ANKARA

Suriye'deki iç savaş, IŞİD sorunu, Irak'taki güvenlik krizi, Ukrayna'nın doğusundaki silahlı ayrılıkçı hareket, Rusya'nın Batı ile çekişmesi ve içine düştüğü ekonomik darboğaz, Filistin'in tanınma ve adil bir barışa ulaşma gayretleri, Libya'yı ikiye bölen çatışmalar ve NATO'nun çekildiği Afganistan'da Taliban'ın durumu gibi meselelerin 2015'in dünya gündeminde yine ön sıralarda olması bekleniyor.

Suriye'de Mart 2011'de halk hareketlerine rejimin sert müdahalesi sonucu iç savaşa dönüşen çatışmalarda, 2014'te terör örgütü IŞİD'in güçlü bir aktör olarak ortaya çıkması sürece damgasını vurdu. Muhaliflerin rejim karşısındaki ilerlemeleri, IŞİD'in de muhaliflerle çatışmaya girmesiyle gerilemeye döndü. Muhalifler uzun süredir ellerinde tuttukları Hama ve Humus'ta şehir merkezlerinin kontrolünü kaybetti.

Suriye; rejim güçleri, muhalifler, PYD ve IŞİD arasında fiilen dörde bölünmüş durumda.

Çatışmaların uzun sürmesi ve geleceğin belirsiz bir hal alması muhalifler arasında "diplomatik çözüm" taraftarlarının artmasını beraberinde getirirken, aynı zamanda muhalefet içindeki görüş ayrılıkları çeşitlenerek güçlendi.

Yeni yılda devam etmesi beklenen iç savaşın gidişatı büyük ölçüde ABD'nin muhalefeti, Rusya ve İran'ın ise rejimi destekleme biçimine bağlı olacak. ABD, muhaliflere ağır silahlar verilmesi ve rejime uçuş yasağı getirilmesi konusunda halen istekli değil. Yeni yılda ABD'nin desteği ve Türkiye'nin katkılarıyla ılımlı muhaliflerin eğit-donat çerçevesinde yeni bir programa alınması en önemli gelişmelerden biri olacak. 2015'te Suriye'deki çatışmaların seyrinde, IŞİD'in Irak'tan buraya güç kaydırıp kaydırmaması da denklemi etkileyecek.

Rejim ve muhalifler arasında şubat 2014'te Cenevre'de başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerin yeni yılda tekrar başlayacağı yönünde henüz bir işaret yok. Rusya'nın yıl başında rejim ve muhalifleri buluşturma planı ise muhalefette henüz yaygın biçimde kabul görmedi.

Ülke içinde savaşan silahlı muhalif gruplar ile diğer ülkeler nezdinde temaslar yürüten sivil muhalifler arasındaki derin teorik ve pratik farklar, çözüm arayışlarının seyrini etkilemeye devam edecek. Diplomatik alanda çözüm arayışları sürse de sahada savaşan İslami Cephe gibi etkinlik alanı geniş grupların görüşleri alınmadan ortaya konan plan ve öneriler muhalefette yaygın bir kabul görmeyecek.

İç savaşta yaklaşık 40 bini 2014'te olmak üzere 200 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği Suriye'de yeni yılda çatışmaların ve can kayıplarının azalması yönünde güçlü bir beklenti bulunmuyor. Suriye İnsan Hakları Örgütü'nün 2014 yılı raporuna göre 6 milyon kişinin ülkeyi terk ettiği Suriye'de ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalanların sayısı da 7 milyonun üzerinde. İç ve dış göç 2015'teki çatışmalara paralel devam edecek.

IŞİD'in pençesindeki Irak ve İbadi'yle yeni dönem

Irak'ta Başbakan Haydar el-İbadi'nin göreve gelmesiyle başlayan normalleşme sürecinde yeni hükümetin iç ve dış politikada yeni bir sayfa açma kararlılığı 2015'te test edilecek.

İbadi hükümetinin önündeki en büyük sınav IŞİD'e karşı mücadele. Ülkenin üçte birine hakim olan IŞİD, son haftalarda ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun hava desteğiyle Musul'un Sincar ilçesi ve Diyala vilayetinde bazı ilçelerde geriletildi. Ancak mevcut şartlarda IŞİD'e karşı daha büyük darbelerin vurulmasının bahar aylarını bulması bekleniyor.

