LONDRA - İngiltere'de terör tehdidinin önlenmesine ilişkin geçen hafta yürürlüğe giren "Terörle Mücadele ve Güvenlik" yasası, ülkede insan haklarına aykırı olduğu, temel hak ve özgürlükleri kısıtladığı gerekçeleriyle eleştiriliyor. 

 Son dönemde Irak ve Suriye gibi ülkelere savaşmaya giden ve İngiltere'ye dönmek isteyen İngiliz vatandaşlarının ülkeye girişlerini önlemek amacıyla hazırlanan "Terörle Mücadele ve Güvenlik Yasası" kapsamında getirilen yeni uygulamalarla ilgili Anadolu Ajansı muhabirine konuşan insan hakları örgütleri ve toplum temsilcileri, dikkatleri yasanın vatandaşların haklarının kısıtlamasına çekti.

Yeni yasaya göre, İngiliz polisi ve Birleşik Krallık Sınır Ajansı (UKBA) yetkilileri, terör bağlantılı faaliyetlerde bulunmak amacıyla seyahat etmesinden şüphelenilen ya da terör faaliyetlerinde bulunarak ülkeye dönmek isteyen İngiliz vatandaşlarının pasaportlarına el koyabilecek.

Polisin, kişilerin pasaportlarına en fazla 14 gün el koyma hakkı olacak. Bu sürede, pasaportuna el konulan kişi İngiltere'de kalacak ama gözaltına alınmayacak. Polis, kişiyle ilgili soruşturmasını 14 gün içerisinde tamamlayamazsa, mahkeme kararıyla bu süre 30 güne kadar uzatılabilecek. 

Yasayla ayrıca, yurt dışındaki terör eylemlerinde bulunduğundan şüphelenilen ve ülkesine dönmek isteyen İngiliz vatandaşlarına da geçici olarak ülkeye giriş yasağı getirilebilecek.

Müslüman sivil toplum kuruluşları, yeni yasanın özellikle Müslüman toplumun demokratik haklarına saldırı niteliğini taşıdığını bildiriyor. Britanya Müslüman Birliği (MAB) Sözcüsü Halil Charles, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni yasanın insanların "demokratik haklarına ve temel insan haklarına saldırı" olduğunu belirterek, yasanın "özellikle İngiltere'deki Müslüman topluma yönelik saldırı" niteliği taşıdığını vurguladı. Charles, şöyle konuştu:

"Yasanın üzerinde çok iyi düşünülmedi. Öyle ya da böyle, barışçıl, terörizmle ilgisi olmayan Müslümanları etkileyecek. Bu ülkede terör eylemi düzenlenmesi ihtimalini engelleyecek her türlü önleme destek verdiğimizi söylemeliyiz. Ancak yasa kapsamındaki 'terör bağlantılı faaliyetlerde bulunmak amacıyla yurt dışına seyahat edeceğinden şüphelenilenlerin pasaportlarına el konulması' uygulaması, insanların ülkeden ayrılamamaları kabul edilemez."

Yasanın oluşturduğu çelişkiye dikkati çeken Charles, "Burada bir çelişki var. İngilitere'de bir yandan vatandaşların hakları muhafaza edilirken, diğer yandan sınırlamalar getiriliyor. Bu yasanın yakın zamanda çok sıkıntılı olacağını ve yürürlükten kaldırılması için çağrılar yapılacağını tahmin ediyorum" dedi.

Yeni yetkiler bizi şiddet saldırısından korumuyor

Kişilerin pasaportlarına el konulması ya da İngiltere'ye dönerlerse tutuklanacakları tehdidinin toplum üzerindeki olumsuz etkisine değinen "Toplumların Suçlanmasına Karşı Kampanya" (CAMPACC) isimli grubun yetkilisi Les Levidow, yeni yasa nedeniyle birçok kişiye "terör şüphelisi" damgası vurulacağını ifade etti. 

Levidow, "Bu yasa, göçmenleri ve Müslümanları şüpheli topluluklar olarak görüyor. Bu korku politikası, farklı görüşlerde olanların sindirilmesine yardımcı oluyor" dedi.

