm Yahudi yerleşim birimlerinin boşaltılarak Filistin'e devredilmesi gerektiğini savunuyorum." diye konuştu.

İsrail'deki Dürziler

Kudüs merkezli resmi İsrail Merkez İstatistik Bürosu'nun verilerine göre, çoğunluğu ülkenin kuzeyinde yaşayan Dürzi topluluğun nüfusu 130 bini aşıyor.

İsrail'in yaklaşık 9 milyonluk nüfusunun yüzde 1,7'sini oluşturan Dürziler, İsrail vatandaşı Filistinlilerin oluşturduğu 2 milyonu aşkın Arap nüfusunun da yüzde 8'ine tekabül ediyor.

Anadilleri Arapça olan Dürziler, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde, "Dürzi topluluğun İsrail için ülkedeki azınlıklar arasında çok özel bir yeri var. Öyle ki bu topluluğun mensupları, İsrail siyaset, kamusal yaşam ve ordu alanlarında önemli görevlerde bulunur." şeklinde tanımlanıyor.

Dışişleri Bakanlığı'nın tanımında, Dürzilerin İsrail'in kuruluşundan bu yana orduda görev aldıklarına vurgu yapılarak, "1956’da Dürzi topluluğunun lideriyle yapılan anlaşmadan sonra da Dürzi erkeklerin İsrail ordusuna katılımını zorunlu hale getiren bir yasa çıkarıldı. İşte ordudaki Dürzi Tugayı da bu şekilde doğdu." ifadelerine yer veriliyor.

Çok azı kendini "Filistin Dürzileri" olarak nitelendirirken, İsrail vatandaşı Filistinlilerin aksine büyük çoğunluğu aidiyetini tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail devletine bağlıyor.

Ayrıca İsrail'in kuzey bölgelerinde yaşayan İsrail Dürzileri, kendilerini önce Dürzi sonra İsrailli ve en son Arap olarak tanımlıyor. Suriye kimliğinden vazgeçmeyen ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri çevresinde yaşayan yaklaşık 25 bin Suriyeli Dürzi'nin aksine İsrail Dürzileri, İsrail'e ve kimliğine tüm sadakatiyle bağlılık gösteriyor.

Dürziler kimdir?

Kendilerini Müslüman olarak nitelendiren Dürziler, Dürziliği 11'inci yüzyılda Kahire'deki Fatımi imamların oluşturduğu felsefe ve tasavvuftan etkilenen mezhep olarak tarif ediyorlar.

Sabiilik ve Ezidilik inançlarının etkileşiminin yanı sıra tasavvufi öğretiler üzerinde bina edildiği dile getirilen Dürzilikte ibadetler, tahsis edilen özel mekânlardaki meclislerde ifa ediliyor.

İbadetlerini son derece gizlilik içinde yerine getiren Dürzilerin, içeriğini açıklamayı reddettikleri "hikmet" dolu bir kitaba (Risaletu'l Hikme) sahip olduğu söyleniyor.

Dünyadaki nüfusları yaklaşık 2 milyon olduğu belirtilen Dürziler, İsrail'in yanı sıra işgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Lübnan, Ürdün ve Suriye'de yaşıyor.

Yahudi ulus devlet yasası ne getiriyor?

İsrail meclisinde temmuz ayında çok az bir oy farkıyla kabul edilen Yahudi ulus devlet yasası, iki farklı vatandaş modeli öngörüyor. Buna göre, yaklaşık 9 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 20'den fazlasını oluşturan Arapların ikinci sınıf vatandaş konumuna düşeceği belirtiliyor.

Hâlihazırda uygulamada var olduğu belirtilen ayrımcı politikaları hükme bağladığı eleştirileri yöneltilen yasayla, Arapça resmi dil olmaktan çıktı ve ülkenin tek resmi dili İbranice oldu.

Yasanın en çok tepki çeken diğer maddeleri arasında şu hükümler yer alıyor:

"Ülkede kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Yahudilere aittir, İsrail dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi ana vatanıdır, dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail'e dönme hakkı vardır, Yahudilerin dini günleri resmî tatil sayılacaktır ve İsrail'in başkenti Kudüs'tür."

Yasada, "İsrail, tüm dünyadaki Yahudilerin tarihi ana vatanıdır." denilerek, Filistinlilerin bu topraklar üzerindeki tarihi varlığı ve haklarının da görmezden gelinmiş olduğu dile getiriliyor.

İsrail, dünyanın değişik bölgelerindeki Yahudileri İsrail'e gelip yerleşmeye teşvik ederken 1948'de vatanlarından sürdüğü Filistinlilere geri dönme hakkı tanımayı ise reddediyor.