İç siyasette Sünniler ve Kürtler ile ilişkileri düzeltme yönünde bazı adımlar atan İbadi'nin, sorunlara çözüm getirebilmesi için zamana ihtiyacı olacak. Doğal kaynakların paylaşımı konusunda Kürt yönetimiyle varılan uzlaşma İbadi adına iyi bir başlangıç olarak değerlendiriliyor. Sünni gruplarla ilişkilerde hükümette şimdilik uyum dikkati çekerken, İbadi'nin Sünni bölgelerindeki aşiretleri tam olarak yanına çekebilmesi için 2015'te daha fazla çaba sarf etmesi gerekeceği belirtiliyor.

İbadi'nin, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleriyle ilişkiler konusunda verdiği ilk sinyaller ise olumlu karşılandı. Mevcut perspektifin korunması hainde 2015'te Bağdat ve Ankara karşılıklı sık ziyaretlere sahne olacak.

Filistin'in tanınma çabaları, Gazze'nin yeniden imarı, ulusal birlik

Filistin'in uluslararası alanda tanınma, Gazze'deki yaraların sarılması, İsrail işgaline son verme ve iç birliği sağlama çabaları 2015'te de devam edecek.

İsrail'in 1967 sınırlarına çekilmesini ve Filistin devletinin tanınmasını öngören tasarı yılın son gününde BM Güvenlik Konseyi'nde ele alındı ancak ABD vetosuyla reddedildi.

Buna karşın 2014'ün son aylarında bazı Avrupa ülkelerinde parlamentoların art arda Filistin'in tanınmasını hükümetlerine tavsiye etmeleri, 2015'te de Filistin'e yönelik uluslararası desteğin artacağını gösteriyor. İsrail de bu çabalara şimdiden diplomasi atağıyla karşılık vermeye başladı.

İsrail'in yıllardır süren ablukası ve bombardımanlarıyla yıkıma uğrayan Gazze'de yaralar henüz sarılamadı. İsrail inşaat malzemelerinin bölgeye girişini halen kısıtlı tutuyor. Ekonomik yaşamın iyice kötüleştiği Gazze'nin uluslararası yardımlara ihtiyacı devam edecek. Yeniden imar için bağışçı ülkelerin taahhütlerinin yeni yılda yerine gelmesi gerekiyor.

Gazze'yi kontrol eden Hamas ile Batı Şeria'yı kontrol eden Fetih arasında ulusal birliği sağlama yönünde olumlu gelişmeler olsa da sorunların tam olarak giderilmesi de yeni yıla kaldı.

İsrail'de sağ hegemonyanın geleceği

İsrail'de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun başı çektiği aşırı sağcı koalisyon hükümetin dağılmasıyla, 2015 mart ayında yapılacak seçim yeni yılın en önemli gündem maddesi olacak. Seçimler sonucunda ülkedeki sağ hegemonyanın kısmen de olsa kırılarak İşçi Partisi lideri Izak Herzog'un başbakanlığında bir hükümetin ortaya çıkması ciddi bir olasılık olarak görülüyor. Herzog, seçime Hatnuah Partisi lideri Tzipi Livni ile girecek.

Seçim sonuçları, Filistin tarafıyla görüşmelerin ne şekilde başlayacağını da belirleyecek. Görüşmelerin yaz aylarında yeniden başlayabileceği yönünde görüşler bulunuyor.

Bu arada, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun sağ oyları partisi Likud çatısı altında bir araya getirmek adına "güvenlik tehdidi" gerekçesiyle Gazze veya Lübnan sınırları içindeki bazı yerlere hava operasyonu emri vermesi ihtimal dahilinde değerlendiriliyor.

Ukrayna'da Rusya yanlısı ayrılıkçı hareket

Ukrayna'da şubat ayında Batı yanlısı muhalif grupların baskısıyla Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in yönetimden uzaklaştırılmasını, Kırım yarımadasının Rusya tarafından ilhakı ve ülkenin doğusundaki ayrılıkçıların isyanı izledi.

NATO yetkililerine göre ülkenin doğusundaki çatışmalarda bizzat Rus güçleri de yer aldı. Ukrayna ordusunun ayrılıkçılara üstünlük sağlayamaması üzerine taraflar arasında geçici ateşkes sağlandı. Ancak ateşkes sık sık ihlal ediliyor. x

Batı tarafından desteklenen Kiev yönetimi, 2015'te Rusya yanlısı ayrılıkçıların ilan ettiği "Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyeti" adlı yapılanmayla mücadeleyi sürdürecek. Rusya'nın ayrılıkçılara verdiği destek ise süreci belirleyen etken olacak. Doğudaki olayların sürmesi, Ukrayna'daki ekonomik sorunların daha ağır hal alması bekleniyor.