Yasanın, yurtdışında terör eylemlerinde bulunan gruplara katılan ancak bundan pişmanlık duyan İngiliz vatandaşları için hiçbir çıkış yolu sunmadığını vurgulayan Levidow, "Suriye'deki bazı İngiliz savaşçılar dahil oldukları grupların farkına varıyor ve dehşete düşüyor. Evlerine dönmek istiyorlar ama ülkelerine döndüklerinde hapse girmekten korkuyorlar. Bu yeni yetkiler bizi şiddet saldırısından korumuyor. Demokratik haklarımızı tehdit ederken, bizi polis devletine daha da yakınlaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Üniversiteler tepkili

Yasa kapsamında en fazla eleştirilen diğer uygulama ise "ifade özgürlüğünün tehdit altında olması". Yeni yasayla birlikte hükümet, kişilerin terör örgütlerine çekilmemesi ve aşırılaşmaması için alınacak önlemler arasında üniversiteler, okullar, belediyeler ve hapishaneler gibi kamu kurum ve kuruluşlarından ortak çalışmalar yürütmesini talep ediyor.

Bu talep kapsamında hükümet, üniversite kampüslerinde konuşma yapacak kişilerin izlenmesini istiyor. Ancak çoğu yüksek eğitim kurumu çalışanları buna, üniversitelerin özgür ortamına aykırı olduğu ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor. 

İngiltere'den 24 üniversiteden yetkili geçen ay yasa yürürlüğe girmeden önce, yüksek eğitim kurumlarının bu uygulamanın dışında tutulması için hükümete yönelik çağrıda bulundukları bir mektup kaleme aldı. Bu ay başında ise 500'den fazla profesör, yasanın "gereksiz ve eksik planlanmış" olduğunun belirtildiği bir mektuba imza attı.

Birleşik Krallık Ulusal Öğrenci Sendikası'nın (NUS) Basın Sorumlusu Collette Bird AA'ya yaptığı açıklamada, hükümetin yeni yasasıyla ilgili NUS'nin "birkaç ciddi endişeleri" olduğunu bildirerek, yasanın "aceleye getirilmesi sebebiyle eksik planlandığını ve toplumun temek haklarını yıprattığını" kaydetti.

Bird, kişilerin teröre yönelmesinin engellenmesi kapsamında hükümete verilen "aşırıcı konuşmacıların üniversite ve okullardan yasaklanması" yetkisinin, kampüslerdeki şüphe ve gözetim kültürünü geliştirme riski taşıdığını dile getirerek, "Bu aynı zamanda ifade özgürlüğünü destekleyen kurumların görevleriyle çelişiyor" dedi.

Yasa geniş ve belirsiz

Bu ay başında hükümete yönelik kaleme alınan mektuba imza atan profesörlerden, İngiltere'deki Hull Üniversitesi'nden Sosyoloji Profesörü Majid Yar, yasanın "fazla geniş ve belirsiz" olduğunu söyleyerek, "Üniversitelerin, kişilerin terörizme yönelmesini nasıl engelleyebileceğinin yeterince açıkça belirtilmediğini" kaydetti. Yar, "Üniversiteler, (yasal izinli) görüşlerin belirtildiği ve tartışıldığı yerler olmalıdır. Zaten mevcut yasalar kapsamında şiddeti ve nefret söylemini önleyecek yasalar varken, hükümetin yeni uygulaması gereksiz" diye konuştu. 

"Terörle Mücadele ve Güvenlik" yasasıyla sınır polisi, yolcu bilgileri ve detaylarına da sahip olacak. Buna göre, havayolu şirketleri, yolcu listelerini, uçaklar ülkeye iniş yapmadan önce İngiliz makamlarıyla paylaşacak. Aksi halde uçakların İngiltere'ye inişlerine izin verilmeyecek. "Radikalleşmenin önlenmesi" için gönüllü yardım programları başlatılacak. Ayrıca polis, terör şüphelileriyle ilgili bilgi edinmek ve kimlik tespiti için internet şirketleriyle işbirliği yapacak.

İngiliz hükümeti, yaklaşık 600 İngiliz vatandaşının Suriye'ye ve Irak'a savaşmak için gittiğini tahmin ediyor. İngiliz polisi, geçen yıl, çoğu Suriye ile bağlantılı 200'den fazla kişiyi terör şüphesiyle gözaltına almıştı.