Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgeye takviye güç yollaması sonucu rejim saldırılarının azalmasıyla rahatlayan İdlibli siviller, Türkiye’nin varlığının kendilerinin en büyük umudu olduğunu ifade etti.

2011 yılının Mart ayında Suriye’nin Ürdün sınırındaki Deraa kentinde daha fazla özgürlük ve demokrasi isteyenler sokağa çıktı. Ancak, rejim güçleri göstericilerin bu isteğine silahla karşılık verdi. Rejim karşıtı gösterilerde kan akması ile oluşan öfke seli bir anda tüm Suriye’ye yayıldı. Suriye ordusunun yayılan gösterileri bastırmak için silah kullanmaya devam etmesiyle, rejim karşıtları da silahlanarak iç savaşı başlattı. Yıllardır devam eden ve milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı iç savaşta Rusya ve İran desteğiyle rejim, son yıllarda muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri geri almaya başladı. Muhaliflerin ve sivillerin üzerinde her türlü baskıyı uygulayan ve Doğu Guta gibi bazı bölgelerde kimyasal silah da kullanan rejimin kontrolüne giren yerlerdeki muhalifler ve siviller de bu sırada Türkiye sınırındaki İdlib kentine yönlendirildi.

ÜLKENİN 3’TE BİRİ TEK NOKTADA

İç savaşın bitmesi için diplomatik her yol denenirken, Suriye rejimi ise halka silah kullanma anlayışından bir türlü vazgeçmedi. Suriye rejimi 2018 yılı yazında iç savaşın fitilinin ateşlendiği adres olan Deraa’da kontrolü yeniden sağladı. Bu hamle sonrası tıpkı daha önceki bölgelerde olanlar gibi Deraa’daki rejim karşıtları muhaliflerin elinde kalan son şehir merkezi olan İdlib’e göç etmek zorunda kaldı. Deraa’daki zorunlu göçün ardından muhaliflerin elindeki son kale konumuna gelen İdlib’in nüfusu da 4 milyona ulaştı. Böylece iç savaşla birlikte göç edenler ve yaşamını yitirenlerle nüfusu 12 milyon civarında olan Suriye’nin üçte birlik kısmı rejim karşıtlarının sığındığı nokta İdlib’de bir araya gelmiş oldu.

REJİM HER TÜRLÜ SALDIRIYI BAŞLATTI

Rejim, karşıtı olan sivillerin ve muhaliflerin bir arada olduğu tek kent merkezi olan İdlib’i de ele geçirmek için karadan ve havadan saldırı başlattı ve 4 milyon insanın bulunduğu kent, tehdit altına girdi. Büyük endişe taşıyan siviller de İdlib kırsalındaki bölgelerden zorunlu olarak göç ederek kent merkezi veya Türkiye sınırına yönelmeye başladı. Rusya ve İran desteğini alan aynı zamanda yabancı savaşçılar ile de ilerlemeyi amaçlayan Esed rejimi, bombardıman ile göçe zorladığı sivillerin terk etmek zorunda kaldığı bölgelere yerleşmeye başladı. Türkiye’nin bu süreçte bombardımanın durmasına yönelik yaptığı girişimler ile varılan mutabakatlar sonucu durdurulan saldırılar ise zaman içerisinde yeniden gerçekleştirildi. Mutabakat kurallarını ihlal eden rejim ve destekçileri bu yıl başından itibaren yoğunlaştırdığı saldırılar ile İdlib’in dışında M4 ve M5 otoyollarının kesiştiği nokta olan Serakib’i ele geçirdi. Serakib’in ele geçirilmesinin ardından saldırılarını yoğunlaştıran rejim, bu sırada burada Astana mutabakatı kapsamında gözlem noktalarına tahkimat yapan TSK konvoyuna yönelik hain saldırı düzenledi. Bu saldırıya TSK’nın misillemesinin ardından rejim güçlerine ağır darbe indirilirken, Suriye Milli Ordusu askerleri de düzenlediği operasyonlar ile bazı köyleri rejimden geri almayı başardı.

Türkiye’nin kontrol gücü olarak bulunduğu İdlib’de son gelişmelerin ardından takviyesini artırması ve rejimden gelen tehditleri anında püskürtmesi sivillerin umudunu artırdı. Geçmişe oranla daha az uçak ve helikopterlerin şehrin üzerinde uçmasıyla rahat nefes alan Suriyeliler, bunu varlığı ile sağlayan Türkiye’ye minnettar olduklarını ifade etti.

SİVİLLERİN TEK UMUDU TÜRK ASKERİ

Savaş uçaklarının çevresini bombalamayı sürdürdüğü İdlib kent merkezinde yaşayan siviller, saldırılara inat sokaklara çıkmayı sürdürüyor. Tedirginliklerine rağmen kentte yaşamın olduğunu ve evlerine kapanmadıklarını dile getiren siviller, Türkiye’nin ortaya koyduğu insani duruşun tüm dünyaya örnek olmasını beklediklerini vurguladı. İç savaşın ardından kendilerini yalnız bırakmayan Türkiye’nin aynı zamanda tek umutları olduğunu anlatan siviller, en büyük arzularının ise bölgelerinin TSK'nın yapacağı bir harekat ile rejim ve diğer terör gruplarından arındırılarak huzura kavuşturulması olduğunu kaydetti.

Pazarda günlük ihtiyaçlarını karşılayan ve şehirde yaşamlarına devam eden siviller, Türkiye’nin gelişi ve Türk askerinin varlığının bile kendilerinin sokaklarda rahatça dolaşmasında önemli etken olduğunun altını çizerek, “Bizler yıllardır sürekli bombardıman altında yaşıyoruz. Esed ve destekçileri her gün başımıza bomba yağdırıyor. Çocuk, kadın, yaşlı demeden herkesi öldürüyor ya da göç etmeye zorluyor. Bizim ölmememiz ve yaşamımızı sürdürebilmemiz için tek umudumuz Türkiye. Zaten son zamanlarda Türk askerleri varlığı ile bizim umudumuzu artırdı. Biran önce huzura kavuşmayı umut ediyoruz ve tek güvencemiz olan Türkiye’ye diğer ülkelerin destek olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.