Rusya ekonomik darboğazla mücadele edecek

Kırım'ı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçılara verdiği destek nedeniyle Batı ülkelerinin yaptırımlarına maruz kalan Rusya, petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından büyük gelir kaybına uğradı. Kremlin yönetimi açısından 2015'teki en önemli konu ülkeyi ekonomik darboğazdan çıkarmak. Ancak Devlet Başkanı Vladimir Putin bunun iki yıl alabileceği görüşünde.

"Yaptırım savaşı" yalnızca Rusya'ya değil, bu ülkeyle büyük miktarda ticaret hacmine sahip Avrupa ülkelerini de kayba uğratıyor. Ekonomik kayıpların ardından Rusya'nın Ukrayna politikasında değişikliğe gidip gitmeyeceği merakla bekleniyor. Kremlin, şu ana kadar Ukrayna'daki ayrılıkçılara desteğini keseceği yönünde bir işaret vermedi.

ABD'de seçim atmosferi

ABD'de 2016 yılında yapılacak başkanlık seçimi nedeniyle yeni yılda gündemin iç siyasete kayacağı tahmin ediliyor. Gelecek yıl sonunda ya da 2016 başında aday adayları arasında nihai adayı belirlemek için ara seçimler düzenlenecek.

Merakla beklenen diğer bir konu ise İran ve Küba ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecine Kongre'nin destek verip vermeyeceği. Zira, kasım ayında yapılan ara seçimlerde Obama'nın rakibi Cumhuriyetçiler, Kongre'nin her iki kanadında da çoğunluğu ele geçirdi. Bu durum, Obama ile Kongre arasında sıkı pazarlıkların ve çekişmelerin görülebileceğine işaret ediyor. Diğer taraftan, Cumhuriyetçi senatörlerin İran'a yönelik yeni yaptırımlar konusunda çaba sarf ettikleri de biliniyor.

Ferguson, New York ve başka bazı kentlerde silahsız siyahilerin beyaz polis memurları tarafından öldürülmesi ve bu polislerin jüri tarafından aklanması vakalarının ülke genelinde yarattığı infial ve kitlesel gösterilerin bu yıl da devam edebileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Adalet Bakanlığı'nın Ferguson polisinin uygulamaları hakkında yürüttüğü soruşturmanın sonuçları olayların seyri bakımından önem kazanıyor.

ABD'nin Ukrayna'ya müdahalesinden dolayı Rusya'ya uyguladığı yaptırımları bu yıl da AB ile koordineli olarak devam ettirmesi bekleniyor. Bununla birlikte, Rusya'nin izleyeceği çizgiye bağlı olarak Obama yönetimi Rusya'ya yönelik yaptırımlarda hafifleme ya da kaldırma yoluna gidebilir.

İran'la nükleer müzakereler

İran'ın nükleer programı konusunda Tahran yönetimi ile BM Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya'nın yaptığı müzakereler devam edecek. Müzakerelerde 2014 boyunca kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştı.

İran, uranyum zenginleştirme kapasitesinin yüzde 5 düzeyine düşürülmesi taleplerine direniyor. İran ekonomisine darbe vuran uluslararası yaptırımların sonlandırılması isteği ise kabul görmüş değil. Geçici anlaşma sayesinde İran nükleer programını ilerletme faaliyetlerini askıya almış durumda. Böylece taraflar müzakere için zaman kazanıyor.

Nihai anlaşma için belirlenen yeni tarih Temmuz 2015'e kadar çetin bir müzakere süreci bekleniyor.

Sisi'nin iç ve dış politikası

Mısır'da darbeyle görevden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ve darbe karşıtlarının yargılaması devam edecek. Ülkede 2015'te milletvekili seçimi yapılması planlanırken, Abdülfettah Sisi yönetiminin son açıklamaları, Müslüman Kardeşler'in siyasal yaşamdan dışlanacağını gösteriyor.

Kahire yönetiminin Hamas ile ilişkileri ve İsrail ablukasındaki Gazze'nin dünyaya tek çıkışı Refah sınır kapısıyla ilgili tutumu, Katar ve Türkiye ile ilişkileri gündemde olmaya devam edecek.

Libya'daki iki başlı yönetim ve iç savaş

Muammer Kaddafi'nin devrilmesinin ardından siyasi istikrarın sağlanamadığı Libya'da, mayıs ayında emekli General Halife Hafter'in Zintan merkezli milis gruplarla başlattığı darbe girişimi, Trabluslu ve Misratalı devrimci gruplarla ortak hareket eden Trablus'taki merkezi yönetim tarafından engellendi. Olayların ardından biri Tobruk'ta diğeri Trablus'ta olmak üzere iki meclisin faaliyete geçtiği ülkede taraflar arasındaki çatışma sürüyor.

Tobruk Temsilciler Meclisi'nin destek verdiği Hafter'e bağlı "Onur Operasyonu" koalisyonunun Suudi Arabistan, Mısır ve bazı Körfez ülkelerinden parasal ve askeri destek aldığı iddia ediliyor.

Libya Şafağı (Fecr-i Libya) Koalisyonu'nu destekleyen ülkenin resmi başkenti Trablus'taki Milli Genel Kongre'nin ise uluslararası tanınırlığı artmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler'in Trablus'taki yönetimle temaslarını sıklaştırması bekleniyor.

Birleşmiş Milletler'in çözüm arayışlarına rağmen 2015'e taraflar arasında son haftalarda şiddetlenen çatışmalarla giriliyor. Tarafların kısa vadede kalıcı bir barışa ulaşması öngörülmüyor.

Afganistan'da Taliban ile mücadele

ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon, Afganistan'da 13 yıl boyunca Taliban'a karşı yeni bir devlet düzeni inşasına destek verdi. Ancak NATO'nun savaş misyonu süresinin 2014 sonunda dolmasıyla artık güvenliği 1 Ocak 2015 itibariyle Afgan güçleri sağlayacak. NATO'nun yeni misyonu kapsamında 11 bini Amerikalı, 13 bin 500 yabancı asker Afgan güçlerine eğitim, danışma ve yardım hizmeti vermek için ülkede kalacak. ABD güçleri zaman zaman Afgan güçlerine hava desteği verecek.

Yeni dönem için yanıtı en fazla aranan soru, Afgan güçlerinin Taliban'a karşı mücadelede yeterince etkili olup olamayacağı. Taliban'a karşı yeterince güçlü olmadığı eleştirileri yapılan Afgan güçlerinin en büyük ihtiyaçlarından biri ulusal hava savunma gücü.

Taliban'ın siyasal sisteme dahil edilmesi çabalarında pazarlıklar henüz sonuç vermedi. Örgütün NATO sonrası dönemde saldırılarını artırıp artırmayacağı, ne ölçüde etkili olacağı soru işareti.

Afgan hükümeti, güvenlik sorunları dışında uyuşturucu ve yolsuzlukla mücadele konularında da uluslararası baskı altında. Ülke bütçesinin halen yüzde 50'den fazlasını yabancı yardımlar oluşturuyor.

2015'te yapılacak parlamento seçimlerine doğru, devlet başkanlığı seçiminde yaşanan ve ABD'nin arabuluculuğuyla yatıştırılan iktidar mücadelesinin kızışması bekleniyor.

Pakistan Talibanı ile müzakereden askeri müdahaleye

Pakistan'da ülkenin kuzeybatısındaki aşiretler bölgesinden gücünü alan Pakistan Talibanı ile hükümet arasındaki müzakerelerin kesilmesinden sonra kanlı olayların arttığı bir döneme girildi. Peşaver'de yılın son ayında 150 kişinin öldürüldüğü okul baskının ardından Pakistan ordusu Taliban'a karşı operasyonların kapsamını genişletti. Afganistan ve Pakistan arasında militanlara karşı ortak mücadelede ilk kez görüş birliği sağlandı.

Ülke kamuoyunda Pakistan Talibanı ile müzakerelere destek şimdilik azalırken, güvenlik güçleri ve Pakistan Talibanı arasındaki çatışmaların 2015'in ilk döneminde sürmesi bekleniyor.

Arakan Müslümanlarının çaresizliği

Myanmar'da yönetim, uluslararası toplumun demokratikleşme baskısına direniyor. Yönetime hakim grup Burmanlar dışında 134 etnik topluluğun bulunduğu ülkede, Arakan eyaletindeki Rohingya Müslümanlarının trajedisi son yıllarda dünya gündeminin ön sıralarında yer aldı. 55 milyonluk ülkede nüfusunun yaklaşık yüzde 1'ini oluşturan Rohingyalar, derme çatma evlerde ve kamplarda yaşıyor. Haziran 2012'den beri 140 bin Rohingya Müslümanı Budist grupların saldırıları nedeniyle evinden oldu.

Göçün 2015'te de sürmesi beklenirken, Myanmar yönetimi BM ve çok sayıda ülkenin baskısına rağmen Rohingyaların vatandaşlık haklarının verilmesine yanaşmıyor. Arakan bölgesinden çıkmak zorunda kalan binlerce Rohingyadan birçoğu da diğer ülkelere deniz yoluyla geçmeye çalışırken can veriyor.

Hong Kong ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki olaylar

Çin'de, yönetimin Hong Kong'da 2017'de yapılması planlanan üst yönetici seçimlerinde adayların geniş temsilli bir komite tarafından seçileceğini açıklaması üzerine başlayan gösterilerin 2015'te de sürmesi bekleniyor.

Çin'in komşuları Japonya, Vietnam ve Filipinler'le yaşadığı ada ve kıta sahanlığı anlaşmazlıklarının yakın dönemde çözülmesi muhtemel görünmüyor. Çin'in Vietnam'ın da hak iddia ettiği sularda petrol arama çalışmalarını sürdürmesi bölgede gerilimin daha da artacağının ipuçlarını veriyor.

Pekin yönetiminin, 2015'in sonuna kadar yürürlükte olacak "terörle mücadele" yasası kapsamında Sincan Uygur Özerk Bölgesi başta olmak üzere ülke genelindeki güvenlik önlemlerini ve denetimlerini artıracağı tahmin ediliyor.

Sert güvenlik tedbirleri toplumsal huzursuzluğa neden olurken, uluslararası gözlemci kuruluş ve yabancı gazeteciler yönetimin "güvenlik gerekçeleri" nedeniyle bağımsız çalışmalarını yürütemiyor. Hükümet, bölgedeki birçok sorunu "radikal gruplar"la ilişkilendiriyor, olayları resmi medya üzerinden kamuoyuna duyuruyor ve ayrıntılı net bilgi vermiyor.

Devlet Başkanı Şi Cinping'in göreve gelmesinin ardından sözünü verdiği yolsuzlukla mücadele operasyonlarına da devam edilmesi bekleniyor. 2014'teki operasyonlarda eski Politbüro üyeleri dahil birçok üst düzey bürokrat mahkum olmuştu.

Değişmeyen gündem: Kuzey Kore

Nükleer programı, uzun menzilli silahları ve füze denemeleriyle özellikle ABD tarafından en büyük tehditler arasında görülen Kuzey Kore'nin uluslararası sistemdeki yeri 2015'te de en çok tartışılması beklenen konulardan.

Kuzey Kore'nin geleneksel politikaları pek çok doğu Asya ülkesinde de endişeyle izlenirken, Pyonyang yönetimi 2014 sonunda siber saldırıların düzenlenmesine ev sahipliği yapmakla suçlandı.

Avrupa yükselen ırkçılığın yeni yüzü: PEGIDA

Avrupa'da ırkçılık ve İslamofobi 2014'te de yükselişteydi. 2011-2014 arasında Avrupa'da yaşayan yabancılardan sadece Türklere yönelik 56 kundaklama, 4'ü silahlı olmak üzere 106 fiziki saldırı, 46 tehdit mektubu ve 101 diğer eylemler şeklinde toplam 313 ırkçı ve ayrımcı saldırı meydana geldi.

Avrupa'daki ırkçı saldırılar ve İslam karşıtlığının geniş alan bulduğu ülkelerin başında Almanya geliyor. 2014'ün ikinci yarısında Almanya'da camilere yönelik 11 saldırı düzenlendi.

Almanya'da ırkçılık konusunda 2015'in beklenen en büyük sorunu "Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar" (PEGIDA) adlı oluşum olacak. PEGIDA hareketi, 2014'ün son çeyreğinde Dresden'deki eylemlerle sesini duyurdu. Hareketin mitinglerine katılanların sayısı sürekli artış gösterdi. 17 Aralık'taki mitingde meydanı yaklaşık 17 bin 500 kişinin doldurması tüm dünyanın ilgisini çekti. Yeni yıldaki ilk miting ise 5 Ocak'ta yapılacak.

Yükselen ırkçılık ve İslam karşıtlığı Avrupa genelinde tepki de alıyor. PEGIDA'ya karşı internet üzerinden başlatılan, "Biz halkız! Kökene, ten rengine ve dine bağlı olmaksızın" kampanyasına şimdiden 200 bin kişi destek verdi.

Avrupa'da PEGIDA ve benzer oluşumların yeni yılda güçlenmeye devam etmesinden endişe ediliyor.

Nijerya'daki Boka Haram eylemleri

Boko Haram'ın 2009'da Nijerya'nın Jos kentinde başlattığı şiddet eylemleri 2014'te ülkenin kuzey, güney ve orta kısmına yayılarak devam etti.

Yetkililer eylemlerin ülkeye maliyetini en az 15 milyar dolar olarak hesaplarken, olaylardan etkilenen 500 bin kişi yerlerini terk etti. Örgütün en fazla ses getiren eylemlerinden biri nisan ayında 219 kız öğrenciyi kaçırması oldu. Örgüt, kasım ayında kızların zorla kendi militanlarıyla evlendirildiğini duyurdu.

Boko Haram'ın giderek güçlenmesinden endişelenen Kamerun aralık ayında örgüte hava saldırısı düzenlerken, tehdidin 2015'te Nijerya'yı aşarak bölgeye yayılmasından endişe ediliyor.

Boko Haram terörünün destek aldığı toplumsal zeminin ortaya çıkmasında merkezi hükümete egemen olan Hristiyan elitlerin, birçok alanda Müslümanlara yönelik ayrımcı ve baskıcı politikalar uygulanmasının etkili olduğu belirtiliyor.

Milyonların göçü sürüyor

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, kötü yaşam koşullarından kaçıp insanca yaşayabilme umuduyla göç yollarına düşüyor. BM'ye göre 2013'te savaş, işkence ve kötü muamele nedeniyle 51 milyon kişi evlerini terk etmişti. 2014'te başta Suriye, Orta Afrika, Mali, Irak, Nijerya, Yemen, Somali ve Ukrayna gibi kriz bölgelerinden olmak üzere milyonlarca kişi sığınmacı olarak başka ülkelere sığındı.

Türkiye, 2014'te göç meselesinden en çok etkilenen ülkelerin başında geldi. Yaklaşık 1,8 milyon Suriyeli sığınmacının bulunduğu Türkiye'de resmi rakamlara göre sığınmacılar için 4,5 milyar dolarlık kaynak kullanıldı.

Dünya genelindeki kriz bölgelerinde süren çatışmalar, ülkelerin kötü yönetimi ve kaynak yetersizliği, temel hak ve özgürlüklerin ihlali gibi sorunlar nedeniyle gerileyen yaşam standartları, milyonlarca kişinin yine göç yollarına düşmesine sebep olacak.

Yemen'de İran destekli örgütün güçlenmesi ve parçalanma tehlikesi

Yemen'de 2012'de Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in görevi bırakmak zorunda kalmasının ardından yönetimde istikrar sağlanamadı. Ülke, İran destekli Husi Ensarullah örgütünün yayılması, iç savaş ve kuzey-güney bölünmesi gibi sorunların girdabında.

Başkent Sana'da sivillere ait ev ve işyerlerini yağmalayan Husilerin ülkenin kuzeyinden güneyine doğru ilerleyişi, Amran ve Sana'dan sonra el-Hudeyde'nin de düşmesi, devlet düzeninin tümüyle çökmesi ihtimalini artırdı. Güvenlik güçlerinin sahneden çekilmesi, iç savaş tehlikesini de beraberinde getirdi.

El-Kaide'nin Yemen kolu Ensaru'ş Şeria, ülkenin güneyinde oldukça etkin durumda. Ensaru'ş Şeria-Husi çatışmaları, Güney Yemen ayrılıkçı hareketinin kuzey-güney birleşmesine son verme çabaları, 2015'te Yemen'i bekleyen ve dünya gündeminde yer edecek önemli sorunlar olarak öne çıkıyor.

Kıbrıs'ta müzakerelerin yeniden başlatılması çabaları

Kıbrıs sorununa çözüm arayışlarında Şubat 2014'te başlayan müzakere süreci ekim ayında Rumlar tarafından askıya alındı.

Doğu Akdeniz'deki tek taraflı sondaj faaliyetlerine misilleme olarak Türkiye'nin bölgeye donanma gemileri eşliğinde sismik araştırma gemisi göndermesine tepki gösteren Rumlar, müzakere masasından kalktı. Rum tarafı, Lefkoşa ve Ankara'nın uzlaşma çağrılarına yanıt vermiş değil. Türk tarafı, adadaki doğal kaynakların tüm ada halkına ait olduğunu savunuyor.

Kıbrıs sorununa çözüm arayışları ve BM'nin arabuluculuk girişimleri 2015'te de devam edecek.